Ömer Lütfi KANBUROĞLU
PR'ın gücü
PR, public relations yani Türkçe adıyla halkla ilişkilerin kısaltması. PR hizmetlerinin temelinde, genelde aldatma vardır. Olmadığı gibi göstermek, hatta olduğundan çok daha iyiymiş gibi göstermek bu işin özüdür.
AKP’nin 12 yıllık iktidarının temelinde yatan da budur, olmadığı gibi göstermek…
İktidarın her söylediğinin tersi çıksa da, başbakanın bugün söylediklerinin yarın tam tersi gerçekleşse de 12 yıldır insanlar bu “projeye” destek veriyorlarsa bu ciddi bir PR çalışmasıdır.
Bunu sağlayabilmek için medyanın ele geçirilmesi ve kontrol altına alınması şarttır. Bu yıllar önce yapılmıştır, bugün artık medya diye bir şey YOKTUR…
Kalmamıştır; birçok deve dişi gazete bedava dağıtılmakta buna rağmen hiç kimse okumamaktadır.
Televizyonlar tek taraflı yayın yapmakta, bunun dışına çıkanlar vakit geçirmeksizin, hizaya sokulmaktadır. Bunun için saniyesi saniyesine yayınlar takip edilmekte ve gereken derhal yapılmaktadır.
Hal böyle olunca iktidarın bugün ana muhalefet partisi lideri gibi konuşması kimse tarafından yadırganmamaktadır.
Sapla saman o kadar birbirine karışmıştır ki vatandaşların suları akmasa 1945 yılındaki CHP’yi sorumlu tutmaktadır.
Hatta Başbakan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ı sevdiğini iddia eden bir vatandaş gidip CHP’yi basmaktadır.
Dezenformasyon ve yalan o kadar büyük çapta ki adamın Sümeyye Erdoğan’ın Başbakanın kızı olduğundan haberi dahi yok; öyle olsa CHP’de işi ne?
Başbakanın defalarca “ispatlamayan şerefsizdir” dediği ve her şey ispatlandığı halde hâlâ aynı konuda ısrar etmesi anlaşılır şey değildir.
Halkın cehaletine sırtını dayayarak ilerlemek, tarihte uzun yıllar kullanılmış bir strateji olmakla beraber sonu korkunç bir hüsrandır. Daima çok büyük halk hareketleri ile sonuçlanmış ve bedelini millet ödemiştir.
Üç beş kişinin veya binlerce kişinin asılması, kurşuna dizilmesi bir şeyi değiştirmez bunun bedelini millet öder. Onca kazanım, yıllardır yaptığınız onca emek ve çaba bir günde yok olup gider.
Görüyorsunuz, Arap Baharı diyerek onca ülkeyi ne hale soktular? Eskiden kıçını benzinle silen Libyalılar bugün otomobillerine koyacak benzin bulamıyorlar. Suriye’de “Eset bir haftada gidecekti” taş üzerinde taş kalmadı ve Esat kaya gibi sağlam yerinde duruyor, Irak’a demokrasi gelecekti, gelen tek şey kan, gözyaşı ve terör oldu…
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri bakanlığı mensuplarını “monşer” diyerek her fırsatta küçümseyenler kendi ifadeleri ile “üç koyunu güdemediklerini” kamuoyuna açıkça ispatladılar…
ABD’nin en büyük başarısı Hollywood sineması olduğu gibi, AKP’nin de en büyük başarısı olmayan şeyleri varmış gibi göstermesidir.
ABD Hollywood’da asar, keser, dünyada yapmadığı operasyon kalmaz ama gerçekte hiçbir şeyi başaramaz ve her şeyi eline yüzüne bulaştırır.
İşte bugün karşı karşıya olduğumuz durum Hollywood sinemasının Türkiye versiyonudur. Halk çok başarılı bir PR operasyonu ile gözü bağlanmış, rüya görmektedir ama bunun farkında bile değildir…