Vedat BEKİ
Drogba'nın Çankırı'ya tokadı!
Çankırı ile ilgili kalem oynatmak, hele hele 'çok bilmiş' etkili ve de yetkili koltuk sahipleri ile aşık atmak hiç de kolay olmasa gerek...
Mahallenin, birikim ve yetenekleri 'sıfır' noktasında olmasına karşın, sadece ve sadece oturdukları 'koltuklarından' güç alan zat-ı muhteremler gerekli gereksiz öylesine bir 'rüzgar' estiriyorlar ki, yaşanan fırtınada 'kalemine' sahip çıkabilene aşk olsun!
Yıllardır 'fırtına' hatta hatta daha da ötesi olan tsunami (!) ortamında 'gazetecilik' yapma gayretindeki 'ihtiyar' olabildiğince 'tarafsız' ve de 'gerçek' olayları bu sayfalardan kamuoyuna paylaşmanın çabası içerisinde olsa da; utanma ve arlanma duygusundan nasibini almayan koltuk sahiplerinin (kendilerini bir yana bıraktım) 'çıkarcı' yandaşlarının hışmına uğramaktan ne yazık ki kendisini kurtaramıyor!
Şahsıma karşı gösterilen her türlü 'olumsuz' tepki benim için vız gelir!
Zerrece önemsemiyorum!
Hiç mi hiç de ciddiye almıyorum...
Ancak, kaybeden Çankırı oluyor... Ve bu tespitim beni deli ediyor!
İşte o zaman tahminlerinizin üzerinde hırçınlaşıyorum...
Şeş kaza o anlarda ayna ile gözgöze geldiğimde 'Aman Allahım bu ben miyim?!' sorusunu dahi soruyorum!
Tabi ki 'o' ben değilim!
Ama; Çankırı'nın gelişmesinin önündeki en büyük engel yine bu şehrin evlatları!
Daha doğrusu 'yalama', 'yalaka', 'besleme' ve de 'dilenci' evlatları!
Çankırı'yı iğdiş ediyorlar...
Çankırı'nın böylesi 'asalak' ve de 'zavallı' evlatlarıyla!
Ve diyorum ki; Sizin soluduğunuz hava'ya da... Yediğiniz ekmeğe de... İçtiğiniz suya da...
Yazıklar olsun... Hem de yüz bin kere 'yazıklar' olsun...
x x x
Geride bıraktığımız hafta içerisinde Çankırıspor'un Adanaspor'u Ziraat Türkiye Kupası'nda safdışı bırakarak 4'üncü tura çıkması, 29 Ekim'le birlikte 'çifte bayram' yaşamamıza neden oldu! (Tabii ki bazılarını da migren tuttu!)
Emeği geçenleri gönülden kutluyorum...
Ve Aralık ayının ilk günlerinde Çankırı şehir merkezinde yaşanacakları bugünden zapta geçiyorum!
Nasıl mı?
Olası gelişmeleri şöylece sıralayabiliriz (Olmaması için de peşin peşin dua edebiliriz): Önümüzdeki günlerde Ziraat Türkiye Kupası 4. Tura kalan 32 takım için eşleşme kuraları çekilecek!
Süper Lig takımları torbada sırabaşı!
Ve Çankırıspor'la Galatasaray, Fenerbahçe ve de Beşiktaş'ın eşleşme ihtimali 16'da 1! Üç büyüğün Çankırıspor'la eşleşme ihtimali toplamda yüzde 20!
Yani 5'te bir!
Bu rakam çok büyük bir ihtimal yüzdesine işaret etmekte... Hal böyle olunca torbadan çıkabilecek olası bir Galatasaray - Çankırıspor karşılaşmasının Çankırı'da oynanacağını hayal edelim! (mi?)
Ve Drogba Çankırı'da!
Mevcut Atatürk Stadı 4 bin küsur alıyor! Öyle mi?!
Böylesi bir kur'a sonucu maçın oynanacağı Çankırı Atatürk Stadı'na komşu illerden (Kastamonu, Çorum, Kırıkkale ve de Karabük) ve Ankara'dan kaç bin taraftar gelebilir?!
20 bin!
Böylesi bir rakamı bizler yarıya indirelim! Drogba'yı ve de Galatasaray'ı Çankırı'da seyretmeye en mütevazi rakamlarla diyelim ki 10 bin kişi geldi!
10 bin futbolsever maçın oynanacağı günün (3-4-5 Aralık) sabah saatlerinden itibaren yaklaşık 8 ya da 10 saat geçireceği Çankırı'ya ayak bastı!
