İbrahim ZENCİRCİ
Yaş mı? Kuru mu?
İBRAHİM ZENCİRCİ
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal, pire berber iken, birileri Çankırılının beşiğini tıngır mıngır sallar iken, aşağıdan:
- Tutun ha, vurun ha!.. diye bir gürültü kopmaz mı?
- Eyvah, dedim. Şimdi bunlar susmazlar, uyuyan devi uyandırırlar.
İki kalktım, bir hopladım. İzmir-Çankırı arası 700 km’yi bir çırpıda atladım.
Baktım; bir kuru kalabalık.
- Nereye gidiyorsunuz böyle, dedim.
-Uzak Çağların Yakın Kentlerinden birinde “yolsuzlukla mücadele” ediliyormuş! Yıkılan OK Geçidinin sonunda, çarşı helasının üzerine ve belediye dükkanları yıkılarak kat karşılığı verilen, metre karesi külçe külçe altınla satılan, Belediye Ak Merkezinin, planını procesini çizen, belediye meclis üyesinin, Belediye Kanununun 28. maddesinden habarı var mıymış, attığı imza, yaş mı kuru mu, merak ediyoruz, biliyon mu, dediler…
-Siz bunu, aylardır ulusal basında gündemde olan, önce fotokopisi, daha sonra, ıslak imzalı orijinal belgesi ortaya çıkan, imzanın ıslak olup olmadığı, günlerce tartışılan, eylem planı ile karıştırıyorsunuz, dedim…
-Yok biz artık Sarıbaba’nın ölü toprağını üzerimizden attık. Hemi de dalkavukluğu bıraktık. Biz “gaylan” akıllandık. Bizim memleketin bolca olan şeyhi, şıhı ve de yaranları yüzü suyu hörmetine artık hesap soracağız, dediler…
-Etmeyin eylemeyin yaran ağalar, bu konuda daha önce, ifadeler alındı, ifadeler verildi. Nice koçyiğitler, mahkeme kapılarında, savcının karşısında arz-ı endam eyledi, dedim…
Bu arada; Çayır çimen geçerek, lale sümbül biçerek, soğuk sular içerek, 700 km öteden, hariçten gazeller okuyarak ve de yalınayak başıkabak koşarak, vardım çıktım erik ağacına, onda yedim “Yeniceköy Çördüğünü.”
Al gözüm İbrahim seyrele, dedim. Gör, bak bakalım, bu memlekette müddeiumumî var imiş ya da yoğ imiş ne umurun…
Lahavle çekip yola devam ettim ;
Pireye vurdum palanı yedi yerinden çektim kolanı.
Tozu dumana kattım vardım gittim, Bastaklı’nın Hanına, (yaranlar aldı sazı; “Bastaklı’nın hanında heybem kaldı damında” deyü türkü çığırır) o handan aldım bir at dorudur diye, o at anlıma debdi geri dur diye...
Böyük Caminin minaresini belime soktum borudur diye…
Taş Mescid'e attılar beni delidür diye…
O yalan bu yalan fili yuttu bir yılan; Bu da mı yalan?
Çocukluğumuzda bize böyle masallar anlatan rahmetli babaannem, dedi ki; bu onun eski huyudur…
Bereket inandılar şimdilik beni saldılar.
Neyse uzatmayalım masala başlayalım.
Çevir kazı yanmasın, aman “müddeiumumîler” duymasın.
Yaş mı? Kuru mu?
Aylardır ulusal basında tartışılıyor. “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” denilen belgenin önce fotokopisi görüldü, daha sonra, ıslak imzalı orijinal belge çıktı ortaya günlerce tartışıldı, imzanın ıslak olup olmadığı. İfadeler alındı, ifadeler verildi. Nice “çicekler” “böcekler” mahkeme kapılarında, savcının karşısında arz-ı endam eyledi.
Şimdi, “biz bunları zaten biliyoruz, gazetelerde sayfa sayfa okuduk, televizyonlarda her akşam seyrettik, asıl konu nedir, sadede gel…” diyenleri duyar gibiyim.
Çankırı ve Çankırılı’yı ilgilendirmeyen konularda yazmadığımı bilen bilir.
Çankırı’da “Yolsuzluk ile Mücadele Eylem Planı” diye, tersten işleyen bir plan olduğunu bileniniz var mı?
Belgesini, ıslak imzasını, imzanın “yaş mı kuru mu?” olduğunu merak edeniniz var mı?
Habarınız var mı?
Geçtiğimiz yıllarda, Çankırı da “Yolsuzluk ile mücadele” eylem planı tersten çalıştı. O günlerde, yolsuzluğu, usulsüzlüğü yapan, aleni, hiç kimseyi umursamadan, “balık hafızalı” kafalara çakarcasına, inşaat duvarına tabela olarak çaktı. Hem inşaatın proje sahibi, hemde belediye adına onaylayan makam, aynı kişi hiç olur mu? Burası Çankırı ise; “olur olurrr, bal gibi olur.”
Cümle alem Çankırılılar hemen hergün önünden geçti, tabelanın üstündeki ıslak imzayı, ismi, kişinin işgal ettiği makamı gördü.
Her şey apaçık meydandaydı aslında. Proje sahibi ile belediye adına onaylayan makam aynı kişiydi.
Buna rağmen çok az tartışıldı, yine üzerine ölü toprağı serpilmişler ses çıkarmadı, dalkavuklar her zamanki gibi görmezden geldi yok saydı.
Seksen vilayette duyuldu, harama el uzatmadığı gibi, harama uçkur da çözmeyen, yaran kültüründen gelen kuru nezaketleri nedeniylede fazlada seslerini çıkaramayan insanların yaşadığı memlekette, kimseler duymadı.
(sus sus sus, yüreksizler tabansızlar duymasın)
Onlar ses çıkarmayınca, savcılar, hakimlerde görmedi.
Muhalefet mi?
O ne ki?
Onlar kim?
Çankırı da “Ana Muhalet”, “Yavru Muhalefet” var mı?
Bu masalın sonunda nemi oldu?
Yandı bitti kül oldu…
Vay benim köse köse sakalım.
Gökten üç elma yerine, üç Kızılırmak kavunu düşmüş, onlar da kelek çıkmış. Birisi anlatana, diğer ikisi de heveslisine…
Dandini dandini dastana,
Danalar girmiş bostana,
Kov bostancı danayı,
Yemesin lahanayı…
e ee eeee… e
MERAK EDENE:
Belediye Kanunu
Kanun No: 5215 Kabul Tarihi: 09.07.2004
Başkan ve meclis üyelerinin yükümlülükleri
MADDE 28.- Belediye başkanı görevi süresince veya görevinin sona ermesinden itibaren üç yıl süreyle, meclis üyeleri ise görevleri süresince ve görevlerinin sona ermesinden itibaren iki yıl süreyle, belediye ve bağlı kuruluşlarına karşı doğrudan doğruya veya dolaylı olarak taahhüde giremez, komisyonculuk ve temsilcilik yapamaz.