Serdar YALÇIN
Şerefsizlik ve hainlik parayla mı…
Mayıs ayının sonlarında başlayıp bir ay kadar süren Gezi olaylarından “gaz” alan “devrimci” arkadaşlar şimdi de “Ekim’de devrim var” diyerek ortalığı tekrar karıştırma hazırlığı içindeler. Hapisteki efendilerinden talimat alıp “sıcak Sonbahar” için kolları sıvayan çapulcular, eften püften her şeyi bahane ederek yine sokaklara, caddelere, alanlara inip “devrim” yapacaklar! Böylece ülkemiz, milletimiz, halkımız, insanımız “daha güzel” bir düzene kavuşacak! Her şey güllük gülistanlık olacak! Dışarıdakiler içeriye girecek, içerdekiler dışarı çıkarılacak, böylece halkımız zulümden, baskıdan, işsizlikten kurtulacak!
Üstü açık kalmış hayalperestler böyle hülyalar kurmaya devam ededursunlar; bol bol biber gazı yemeyi, orayı burayı yakıp yıkmayı bir marifet sayadursunlar; bu memlekete beş kuruşluk faydası olmayan ipsiz sapsızlar yine bu ülkeye zarar üstüne zarar vermeyi kendilerine meslek edinedursunlar… Alacakları ve görecekleri karşılık ve cevap yine farklı olmayacak… Yani hevesleri, umutları ve hayalleri kursaklarında kalacak. Başka mahfillerde bazı hainler ellerini ovuşturarak olan biteni seyrederken, sokaklara sürdükleri o zavallılar yine milletin huzurunu kaçırmaya devam edecekler.
***
Mısır’da, seçimle yönetime gelmiş iktidarı indirip başa geçen askeri yönetimin yaptığı bu alçaklığa bir türlü “darbe” diyemeyen; askerlerin yüzlerce insanı katletmesine “katliam” diyemeyen Batılı ülkelerin bu tavrını Mısır’la olan çıkar ilişkileri yüzünden açıklamak mümkündür. Aynı ahlaksız tutumu ülkemizdeki bazı insanlarda ve çevrelerde de gördük. Neredeyse Sisi’nin yaptığı darbeyi zil takıp oynayarak kutlayan, tasvip eden, destekleyenler oldu. Bunların kimler olduğunu biliyorsunuz.
Gezi olaylarıyla Mısır’daki olayları benzeştirerek Türkiye’de de aynı şekilde askerin müdahale etmesi gerektiğini; yine Mısır’daki halkı gibi, burada da halkın ayaklanarak yönetimi devirmesinin mümkün olduğunu; Mısır’daki meşru hükümetin İslamcı olduğunu, Türkiye’de de İslamcı yönetim bulunduğunu, dolayısıyla askerin yönetime el koymasının normal ve gerekli olduğunu ileri süren haysiyet ve şeref yoksunu insanlar(!) bile çıktı. Deveye diken misali, askerin süngüsüne meraklı ve aşık ne çok mazoşist varmış meğerse…
***
Suriye’de Esad canisi, yıllardır hem kendi halkına hem de Türkmenlere olmadık zulüm yapıyor, asıp kesiyordu. Bunlar o caniyi kesmemiş olacak ki, son olarak kimyasal silah kullandı ve çoluk çocuk, yaşlı genç bini aşkın insanı katletti. BM dahil, herkesin Esad tarafından kimyasal silah kullandığını teyit etmesine rağmen ülkemizdeki belli bazı odaklar ve şerefsizler çıkıp “sarin gazını muhalifler kullandı” diyebilecek kadar alçalabildiler. Utanmasalar “Esad kimyasal silah kullanmakta haklıydı, ellerine sağlık” diyecekler. Sosyalist BAAS rejiminin son temsilcilerinden olan Esad hanedanlığına bu derece sahip çıkmak, onu desteklemek, yaptıklarını mazur görmek, hangi aklın, hangi insanlığın gereğidir? Ama normaldir; içinde insan sevgisi olmayanlardan insanî davranış beklenir mi?
Şimdi Suriye’ye müdahale söz konusu. En uzun sınırımız Suriye’yle olduğundan tabiatıyla bizi de çok yakından ilgilendiren bir mesele bu. Suriye’ye bir müdahale olacaksa Türkiye’nin de bu operasyondan uzak kalamayacağı; kalsa bile önünde sonunda en fazla zararı bizim göreceğimiz malum. “Savaşa hayır. Diren Suriye!” diye bağırıp duran sosyalist bozuntuları bir kenara, muhalif partiler de “Türkiye’nin savaşta ne işi var!” diyerek, Esad rejimine dolaylı destek vermeye devam ediyorlar. Sonuç ne mi olacak? Türkiye, tıpkı 1 Mart tezkeresinden olduğu gibi, bu konuda da seyirci kalırsa, güney sınırımızda hiç de hoşumuza gitmeyecek gelişmeler meydana gelecek. 1 Mart tezkeresi kabul edilmeyip Irak’a girmedik ve görüldüğü gibi Kandil orada kaldı; Kerkük-Musul Barzani ve Talabani’nin köpeklerine kaldı. Aynı şey, Suriye’de olacak. PYD iyece palazlanacak, PKK’yla dirsek temasını ilerletecek. Bu arada binlerce Türkmen soydaşımız da bu köpeklerin kurbanı olacak…
***
Türkiye 2020 Yaz Olimpiyatlarına talip oldu. Beşinci kez başvurdu ve fakat yine kazanamadı. Olimpiyatları üç kez düzenleyen Japonya yine kazandı. Olabilir. Bu bir yarışmadır ve komite üyeleri kimi tercih ederlerse o kazanır. Normaldir. Normal olmayan ve insanın midesini bulandıran, ülkemizdeki bazı sözde ve çakma vatansever(!)lerin, Türkiye’nin kazanamamasına çocuklar gibi sevinmesidir. Neredeyse göbek atacak kadar sevinen bu şerefsiz alçakların tek dertlerinin Recep Tayyip Erdoğan olduğu bir kez daha ortaya çıktı. İstemedikleri, sevmedikleri, nefret ettikleri bir şahıs adına, ülkesinin, milletinin menfaatlerine böylesine sırt çeviren, önemsemeyen bu insanlara ne derece “insan” denir bilmiyorum ama eğer vatana ihanet tanımını yap deseler, işte bu zavallıların sergilediği tavırları örnek verirdim. İnsanda biraz utanma, arlanma, sıkılma, hadi bunları da geçtim az buçuk vatan sevgisi olur ya hu! Böyle alçakların yüzüne tükürmek haktır, caizdir ama heyhat, onlarda tükürülecek bir yüz var mı ki?
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.