Çankırı'nın utancı: Ahmet Mecbur Efendi Kütüphanesi

Sultan II. Abdülhamid’in Çankırı’da iki yadigârı bulunmaktadır. Bunlardan birisi Çankırı Mekteb-i İdadi-i Mülkiyesi (Taş Mektep). Diğeri ise Alibey Mahallesinde’ki “Çan Saati” diye adlandırılan saat kulesidir. Çan Saati yıllardır yüzüne bakmayan idareciler sayesinde sessizliğe bürünerek can çekişirken, saat kulesinin arka yanında Mecbur Sokak'ta aynı kaderi paylaşan bir de Osmanlı Medresesi bulunmaktadır.

cankiri-metin-yilmaz-arsivi-ahmet-mucbir-efendi-resim-012.jpg

1899 ve 1903 yıllarındaki Maarif Salnameleri’ne göre Osmanlı Medresesi, o dönemde 55 öğrenci ile en çok talebesi bulunan ikinci medrese olarak görünmektedir. Ahmet Mecbur Efendi bu medresenin hem ikinci banisi (kurucusu), hem de müderrisi olarak zikredilmektedir. 

Ahmet Mecbur Efendi’nin müderrislik (Öğretmenlik) yaptığı Osmanlı Medresesi’nin, faaliyette olmayan eski bir medrese olduğu, kendisi tarafından 1896 senesinde yeniden inşa edilerek genişletilerek, oda sayısının on altıya çıkarıldığı ve bir kütüphane ilave edildiği bilinmektedir. Arşiv belgelerine göre medresenin isminin daha sonra Hamidiye olarak değiştirilmesi yönünde yazışmalar yapılmıştır. 

Ahmet Mecbur Efendi'nin bin cildin üzerinde kitap koyduğu bir kâgir kütüphane ne yazık ki günümüzde utanç verici, harap bir görüntüdedir.

"Ahmet Mecbur Efendi Bilim ve Sanat Merkezi" adını Çankırı'da bir eğitim kurumuna vermek ve kütüphanesinin bulunduğu sokağa Mecbur adını vermek tabiki takdire şayan ancak onun asıl emanetini yüz üstü bırakmak tam bir iki yüzlülük örneği!

Çankırı’nın kültürel kimliğini simgeleyen yapılardan biri olan “Ahmet Mecbur Efendi kütüphanesinin" restorasyonu için geçmişte hamasi konuşmalar yapanlar olsa da, ayakta çürüyen yapı kaderiyle başbaşa bırakılmış...

Kaynaklardan anlaşıldığına göre Mecbur Efendi’nin, ilim hayatı boyunca sahip olduğu yaklaşık bin 200 adet kitabı vardır ve bunların tamamını kendi medresesindeki kütüphaneye vakfetmiştir. Medreseye ilave olarak yapılan kütüphaneye, Mecbur Efendi’nin vakfettiği kitapların listesi tescil edilmek üzere bir defter halinde Evkâf Nezareti’ne gönderilmiştir. Ancak bazı belgelerde isimleri zikredilen bu eserlerin, nereye nakledildiği ve şu an nerede olduğu hakkında bir bilgiye sahip değiliz(1).

Tarihi yapıların kaybolması halinde, yerine yenisini koyma şansımız yok. Milli ve manevi değerlerini unutmuş, tarihi ve kültürel varlıklarına sahip çıkmamış milletlerin nasıl kaybolup gittiklerinin şahidi tarih kitaplarıdır. Gelip giden idareciler Sultan Abdülhamit Han’ın şehrimizdeki kıymetli yadigârı Çansaati ve yanı başındaki Mecbur Efendi kütüphanesini görmezlikten gelerek, acımasızca kaderine terk etmişlerdir...

metin-yilmaz-arsiv-kutuphane-rezaleti-resim-012.jpg

Kimdir Ahmet Mecbur Efendi?
Ahmet Mecbur Efendi, 1853 yılında Çankırı’nın Ali Bey Mahallesinde dünyaya gelmiştir. Çankırılı Mehmed Said Efendi'nin oğludur. Annesi, Kadızade Şakir Efendi'nin kızı ve şair Zarife Hanımın hemşiresi olan Sabriye Hanımdır. Dedesi Abdullah Nabi Efendi, onun babası Mehmed Zaim Efendidir. Büyük dedesinden dolayı "Zaimzade" diye bilinirler.

Mecbur Efendi, divanının son sayfalarına yazdığı notta babası Zaimzade Mehmed Said Efendi’nin 29 Kasım 1893 tarihinde vefat ettiğini bildirir(2). 

