Haber kaynağımın kim olduğunu bırakın, rezaletin sorumlularını cezalandırın!
13 Mayıs 2019 tarihinde kaleme aldığım "Şeref yoksunu değilseniz istifa edersiniz!" başlıklı yazımda gündeme taşıdığım çirkin olay ile ilgili MEB müfettişlerinin şahsıma ulaşarak "Haber kaynağınızı açıklar mısınız?" teklifi bardağı taşıran son damla oldu!
Geride bıraktığımız haftanın 'perde arkasında' yaşanan en belirgin olayı Milli Eğitim Bakanlığı müfettişinin tarafıma ulaşarak "Çankırı'nın bir ilçesinde, lise öğrencileri ile ilgili tatsız olayı siz haberleştirdiniz! Bize haber kaynağınızı açıklar mısınız?" şeklinde başlayan diyalogla birlikte aralıklı olarak toplamda yaklaşık iki saati aşkın bir süre boyunca ısrarlı bir şekilde 'haber kaynağımı' açıklamaya zorlanmam oldu!
İLGİLİ YAZI
'Şeref yoksunu' değilseniz istifa edersiniz! - TIKLA
MEB müfettişinden ilk telefonu aldığımda seyahat halindeydim! Tarafımda kaydı olmayan bir numara tarafından aranıyordum ve yanıt verdiğimde kendisini tanıtarak konuya girdi! Nazikçe ve gayet sakin bir şekilde 'talebinizi yerine getirmem mümkün değil" dedikçe ısrarında direniyordu! Daha fazla dayanamadım ve "Benim muhatabım Milli Eğitim Bakanlığı değil! Bakanlığın bürokratı hiç değil!" cümlesini dahi kurmama karşın, yoğun ısrar devam etti. Sonrasında telefon konuşmasını yarıda kesmek zorunda kaldım çünkü toplu taşım aracında seyahat ediyor ve sesimin tonu da araçtaki diğer yolcuları rahatsız eder boyutlara ulaşmıştı!
Sonrasında daha müsait bir ortamda yine aynı numarayı arayarak yarım kalan görüşmeye kaldığımız yerden devam ettik! Bu arada şahsımı arayan 'bakanlık müfettişleri'ni (insani olarak) yaptıkları işle ilgili olarak saygı duyduğumu kendilerine ifade ettim... Buradan da aynı cümleleri tekrar etmeme gerek yok. Kendilerini tenzih ederek ifade ediyorum ki; 'Gazeteci' haber kaynağını velev ki konu yargıya düşse ve dava Ağır Ceza Mahkemesi'nde dahi görülse (!) açıklamak zorunda değil! Kimse de kendisine 'haber kaynağını açıkla' şeklinde bir baskı ya-pa-maz...
MEB müfettişi ile neler konuşmadık ki! Ve sonunda o da ısrar etmekten vazgeçti!
Görüşmenin sonunda; "Haber kaynağınız şu isim mi?" diyerek bir isim verdi ve benden yanıtımı istedi!
"Hayır! Haber kaynağım o isim değil!" dedim!
"Bunu yazılı olarak tarafımıza bildirir misiniz?" dedi!
Ben de; "E-mail üzerinden sorunuzu yanıtlayabilirim" dedim...
Telefon kapandı ve o gün bugün MEB müfettişinden gelecek e-postayı bekliyorum!
Lakin yaşadığım bu son gelişme ile birlikte Çankırı'nın o ilçesinde (!) yaşanan REZALET'in geldiği boyut bambaşka bir hal almaya başladı!
Hoş, bu duruma kişisel olarak hiç mi hiç şaşırmıyorum!
Nedeni gayet basit! Ve tüm çıplaklığıyla da ortada!
AKP iktidarı ülkenin hangi bölgesinde 'öğrenci' ya da 'küçük yaşta' çocuklara uygulanan cinsel saldırıların karşısında oldu ki, Çankırı'nın o ilçesinde yaşanan rezaletin sorumlularını cezalandırmayı düşünsün?
Böylesi bir sonucu beklemek, ancak ve ancak benim gibi safdillerin rüyası olur!
Bu sayfalardan Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk'a sesleniyorum: Sayın Bakan, lütfen ve de lütfen Çankırı'nın o ilçesinde yaşanan REZALET'e bizatihi el koyunuz! İşin sorumluları olan başta İlçe Milli Eğitim Müdürü olmak üzere olayın mağdurlarının eğitim aldığı Okul Müdürü'nü ve de bu işlerin buralara kadar gelmesinin birinci sorumlusu olan Çankırı İl Milli Eğitim Müdürü'nü ACİLEN görevden alınız...
x x x
MEB müfettişinin şahsımla olan diyaloğunu bir kenara koyalım ve konuyla ilgili tarafıma ulaşan son bilgiyi sizlerle paylaşayım da yaşanan REZALET'in kimler tarafından ÖRTÜLMEYE kalkışıldığını, Çankırı'da Milli Eğitim'i hangi KAFALAR ile yönettiğini masaya yatıralım!
Rezaletin yaşandığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü koltuğunda oturan zat-ı muhterem (!) benim 13 Mayıs 2019 tarihinde gündeme taşıdığım REZALET'i tespit etmiş! Ve alel acel bir SORUŞTURMA açtırmış!
Ve açılan soruşturma dosyası ilgilisince yine derme çatma bilgilerle donatılarak "Soruşturmaya gerek yok" (!) denilerek ka-pa-tıl-mış!!!
"Hadi yaaaa" (!) dediğinizi duyar gibiyim!
Ben hiç mi hiç şaşırmadım!
Neden şaşırayım ki?
Zat-ı muhterem(ler) o kadar 'yetenekli', o kadar 'becerikli', o kadar 'memleket sevdalısı', o kadar 'hizmet aşkı' ile mesai vermekte(ler) ki icra ettikleri 'kötülükler' dahi siz sevgili vatandaşlar için!!!
Çocuklarınızı böylesi eğitimcilerin ellerine teslim edeceksiniz! Ve sonra o çocuklarınızın 'eğitim' aldığını düşünerek yastığa başınızı rahat rahat koyacaksınız! Lakin devletin kollarına teslim ettiğiniz çocuklarınız böylesi eğitimciler sayesinde gece yarıları Ankara pavyonlarında fink atacak! Yetmeyecek kucaktan kucağa oturacak(lar)!!!
Bu olaylara göz yumanlar! Bu REZALET'in faillerini - sorumlularını ortaya çıkartmayan kirli eller; Tanrı'nın bütün laneti üzerinize olsun!
Vedat BEKİ