Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Rizeli (?) Başbakan

Bir ülkede insanların gölgeleri uzuyorsa,

o ülkede güneş batıyor demektir. ...

Milliyetçi Hareket Partisi Rize milletvekili adayı olarak seçim bölgemde sürekli dolaşıyorum; binlerce insanın elini sıktım, derdini dinledim. Rize sürekli başbakan çıkaran bir şehir, insanlar doğal olarak hizmet bekliyor.

Ülke dokuz senedir Rize’nin hemşerisi (?) bir başbakan tarafından yönetildiği halde Rize umduğunu bulamıyor. Rizeli vatandaşlar artık “başbakan Rizeli olmasa daha iyi olacaktı” deme noktasına geldiler. Zaten Sayın Erdoğan’ın da hiçbir seçim döneminde Rize’den aday olmadığı düşünülürse onun da Rizeli olmak, Rize’nin sorunlarına sahip çıkmak gibi bir amacı olmadığı anlaşılıyor.

AKP milletvekili adayı, Gümrüklerden sorumlu Bakan Sayın Hayati Yazıcı Rize’de vatandaşların kendisine yönelttiği “kaçak çay ile mücadele edin, kaçak çay Rize’yi ve çay üreticisini perişan ediyor” şikâyetlerine “Eğer bununla mücadele edersek kaçak çaydan geçinen güneydoğulu vatandaşlarımız bize tepki gösteriyor” diye cevap verebiliyor.

Çay’ı stratejik ürün kapsamından çıkaran ve havza bazlı destekleme ürün listesine dahi almayan hükümet, Çaykur’un özelleştirme kapsamından çıkarılması gerektiğini söylediğimizde “Çayın teminatı başbakan” diyerek şifahen cevap vermekte.

Madem Rize’ye, Rizeliye, çay üreticisine ve Çaykur’a bu kadar önem veriyorsunuz o zaman çıkarın Çaykur’u özelleştirme kapsamından; söz uçar yazı kalır. Üç gün önce “NATO’nun ne işi var Libya’da” diyerek üç gün sonra İngiliz, ABD ve Fransız uçaklarının Libyalı Müslümanları bombalamasına izin veren aynı başbakan değil mi?

Bugün ülkeye 100.000 ton kaçak çay sokarken bunun 10.000 tonunu sınırda yakalatanlar, yakalanan bu çayı TASİŞ satışa çıkardığı zaman satın alıp faturalandırmış ve böylece kalan 90.000 ton kaçak çayı da legal hale getirip piyasaya sürmüş oluyorlar.

Bunun faturasını kim ödüyor?

Elbette Rizeli çay üreticisi…

Bir yandan üretim fazla diye çay üreticisine zorla “budama” yaptıracaksınız, diğer yandan kaçak çayın piyasaya sürülmesine göz yumacaksınız.

Önümüzdeki dönemde Çaykur’u özelleştirmeyi düşünen hükümetin böyle bir niyeti yoksa hükümete yakın bazı holdinglerin Rize’de devletin çay fabrikaları ile ilgili etüt yaptırması ve özelleştirme fizibilite raporları hazırlaması ne anlam ifade ediyor?

Tütün üreticisinin geldiği nokta ortadadır, özelleştirme sonucunda Türkiye’de tütün ve tütün üreticisi bitmiş, bitirilmiş, sigara fabrikaları yok pahasına satılmış, çalışanları işten çıkarılmıştır. Tütün ekenler çay üreticisine göre daha şanslı durumdadırlar. Tütün ektikleri yere başka bir ürün ekebilirler, oysa çay üretimi farklıdır. Çay olmazsa Rize olmaz, Rize biter. Çayın ekildiği yere ekonomik olarak başka bir ürün dikilemez. Rize, iklimi gereği Türkiye’de çay yetiştirilebilen yegâne şehirdir. Rize dağlık olduğu için çay bitkisi aynı zamanda Erozyonu da engellemektedir.

Çay Rize, Rize çay demek, bunu anlamayan hükümetin de gitmesi gerek.

Bugün dereleri HES projeleri adı altında suyun kullanım hakkı ile beraber holdinglere pazarlayan hükümet, yarın çaya ve Çaykur’a gözünü dikmiştir. Çay tarımının bittiği, erozyonun başladığı yerde doğa tahrip olur. Doğanın tamamen tahrip olduğu bir yerde dere sularının kullanım hakkının da HES projeleri ile holdinglere verildiği düşünülürse uzun vadede Rizeli hemşerilerimizin büyük şehirlere göç etmek zorunda kalıp perişan olacağı açıktır.

Bu yıkıma zamanında “dur” denmezse iş işten geçtikten sonra düzeltmek imkânsızdır. Sosyo-ekonomik yıkımlar bağıra çağıra gelir ama duymazsanız deprem gibi vurur geçer; eğer tedbirinizi zamanında almazsanız bina yıkıldıktan sonra altında kalanların bağırmasının kimseye bir faydası olmayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.