Serdar YALÇIN
Patlamış Mısır ve Torbacılar
Ortadoğu bugünlerde oldukça ateşli. Mısır da bu ateşe dayanamayıp patladı. Ürdün, Tunus derken 30 yıllık Mübarek diktasına karşı ayaklanan Mısır halkı da sokaklara döküldü ve demokrasi istemeye başladı.
Ateşe kar dayanmaz. Mübarek de, onun benzeri diğer tiranlar da birer birer eriyip gidecekler. Macun tüpten bir kere çıktı, macunu tekrar tüpün içine tıkmaya imkân olmadığı için kısa süre içinde bu despotlar da pılısını pırtısını toplayıp koltuklarını daha demokratik unsurlara devredecekler.
Artık halkın gücünün ve demokrasi isteğinin önünde durulamıyor. Utanç Duvarı’nın yıkılmasıyla başlayan süreç içinde nice despot-diktatör tarihe gömüldü. Komünist sistemler birer birer tarihin çöplüğüne atılırken Ortadoğu’nun monarşik tiranları da son demlerini yaşar hale geldiler. Kaçınılmazı engellemek de mümkün olmadığına göre yakın gelecekte Ortadoğu’da farklı tablolar çıkacak. Dolayısıyla, bölgenin en önemli ve etkili gücü olarak Türkiye’de bu tabloların şekillenmesinde baş aktör olacak..
Tunus ve Mısır’daki halk ayaklanmasının Türkiye’ye yansıması ile hayli ilginç oldu. Seçim sandığından ümidi kesen birtakım biçareler Tunus ve Mısır’daki halk ayaklanmalarına mal bulmuş mağribi gibi sarıldılar ve “aynı şey bizde de niye olmasın, bizim neyimiz eksik?” türünden bir hayalle abuk-sabuk açıklamalarda bulundular. Bunlardan biri kalkıp “yargı iktidarın yandaşı haline getiriliyor, halka mahalle mahalle sokak sokak direnme hakkı doğar” gibisinden sözler sarfetti. Öyle ya, geçmişte o “muhteşeemm” Cumhuriyet mitingleri gerçekleştirilmişti ya, benzeri gösteriler bir daha niye olmasındı değil mi?
Ortadoğu ülkelerindeki halk ayaklanmalarını ülkemize de yansıtma ve uyarlama gibi ham hayal peşine düşen bu akıldanelerin son umudu da Torba Yasası oldu. Bazı sendikaların örgütlediği onca işçi(!) Ankara’ya geldi ve bu yasayı protesto amacıyla Meclis’e yürümeye çalıştı. Kendilerine izin verilmediği halde inatla Meclis’e yürümeye kalktılar ve haliyle polisin müdahalesine maruz kaldılar. Yetkililerin “temsilcilerinizi belirleyin, gelsinler Meclis’te ilgili komisyonla görüşsünler” teklifini de kabul etmeyip illaki Meclis’i kuşatmaya kararlı ve azimli bu “direnişçiler” Ankara’yı savaş alanına döndürdüler. Direnişlerini de söktükleri ve polise fırlattıkları kaldırım taşlarıyla taçlandırdılar!
Gösteri ve protesto demokratik haktır eyvallah, ama yasal çerçevede kalmak şartıyla. İzinsiz gösteri yapmak Anayasal bir haktır buna da eyvallah, ama bu Meclis’e yürümek ve orayı kuşatmaya çalışma hakkını da kimseye vermez. Tabi, amaç, polisin buna izin vermeyeceğini zaten biliyor olmak ve kargaşalık çıkarmak ise, ki böyle olduğu belli, o zaman ne yaparsanız yapın bu olaylar çıkacaktı. Ellerinde Che Guevara posterleri ve kızıl bayraklar da bulunan bu “direnişçilerin” asıl maksatlarının ne olduğunu anlamak için fazla çaba harcamaya gerek var mı?
Demokratik sistemin özünden ve seçim sandığının gücünden bihaber olan ve “Hitler de seçimle iktidara geldi” şeklindeki zırvalarla kendilerini meşru göstermeye çalışan jakoben zihniyetli gerçek faşistlerin bu tür gayretleri havada kalmaya mahkumdur. Onlar böyle davrandıkça, yani halkı aptal yerine koymaya çalıştıkça halk onlara gerekli cevabı seçimlerde veriyor ve ne gariptir ki paçasından tutup indirmeye çalıştıkları rakipleri her defasında daha üste çıkıyor. Böyle beceriksiz ve gafil muhalefet dünyanın neresinde var ki?