Kötüsünden 10 bin taraftar Çankırı'nın devasa (!) cadde ve sokaklarını doldurmakla birlikte cafe ve restorantları doldurdu!
Ve Çankırı'nın caddelerinde rahat rahat (!) dolaşan (kötüsünden) 10 bin taraftar çiş yapmak için dahi kuyruğa girer mi?!
Çiş kuyrukları nereye kadar uzanır varın siz kestirin! Biraz daha ilerleyin ve taraftarın Atatürk Stadı'ndaki 'çiş' ihtiyacını karşıladığı yerlere bakın!
Bakamayız! Çünkü bakılacak halde değiller!
'Çiş' mevzusunu keselim ve sürece devam edelim:
Ve şehre o gün gelecek futbolsever' özel araçlarını da bir yerlere parkedecek!
Çözüm mü?!
'Biz bu araçları 'asansör'le Tatlıçay'a indirir, otopark sorununa meydan vermeyiz' (!)
'10 bin taraftarı Atatürk Stadı'na da yerleştiririz' (!)
Hadi canım sizde!
'Ondan kolay ne var! Tabureleri getirir sahanın etrafına dizeriz! Caba kazanını da koyar ortaya 'aç kalan' taraftarı doyurur, seyyar 'lazımlıklarla' çiş ihtiyaçlarını da görürüz!'
Harikasınız! Bayılıyorum sizin şu çözüm önerilerinize!
Sahi; Çankırı için 'büyüyen ve de gelişen şehir' cümlesini hangi başkan diline pelesenk etmişti!
Hay senin... 10 yıldır yaptığın belediye başkanlığına...
Hay senin... Büyüttüğün Çankırı'ya...
Hay senin... Geliştirdiğin yaren diyarına!
Demiştim sana!
Hayatının en büyük tokadını Çankırıspor'dan yiyeceksin diye!
Çankırıspor sana bu tokadı öyle bir atacak ki?
Drogba bile 'çare' olamayacak!
x x x
Mart 2014'de ülke genelinde yapılacak 'yerel seçimler' öncesi 'adaylık' serüveni tüm hızıyla devam ederken; Çankırı'nın başta İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve diğer şehirlerde faaliyet gösteren STK'ları (Vakıf, Federasyon ve de Dernekler) var...
Bu STK'ların yöneticileri de her daim karşımızda!
Ancak gel gör ki (bir-iki isim haricinde) yaşadıkları şehirlerden başta 'belediye başkan adayı' olmak üzere ne il genel meclisilerine, ne de belediye meclislerine 'aday'lık müracaatında bulunmuyorlar!
Ya da; Ankara'daki Kırşehirliler Federasyon Başkanı Keçiören'den 'belediye başkan aday adaylığı' müracaatı yaparken, Çankırılı insanımı Ankara'da temsil ettiğini iddia eden 'gecekondu federasyon'un başkanı aynı ilçeden 'belediye meclis üyeliği' için başvuruda bulunuyor!
Hoş, geçen dönem de Pursaklar'dan belediye meclis üyeliğine aday olmuş ancak (bırakın ön sıraları) listeye dahi girememişti! Bu yıl da farklı olmayacak...
Neden böyle?
İstanbul'da yaşayıp da Çankırı'dan milletvekili Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Ankara'da yaşayıp da yine Çankırı'dan milletvekili olan Dr. Nurettin Akman...
Ankara'da yaşayan ve Çankırı milletvekili olarak görev yapan işadamı Tevfik Akbak...
MHP'den Çankırı milletvekili olan Hakkı Duran...
Aklıma gelen ilk isimler...
Neden İstanbul ya da Ankara'dan, Çankırı insanının yoğun olarak yaşadığı bölgelerden 'belediye başkan aday adayı' olmazlar!
Ya da bu isimlerin 'aday' olması için Federasyon ya da Vakıf yöneticileri baskı yapmazlar?
Bunun adı nedir? Cesaretsizlik mi? Vurdumduymazlık mı?
Yoksa 'Aman sende! Neden durduk yerde bu isimleri böylesi makamlara getirelim?' kıskançlığı mı?!
Neden? Neden? Neden?
Senin; Sahip olduğun böylesi bir düşünceyle 'tırnak' kadar yol alman mümkün mü be Çankırılım!
Dününü kaybettin... Bugüne tesadüfle geldin...
Ama böylesi bir icraatle yarınlara çıkacağın şüpheli be Çankırılım!
Yine de sen bilirsin...