İbrahim ZENCİRCİ
Önce ekmekler bozuldu sonra dondurmalar
Eski zamanlarda, mart ayı sonları gibi görünürde kar kalmadığı bir dönemde, Ilgaz’ın Doruk’unda kuytuda kalmış, rüzgar almayan köşelerinden getirilen, kristalleşmiş toz şekere benzer hal almış kar, tepsiye konur üzerine pekmez dökülüp çoluk, çocuk kaşıkla yerdi.
Bazı yörelerde “kar helvası”, “karsambaç” ve “pekmez karmak” diye bilinen kar ile pekmezin bu uyumu bize eski günlerdeki dondurma ve dondurma ustalarını hatırlattı.
1960’ların başlarında, çocukluğumda ben ucundan kıyısından yetişebildim.
O günlerde ne Yamuçlar Dondurma Sarayı, ne de Baloğlu’nun dondurması vardı. Şimdiki bu meşhur dondurmacı ustalarının, ustası belki de onun çırağıydı.
O kim mi?
“Göl Memed”
Göl Memed’in dükkanı, Avara Tepesi veya diğer adıyla Mühlis Tepesinde, daha önceki yıllarda yanan belediye dükkanlarından sonra yapılan, tek katlı yeni belediye dükkanlarının köşesindeki ilk veya ikinci dükkandı. Hatırlayabildiğim kadarı ile ufak boylu, temiz yüzlü, beyaz tenli ve beyaz önlüklü birisiydi.
Göl Memed’in dondurmasının özelliği, sakız kıvamındaki dövme dondurması ve onun sunuluşundaydı.
Dövme dondurmanın yapılışı da özen ve beceri isterdi. Özel dövme kabında, ağaç spatula (tokaç) ile dövülerek yapılırdı. Dövme kabı dışta ağaç bir kap ve içte daha küçük bir bakır kap olmak üzere içice iki kaptan oluşur. Daha önce kaynatılmış süte, toz şeker, salep ve vanilya ilave edilir. Soğuduktan sonra, karla doldurulmuş ağaç kap, içerisinde bakır kap ve onun da içinde dondurma harcı, bakır kap sürekli çevrilerek ve dondurma sertleşerek sakız kıvamı alıncaya kadar dövülür.
“Göl Memed” dondurmayı sunuş aşamasında da ustalığını konuşturur, beyaz ve düz bir porselen tabak içerisinde, evde eşi Affe hanımın yaptığı nefis bir muhallebi üzerine iri bir porsiyon dondurma, üzerinede vişne şurubu dökerek sunardı, müşterilerine. Dondurmaya kanmayan ve de Göl Memed'in huyunu bilmeyen müşteri ikinci bir porsiyon istediğinde ise hiç bir şansı olamazdı, ilk porsiyonla yetinmek zorundaydı. Diğer müşterilerinde bu nefis dondumadan tadabilmesi için, bir yiyene ikincisini vermezdi, Göl Memed.
Öğrendiğimize göre, Affe hanımın evde yaptığı muhallebiyi, Avara Tepesindeki dükkana mahallenin çocukları taşırmış. Emeklerinin karşılığı bazen bir külah dondurma, bazen de nefis muhallebi olurmuş. Bu tatlı görevi üstlenen komşu çocukları hemen her zaman İbrahim Ekim ve Atilla Erbil ağabeylermiş.
Yine ağabeylerden öğrendiğimize göre, Göl Memed’in birde “haylaz” çırağı varmış. Ustasından dondurma yapmayı öğrenemeyen, bir türlü kalfalığa geçemeyen varsa yoksa futbol topunun peşinden koşan bu çırak, daha sonra iyi bir futbolcu olan, Erdoğan Küçükbabuççu (Kel Erdoğan ağabeyimiz) imiş.
Bizden büyük olanlar, Göl Memed’den önce, dondurmacı Ömer Ağa’yı hatırlattılar. Ömer Ağa, omzuna astığı kapta satarmış dondurmasını.
Bizden sonraki kuşaklar ise Eşekli Dondurmacı Tahsin Ağayı ve beyaz önlüğü, başında aşçı külahı ve arabası ile mahalle mahalle gezen Dondurmacı Yaşar Amcayı iyi hatırlayacaklar. Ve de manisini;
“Dondurmacı Yaşar,
Dondurmasıyla yaşar.
Dondurmayı satamazsa,
Hamide Hatun onu boşar.” [1]
Bozuk dünya düzeninde, “önce ekmekler bozuldu” sonra dondurmalar ve sonra her şey…
O eski ustalar; “O güzel insanlar, O güzel atlara binip gittiler”
Merak edene not:
[1]: Dondurmacı Yaşar Amca’nın manisi, Sündüs Tezcan’ın 10.02.2006 tarihinde Çansaati.org daki “Hatıralarımda Çankırı” yazısından alınmıştır.
Fotoğraf 1: Hatırladığım kadarıyla Göl Memed'in dükkanı sağdan 1 ya da 2'inci dükkan olabilir. Fotoğraf 2: Erdoğan Küçükbabucçu, nam-ı diğer "Kel Erdoğan".