Ahmet Talat Onay’ın Çankırı Şairleri kitabında babası ve dedesi ile ilgili verdiği bilgiler, Mecbur Efendi’nin talebesi Mehmed Hilmi Efendinin İcazetnamesinin son sayfasında aynı şekilde aktarılmaktadır ve bizzat Ahmet Mecbur Efendi’nin ifadeleri şöyledir: 

“Es-Seyyid Ahmet Mecbur en-Nakşbendi el-Halidi el-Müştehir bi-Şeyh Zaimzade el-Kangıri bin Muhammed Said bin Abdullah en-Nabi”. 

Bu ibareden anlaşılacağı üzere Ahmed Zaim Efendi’nin babasının adı “Mehmed Said”, dedesinin adı “Abdullah Nabi” ve lakabı da Zaimzade’dir. 

Ahmet Mecbur Efendi ilk tahsilini Kütükçü Hoca adıyla bilinen Hacı Mehmet Efendi’den yapmış, ilk Arapça dersini Mumcuzade Hacı Mehmed Efendi’den almıştır. Çankırı’da ilk defa açılan Rüştiye Mektebi’ne başlamış ve tamamlamıştır. 

Bir ara Ticaret Mahkemesi zabıt kâtipliğine atanmış, iki sene sonra başkâtipliğe getirilmiştir. Sonra Müftü Hacı Mustafa Hazım Efendi’nin derslerine devam etmiş, 1885 yılında icazet almıştır. 

Ahmet Mecbur Efendi; Astarlızade Mehmet Hilmi Efendiye verdiği icazetinde ondan; “Bana şeyhim ve üstadım ilimler denizi, anlayışlar nehri, asrının seçkini, zamanın eşsizi, meselelerin muhakkıkı, delillerin müdakkiki, himmetli, çok eser sahibi, sahib-i hayrat ve hasenat el-Hac Mustafa el-Hazim el-Kangıri icazet verdi...” diyerek bahseder. 

Tahsilini tamamladıktan sonra Osmanlı Medresesine müderris, Rüştiye mektebine hüsn-i hat hocası olarak tayin edilir. 1890 yılında Rüştiye Mektebine muallim-i sani, 1892 yılında yeni açılan İdadi’ye akaid ve hüsn-i hat muallimi olmuş ve hayatının sonuna kadar da bu vazifeyi devam ettirmiştir. Bu esnada medresedeki tedrisata devam ederek 1897 yılında on üç, 1907 yılında yirmi üç kişiye icazet vermiştir(3).

Astarlızade Mehmet Hilmi Efendi’nin icazet dönemi ikinci verdiği 23 kişi arasındadır. Hilmi Efendi’nin icazetinde 14 Haziran 1907 tarihi, bizzat Ahmed Mecbur Efendi tarafından yazılmıştır. 

Ahmet Mecbur Efendi’nin, ilmi yönünün yanında, tasavvufi yönü de zengindir. 1900 yılında Seydişehirli Hacı Abdullah Efendi’den icazet alan Çerkeşli Mehmed Hilmi Efendi’ye intisap etmiştir. Ahmed Mecbur Efendi, Astarlızâde Mehmet Hilmi Efendi ile aynı zamanda pîrdaş’dır. Tarikatta güzel hizmetleri olmuş ve serhalkalık yapmıştır. İkamet ettiği mahallede İmaret Mescidi’nde imamlık ve hatiplik icra etmiştir. Cuma günleri kendi yazdığı hutbelerini etkileyici, gür ve tatlı bir sesle okurdu.

Ahmet Mecbur Efendi uzun boylu, atletik yapılı, gür sakallı, saçı ve sakalı kestane renginde, hoş sohbet, sert tabiatlı bir zat idi. Her talebesinin terbiyeli ve dindar olmasını ister, disipline çok önem verirdi(4). 

Ahmed Mecbur Efendi’nin, 1885’te Yunanistan sınırına gönderilen askerlerin Çankırı’ya dönüşlerinde dua etmesi, Çankırı’da kendisine gösterilen hürmetin bir tezahürüdür. Çankırı Duygu Gazetesi sahibi Ahmet Talat Onay’ın ifadesine göre; şairlik yönüyle birlikte Farsça’ya da hâkim olan Ahmed Mecbur Efendi'ye, dönemin Mevlânâ Dergâhı postnişini Veled Çelebi İzbudak tarafından Hasip Dede’nin postnişini olduğu Çankırı Mevlevîhânesi’nin Mesnevîhânlığı vazifesi verilmiştir. 

“Çerkeşli Mehmet Hilmi Efendi’den sonra Mevlevî-Hâlidî silsilesi Astarlızâde Mehmed Hilmi Efendi ile devam ederken Mesnevîhanlık geleneği, yine Çerkeşli’nin müridlerinden Ahmed Mecbur Efendi ve Müftü Atâ Efendi ile sürdürülmüştür.” 

