Misafir Kalem
Oruç...
Oruç: Arapça ve Kur’an da siyam, savm olarak geçer. Savm, Türkçeye de anlam getirmiş bir kelimedir. Savmak: Yol değiştirmek, ertelemek, ötelemek, ara vermek gibi anlamlara gelir. Savm’dan imsak türemiştir ki; kendini tutmak, uzaklaşmak, alıkoymak demektir. İşte ORUÇ, imsak’tan iftara (oruç açma) kadar geçen zaman içerisinde niyet ederek, üstten ve alttan vücuda gireceklerden uzaklaşmak ve kendini tutmaktır. Niyet olmazsa oruç olmaz, perhiz olur. Niyet sesli olduğu gibi; içinden geçirme, imsaktan önce sahura kalkma da niyet sayılır.
Elmalılı, Hak Dini Kur’an dili sayfa 493'de Oruç tarifini şöyle yapmıştır: "Ehliyetli bir insanın sabahın başından güneşin batışına kadar içine, bünyesine herhangi bir şeyi sokmaktan ve cinsel temasta bulunmaktan ibadet niyetiyle kendini tutmasıdır."
Oruç, İnsanlık tarihinin başlangıcından beri; peygamberlerin ümmetlerine tebliğ ettiği ilk ve devamlı ibadetlerden biridir. Namaz, zekat, kurban da oruç gibi; günümüze kadar gelen ilk ibadetlerdendir. Yalnız Hac ibadeti Hz. İbrahim’le uygulanmaya başlanmıştır. Kur’an "Bütün ilahi dinler İslam üzeredir" der (Hac/78), (Al-i İmran/67), (Bakara/136). Yani bütün dinlerde oruç vardır. Bugün uygulamalarda, Hristiyan ve Musevi toplumlarda oruç tutmaktan ya vazgeçilmiş ya da Allah’ın istediği şekilde ve ibadet amaçlı yapılmamaktadır. Şimdi Kur’an-da oruçla ilgili ayetlere bakalım.
Bakara 183. ayet: Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, korunasınız diye oruç size de farz kılınmıştır.
Bu ayetin ilk bölümü yukarıda açıklanmıştı. İkinci bölümde Allah, "korunasınız diye oruç size farz kılındı’’ diyor. İnsan neden, ne için, niye korunacak? Oruç bu korumayı nasıl yapacak?
İlk aklımıza gelen şaibeli durumlardan korunmak olacaktır. Bu şaibeli durumlar ise Allah’ın yasakladıklarıdır. Bunlar özetle: Nifak, riya, şirk, kötü nefisten uzak kalmaktır. Kur’an diliyle ihlaslı yaşamak, bütün hareketlerimizde Allah rızasını gözetmektir. Oruç ibadeti, Allah’a saygı ve yakınlaşmayı artıracağı için; kendini kurtarırken toplumda, her türlü kötülüklerden kurtulmuş olacaktır.
Bakara 184. ayet: O sayılı günlerdedir; içinizden kim hasta ya da yolcu olursa, tutamadığı gün sayısınca diğer günlerde tutar. Günün sonunda takati kesilip bitkin düşecek kimselerin, tutamadıkları oruca karşılık bir yoksulu doyuracak kadar fidye ödemeleri gerekir. Kim, gönülden daha fazla iyilik yaparsa, bu onun için çok iyi olur! Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha iyidir.
Sayılı günler, Ramazan ayıdır. Farz olan oruç bu ayda tutulandır. Diğer zamanlarda nafile, adak, şükür oruçları tutulur. Bu ayette Allah hasta ve yolculara tutma konusunda ruhsat vermiştir. Kim oruç tutarak hastalığının artacağına kanaat getiriyorsa oruç tutmasın ya iyileştiğinde tutamadığı kadar tutsun, veya karşılığında bir kişiyi doyuracak kadar fidye versin diyor. Aynı durum yolcular içinde geçerlidir. Zorlama yok. Tamamen kişinin isteğine bırakılmış. Fakat, ayetin son bölümünde "Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha iyidir" ikazı var. Bu ikaz, küçük hastalıkları ve kısa zahmetsiz yolculukları bahane ederek oruç tutmayanlaradır. Bir de günümüzde bu fidye konusu yeniden gözden geçirilmelidir. Hala arpa-buğday üzerinden hesaplamalar yapılmaktadır. Dini emirler, günün şartlarına uyumlu olmalıdır. Diyanet bu sene günlük fidyeyi 27 TL belirlemiş. Bu para ile üç öğün yemeği bir kişi nerede nasıl yiyerek doyacak? Bir öğüne bile yetmez. Kişiyi doyuracaksan gönülden doyuracaksın, yoksa! Vermek zorunda da değilsin. Ayette Allah, "kim daha fazla iyilik yaparsa" demiş. Daha fazla iyilik 27 lira ile olmaz. Kimse kendini kandırmasın.
Bakara 185. Ayet: Özetle Bu ayet, Kur’an’ın bu ay inmeye başladığı, bu aya erişen kimselerin mutlaka orucunu tutmasını, yolcu ve hasta durumunda tutamadığını kaza etmesini, bir de süreyi tamamlayarak doğru yolu gösterdiği için, Allah’ın büyüklüğünü dillendirmemizi ve şükretmemizi istiyor.
185. Ayet, oruçla Kur’an arasında ilişki kurmakta, orucun tutulduğu ayda Kur’an’ın indirildiği vurgulanmaktadır. Ki Kur’an’ı; İnsanlara doğru yol rehberi ve doğruyu eğriden, hakkı batıldan ayırt edip açıklayıcı kitap olarak belirtiyor. Bu sebepledir ki, gösterişten uzak gerçekten Allah rızası için oruç tutanlar, vahiyle olan bağını kuvvetlendirerek; yıl boyu düşen manevi iklimini yeniden canlandırma imkanı bulur. İnsanlar dini konulara emir ve yasaklara daha çok kulak kabartır. Dini duygular zirve yapar. Allah’a yakınlık artar, sevgi ve O’nu yüceltme oruçla beraber daha çok yaşanır. Beden oruç tutarken, kişi benliğini kontrol altına alarak kötülüklerden uzak durmaya çalışır ve Allah’a daha çok yaklaştığını hisseder. Bunlar yaşanmıyorsa, oruç aç ve susuz kalma eyleminden öteye geçmez. Oruçtan kişi takva nasibini alamamış olur.
Oruçlu günler, sosyalleşme ve sosyal dayanışmanın tepe yaptığı, sabrın arttığı, iradenin güçlendiği günlerdir. Nimetin kıymeti bilinir. Şükür, merhamet duyguları harekete geçer. Başkalarını da düşünmeye fırsat doğar. İnsanlar, şerden çok hayır düşünür. İbadet gün boyu sürdüğünden İlahi şuur artar. Kendi kendini terbiye imkanı bulduğundan ahlaki eğitim almış, şehvet gücü de terbiye edilmiş olur. Ramazan ayı, oruç tutanlar ve tutmayanlar içinde bir eğitim ayıdır. Tutmayanlar bile bu ayda ister istemez etkilenir, kendine çeki düzen verir. Bu ay insanlarda suç işleme olayları taban yapar.
İnşallah! Bu ayın bereketinden, faziletinden, rahmetinden, affından istifade eden kullardan oluruz.
Nurettin Bölük, 24.04.2020