Ömer Lütfi KANBUROĞLU
Öfke kontrolü
Öfkelenmek insanın doğasında olan bir şey… Sinirlendiğimizde hepimiz öfkelenir ve sonradan pişman olacağımız sözler söyler, eylemler yaparız. Sonra oturup düşündüğümüz zaman “Ben bunu niye yaptım?” diye içimiz içimizi yer, "keşke yapmasaydım" diye çok hayıflandığımız olmuştur.
Gün olur çocuğumuza, gün olur en sevdiğimize ağzımıza geleni sayar dökeriz, sonra da yaptığımıza üzülür, keşke söylemeseydim, yapmasaydım diye üzülürüz.
Bildiğiniz gibi Türkiye 30 seneyi aşkın süredir “Kürt” kökenli olduğu iddia edilen bir terör hareketi ile karşı karşıya. Yıllarca kendisini Kürtlerin hamisi diye tanıtan bir grup tarafından ülkemizde çocuklar, gençler, kadınlar, askerler, polisler ve kamu görevlileri öldürülüyor. Devletin bununla mücadele yöntemi zaman zaman tartışılsa da bu terör eylemleri bir türlü bitmiyor; insanlarımızın çocukları ölüyor, şehit olup genç yaşta kara toprağa giriyor.
Doğal olarak bu eylemler karşısında öfkeleniyoruz, tepki duyuyor ve bu tepkimizi önüne gelene göstermekten çekinmiyoruz.
Terörün gün geçtikçe dozunu artırması ister istemez tepkilerimizin Kürt kökenli vatandaşlarımıza yansımasına yol açıyor; oysa bu doğru bir şey değil.
Kürt kökenli olup hepimizden daha milliyetçi, daha Türk, daha Türkçü ve Türkiye Cumhuriyeti için gözünü kırpmadan canını feda edebilecek bizlerden çok daha gözü pek birçok Kürt arkadaşım var. İster istemez duygularımıza hak verseler de bu tepkiler onları çok üzüyor, incitiyor ve terör örgütünün ekmeğine yağ sürüyor.
Burada hükümetin yaptığı gibi “aman susun oturun” demek istemiyorum. Elbette canı yanan insanlar bağıracak, elbette evladını şehit vermiş bir baba ağzına ne gelirse söyleyecek; bu onun en doğal hakkıdır.
Bu tehlikeli gidişe dur deme görevi hükümetindir. İnsanlar hükümetin PKK ile artık mücadele etmediğini düşünüyor, hükümetin terörle mücadele edeceğine müzakere ediyor olması onların devlete olan inançlarını sarsıyor. Doğal olarak bu ortamda insanlar kendi tepkilerini ortaya koyuyorlar.
Böyle bir durumda hükümetin yapması gereken şehit babasını devlet büyüklerine hakaret ettiği için hapse atmak, BDP binasına bayrak astığı için tutuklamak değil halkın haklı tepkisini hoş görmek olmalıdır.
Eğer suçlular cezalandırılırsa insanlar ne diye tepki göstersin? Günde 20-30 kişinin şehit olduğu bir ülkede “Avrupa Birliği normlarına göre hareket ediyoruz, güvenlik görevlileri dağda Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanununa uymalıdır” diyebilir miyiz?
Teröristlerin davul zurna ile karşılandığı, ardından serbest bırakıldığı, terör örgütü ile masaya oturup katilleri serbest bırakma, özerklik, bağımsızlık gibi kavramların pazarlığının yapıldığı bu ülkenin insanlarının tepkilerinin az bile olduğu açıktır ama bu tepkilerin önüne gelene değil doğru adrese yapılması gerekir diye düşünüyorum.
Bu öfke zaman zaman anlamsız boyutlara ulaşabiliyor. Van depreminde dahi acı içinde kıvranan insanlarımıza “oh olsun” mantığı ile yaklaşmanın çok yakışıksız ve çirkin olduğu açıktır.
Bu tür tepkiler terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürer ama bu gerçeği sürekli ifade eden sorumluluk mevkiindeki yöneticilerimize de hükümetin ağlama duvarı olmadığını hatırlamak isterim.
Terör karşısında hiçbir şey yapmayan yöneticilerin ekranlara çıkıp da “zaten 30 senedir devam ediyor, kimse engelleyemedi” tarzında açıklamalarda bulunması Türkiye için büyük bir talihsizliktir.
Bir şeyi başarmak için ilk yapılması gereken karar vermektir. Siz baştan yanlış karar verirseniz zaten bunu başarma şansınız yoktur. Yani, Tıp Fakültesini bitirip hekim olacağım diyen bir insanın İlahiyat Fakültesine girip sonra da “beni hekim yapmıyorlar” demesi gibi bir şeydir bu…
Teröristle masaya oturup pazarlık yaparsan, onunla yıllarca mücadele etmiş insanları “yargısız infaz yaptı” diye hapse atarsan teröristlerin de oturdukları yerlerin kalkmasından daha doğal ne olabilir?
Duyduğu acıya karşı tepki göstermek vatandaşın en doğal hakkıdır ama bunu suç işlemeden ve teröristlerin ekmeğine yağ sürmeden yapması, doğru adrese yönlendirmesi gerekmektedir.
Hükümetin üzerine düşen ise vatandaşın tepkisini cebir yolu ile bastırmak değil, terörle mücadelede gerekeni yapmaktır…