Taş Mescit in güneyinde yer alan Mevlevihane o yıl onarım görürken, geçici olarak faaliyette bulunduğu Büyük Cami civarında göreve başlamıştır(5). 

Ahmet Mecbur Efendi; Çankırı ve civarında Çerkeşli Mehmet Hilmi Efendi’ye vekâlet eder, belli vakitlerde müderrisi olduğu İmaret Medresesi’nde Hatm-i Hacegân yaptırırdı. Bu hizmetine vefatına kadar devam etmiştir. 

Ahmet Mecbur Efendi, hayattayken ilk eşini, iki kızını, on sekiz yaşında zihinsel bir hastalık sebebiyle Hazım adlı oğlunu, 28 Mayıs 1915 tarihinde Çanakkale Arıburnu Muharebesinde 3. Kolordu, 25. Alay, 2. Tabur, 6. Bölük Komutanıyken Mülazım-ı evvel (Üsteğmen) Nabi adlı oğlunu şehit olarak, yine on sekiz yaşında oğlu Tayyib’i humma hastalığından kaybetmiş idi(6). 

Ahmet Mecbur Efendi ömrünün büyük bölümünü ortaokul, lise ve medresede gençleri yetiştirmekle ve eğitmekle geçirmiştir. Bütün bu kederli olaylara tahammülünü artırmak için kendini tamamen ibadete vermiş, tasavvufi hayata yönelmiştir. Geceleri çok az uyur, gecenin önemli bölümünü ibadet ve okumakla ihya ederdi.  Özellikle hayatının son on senesini tamamen riyazat ve zühdle geçirmiştir. Bütün bu durumlar onun sağlığını olumsuz yönde etkilemiş ve yakalandığı dizanteri hastalığı sonucu 1919 Ekim’inde 66 yaşında vefat etmiştir. Çankırı Sarıbaba Kabristanı’nda medfundur. 

ahmet-mecbur-efendi-kutuphane-cankiri-metin-yilmaz-arsivi-resim-012.jpg

Hem baba, hem de anne tarafından münevver bir ailenin oğlu olan Ahmet Mecbur Efendi, şiire küçük yaşlarda başlamıştır. Henüz bir rüştiye talebesi iken şiire merak sardığı ve şiir yazdığı bilinmektedir. Mecbur Efendi şiirlerinde genellikle “Mecbur” mahlasını kullanmıştır. Şiirlerinde Molla Câmî, Mevlâna, Fuzûlî ve Nâbî’nin izleri açıkça görülür. Şiirdeki ilk üstadının “Tokatlı Nuri” olduğu anlaşılıyor. Döneminin önemli halk şairlerinden olan Tokatlı Nuri, birçok genç şaire mahlas verdiği gibi, Ahmet Mecbur’a da Vefdî mahlasını verir. 

Mecbur Efendi’nin yetiştiği devir, Yapraklı Panayırı sebebiyle saz şairleri ve şiir merakının çok olduğu bir dönemdir. Mecbur Efendi bu ortamdan ziyadesiyle etkilenmiştir. 

Dini ve sosyal konularla ilgili yazmış olduğu eserleri:

Hilâfetnâme-i Osmânî 
İttihatnâme-i İslâmî 
Divan-ı Mecbur5
İmamet ve Hilafet
Ferâiz
Hutbe
Mevlid-i Nebi
Arabî ve Fârisi Lügat (7)

Dipnotlar: 
(1) Ahmet Mecbur Efendi ve “Hilâfetnâme-i Osmânî ve İttihatnâme-i İslâmî” adlı eseri Burhan Çonkor
(2) Mecbur Efendi, Divan-ı Mecbur, (Mehmed Hilmi Efendi Dergâh Kütüphanesi) Çankırı, sayfa 151 
(3) Çankırılı Ahmet Talat (Onay), Çankırı Şairleri –II, (Çankırı Matbaası) Çankırı 1932, s. 206. 
(4) Çankırılı Ahmet Talat (Onay), Çankırı Şairleri –II, (Çankırı Matbaası) Çankırı 1932, s. 208 
(5) Çankırılı Ahmet Talat (Onay), Çankırı Şairleri –II, (Çankırı Matbaası) Çankırı 1932, s. 215 
(6) H. Şemsettin Aydemir, Nakşibendi Tarikatından Çerkeşli Mehmed Hilmi (Akın Matbaacılık) Ankara 1954, s. 36 
(7) Ahmet Mecbur Efendi ve “Hilâfetnâme-i Osmânî ve İttihatnâme-i İslâmî” adlı eseri Burhan Çonkor

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.