Soruyorum: Ayak büyür mü ayak!

İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Zekeriya Öz, yaptığı soruşturma ile ülkeyi öylesine bir harman yerine döndürdü ki, sap kimin elinde, saman kimde anlayana aşk olsun!

3 Bakan'ın oğlu ve de bir bankanın genel müdürü evindeki ayakkabı kutusunda 4.5 milyon dolarla birlikte polis tarafından gözaltına alınınca, bizatihi ülkenin Başbakanı tarafından körüklenen Hükümet - Cemaat kapışmasının fiiliyattaki net görüntüsünü izlerken neremle güleceğimi (pardon, düşüneceğimi) kestirmekte zorlanıyorum...

Hele hele Başbakan Erdoğan'ın yaşanılan kirli bohçayla ilgili olarak; "Siz de böyle pırlanta, tertemiz değilsiniz. Bizim de bildiklerimiz var." cümlesi önüme gelince yaradana sığınıp elimdeki çay bardağını odanın camından dışarıya attığımı kolay kolay unutmam mümkün değil! (Hatırlatma: Porselen bardak kimseye zarar vermeden betona düşerek paramparça oldu)

Adam, ayakkabı kutusunun içine mutlu ve kendisinden emin bir şekilde 4.5 milyon doları yerleştiriyor, işin zevkini çıkartıyor, ancak olan benim yıllardır severek kullandığım o güzelim porselen bardağa oluyor!

Resmen karalar bağladım...

Hiçbir dert beni bu derece hırpalamadı...

'Kahrediyorum' dersem 'abartı' olarak kabul etmeyiniz...

Yatıyorum, kalkıyorum, bir ayakkabı kutusu sahibi dahi olamadım ona yanıyorum...

Hani şu, yeni ayakkabı alınca kutusuyla birlikte çantaya koymaya çalışan satıcıyı nasıl terslediğim geliyor aklıma!

"Kutuya gerek yok, ayakkabıyı koy poşete" deyişim...

Aha söz; ilk ayakkabı alışımda kutuyu öylesine itinalı bir şekilde poşete yerleştireceğim ki, ayakkabılara bakarsam zenci olayım!

Bu arada 'ayak büyütme' antrenmanlarına da başladığımı itiraf edeyim...

Duydum ki, banka müdürü 45 numara ayakkabı giyiyormuş!

Aradaki 2 numara farkı kapatmam lazım...

Yoksa, benim kutuya 4.5 milyon dolar tövbe billah sığmıyor!

Denemediysem namerdim!

Eski gazetelerden kestim, biçtim, her birini 100 dolar hesabıyla ıkıştırdım, sıkıştırdım 43 numaralı ayakkabı kutusuna sığmıyor!

Çankırı'da seçimi kim mi alır?

'Facebook Hakkı' bırakın reklam vermeyi, bilborda çıkmayı; Böyle giderse Face'yi kapatsın, evinde otursun yine 'başkan' seçilir...

Bakmayın Başbakan'ın öyle 'Kasımpaşalılık' sergilediğine!

Parti tabanının gardı fena düşmüş vaziyette...

Boru değil; 2 Bakan'ın oğlu cezaevinde... 

Babaları orada burada açıklama yapıyorlar ama, ahalinin yediğini düşünmüyorum...

Bakmayın siz birileri beyaz çarşaflarla Başbakan'ı karşılayıp "Biz kefenimizi giydik öyle yola çıktık" diyerek destek verdiklerine!

Ülkedeki siyasi hava hiç de AK Parti'nin lehine görünmüyor...

Bir de üzerine Cemaat'le böylesine sert ve acımasız bir savaş...

Toplum mühendisliği benim işim değil... Ancak ülkenin 'siyasi havası' Meteoroloji'nin dahi tahmin edebileceğinden çok mu çok uzakta...

AK Parti grubundan bazı istifalar olur, bu istifalarla birlikte CHP+MHP ortak bir hükümet çıkar... Çıkan hükümet genel seçimi öne alır...

Cumhurbaşkanı ve genel seçimler birleştirilir...

Seçimlere Merkez Sağda yeni bir parti kurularak girilir...

Olmaz mı?!

İrfan Dinç'in 'belediye başkan adayı' olarak gösterileceğini bilemeyen 'uzun saçlı' böylesi bir senaryoda bir daha şişer mi?!

Şişsem ne yazar ki?

Her 'Belediye başkan adayı' olan 'başkan' seçilebiliyor mu ki?!

Ne demişler; Sen odunu-kömürü al da varsın kış gelmesin...

Zirvelerdeki kapışma sokağa, hatta hatta sandığa fena yansıyacak...

Hatırlarsınız, depremde her yer yıkılmış, sonrasında betoncular ve de müteahhitler tahmin etmedikleri ölçüde para kazanmıştı...

Ülkedeki bu yangında birileri çulunu kaybederken birileri de kazanacak...

Kimler kaybedecek kimler kazanacak onu da siz bulursunuz...

İnanın ben çok meşgulüm! Ayak numaramı 45'e çıkartamazsam, tövbe billah 4.5 milyon doları benim kutuya sığdırmam mümkün değil...

Müsaadenizle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
4 Yorum