Ömer Lütfi KANBUROĞLU
Türkiye'de hukuk var, peki adalet var mı?
Türkiye'de "kafasına göre" işleyen bir hukuk sistemi var; öyle bir sistem ki eğer güç odaklarını rahatsız ederse şartlara göre hemen değişiyor. Sıradan bir vatandaş için suç olan fiiller başkası için suç olmaktan çıkıveriyor.
Mahkemeler iş yükünün ağırlığı altında eziliyor, bunca çalışmaya rağmen "adalet" dağıtıyor mu? İşte bunu söylemek mümkün değil.
Kapısında "Adalet Sarayı" yazan binaların içinde biraz vakit geçirin, görülen davaları inceleyin, çoğu "eniştem baldızıma atladı, koyunum damdan dama zıpladı, komşunun köpeği benim çiçeklerimin üzerine işedi, komşum bana küfür etti veya beni tehdit etti" gibi saçma sapan, bir incir çekirdeğini doldurmayacak konulardan ibaret olduğunu görürsünüz.
Niye böyle?
Çünkü katili 2 sene sonra bırakan, hırsız hakkında takipsizlik kararı verip sokağa salan hukuk sistemimiz, ineği komşunun bahçesine kaçan vatandaşı sürüm sürüm süründürüyor.
Türk Hukuk sistemindeki bu açık, kendi şahsi çıkarları doğrultusunda topluma yön vermek isteyenler için büyük bir nimet halini alıyor.
Eğer vaktiniz bolsa hoşlanmadığınız insanları dava ederek mahkemeerde sürünmesini sağlayabilirsiniz. Sonuç önemli değil, sevmediğiniz insan adliye sarayını mesken tutsun yeter.
Bu saçma sapan dava dilekçelerinin yoğunluğu altında boğulmuş savcılarımız kafayı yememek için mecburen ilk üç beş satırı okuyup, olayın mahiyetine bakmadan derhal dava açmakta, "eğer bir suç varsa mahkeme çözsün" kolaycılığına kaçmaktadır.
Peki, ihtilaf mahkemede çözülmekte mi?
Elbette hayır.
Hâkim konuyu yüzeysel olarak incceleyip, şikayet TCK'nın hangi maddesine uygunsa ona göre karar veriyor. Tabi bu süreç aylar, hatta yıllar da sürebiliyor.
Özellikle bazı siyasetçiler dava sonucunu önemsemeden sadece kamuoyunu yıldırmak amacıyla uçan kuşa dava açmaktalar.
Avukatlar sırf vekâlet ücreti alabilmek için önüne gelen hakkında dava açarak bu yangına benzin dökmekte...
Herkesin malumu, geçtiğimiz aylarda bir vatandaş televizyonda evlenme programlarında boy gösterdi ve kamuoyu yaşanan rezalete biraz aşina olabildi. Adam evlenmiş, geçinemediği için karısını öldürmüş, hapisten çıkmış. Yeniden evlenmiş, tekrar karısını öldürmüş sonra tekrar hapisten çıkmış, bir daha evlenmiş yeniden çıkmış evlenmiş bir daha karısını öldürmüş bu sefer de evlilik programına çıkmış evlenmek istiyor, çüş artık...
Ya hu kardeşim, adam katil, ne diye serbest bırakıyorsunuz?
Bu konuyu bütün Türkiye televizyonlardan izlediği ve ertesi gün kamuoyunda epey konuşulduğu için örnek verdim, yoksa bunun gibi binlerce örnek var.
Hırsızı, katili, tecavüzcüyü serbest bırakan hukuk sistemimiz o kadar meşgul ki "gözünün üstünde kaşın var" diye dava açanların dosyaları ile uğraşıyor.
Savcılarımız biraz daha esnek olmalı ve her şikâyet dilekçesini mahkemeye sevk etmek kolaycılığından vazgeçmelidir.
Mesela, üç kişi yolunuzu keserek gırtlağınıza bıçak dayasa, siz adamlara galiz bir küfür savursanız ve "sizin kafanızı kırarım vs." deseniz. Bu adamlar karakola gidip "bu adam bize küfrederek tehdit etti" diiye bir şikâyet dilekçesi verseler, ayvayı yediniz. Kimse "Bu adam size ne diye küfretti, niye tehdit etti" diye sormaz. Savcı mahkemeye sevk eder, kendinizi hâkim karşısında bulursunuz. Artık işin yoksa hâkime dert anlat Türk Ceza Kanununa göre tehdit ve hakaret suçu işlediniz.
Siz orada hâkime dert anlatırken katil, hırsız ve tecavüzcüler de kıçıyla size gülüyor olacaklar, bundan emin olabilirsiniz...
Ben bu satırları yazarken işlediği cinayet yüzünden yeterince hapis yattığı düşünülerek serbest bırakılan bir başka katil CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç'un sekreterinin kocasını 13 yaşındaki çocuğunun önünde "gürültü yüzünden" tartıştığı için silahıyla vurarak öldürdü.
Aramızda milyonlarca hırsız, binlerce katil ve yüzlerce tecavüzcü elini kolunu sallayarak dolaşmakta, hapishaneyi de otel olarak kullanmakta.
Bu ülkede yazılı birtakım kanunlar olduğu kesin; ama adalet var mı sizce?