Vedat BEKİ
Çankırılı ya zincirlerini kıracak ya da...
Her daim 'söze nasıl başlayacağımı' çok iyi bilmeme karşın bu kez, kafamın karışıklığından 'ne diyeceğimi' bilemez durumdayım...
Ancak vereceğim mesajın ne olacağını gayet iyi biliyorum...
Sıkıntım; 'derdimi anlatırken' karşımda duran şahsiyetleri 'yıkıp-geçme' endişesi içerisinde bulunmam...
Lakin bunu başarabilmem de biraz mucizelere bağlı... Umarım 'başarma' şansımı kaybetmeden yazıyı tamamlamayı becerebilirim...
* * *
Dün Çankırı'nın merkezinde 'pompalı tüfekle işlenen cinayet' benim vücudumdaki tüm dengeleri alt-üst etti... İçinizden birisi de çıkar; "Sana ne oluyor kardeşim?! Öldüren öldürmüş, ölen de ölmüş! Sen işine bak!" diyebilir...
Çankırı'dan yaklaşık 900 km uzakta olmamla birlikte; Bulunduğum yerde, (deniz 15 metre uzağımda) güzellikler olabildiğince ayaklarımın altındayken, benim bilgisayar başına geçerek "Çankırı'da sokak ortasında pompalı tüfekle kanlı infaz" haberini gerek içerik gerekse olay yerinden fotoğraflarla Sözcü18 sayfalarında matbaacıları (!) atlatarak 'ilk' olarak veriyor olmamı konuşmamız gerekirken, ben neden kendimi bu konudan uzaklaştırarak işin 'sosyal' tarafına eğilme gayreti içerisine giriyorum, bilemedim...
Hoş; Şayet bunu bilebilseydim 15 yılı aşkın süredir yayında olan bu sayfayı 'bir şekilde' çoktan sonlandırır, kano üzerinde olta-balık zevkime hiç mi hiç aralık vermeden devam ederdim...
Bunu beceremediğime göre geleyim sadede:
Çankırı şehir merkezi ve ilçelerinde; özellikle 15-40 yaş arasındaki nüfusun 'enerjisini dökebileceği' sosyal noktalar ne yazık ki son 20 yıldır hayata geçirilmemiş durumda!
İsterseniz Çankırı'da 'yok'lar listesine bir göz atalım:
Şehir merkezi 80 bin nüfusuna rağmen, 'ruhsatlı' olarak 1 meyhaneye ve 3-5 birahaneye sahip değil! 15 Yıllık AKP yerel yönetiminde böylesi bir ruhsat verilmedi! Sebeplerini sıralamanın anlamsızlığı ortada. Bu durum karşısında ben de AKP'lilerin yeri geldiğinde yaptıkları; "insanların günah işleme özgürlüğüne müdahale edilmesini" (!) savunmayı hatırlatmakta beis görmeyeceğim.
Üç yıllık MHP'li Belediye Başkanı'nın da görevi devraldığı günden bu yana, farklı bir icraat (!) sergileyememiş olması başta şahsım olmak üzere kimseyi şaşırtmıyor!
Devam edelim 'yok'lar listesine...
Trabzon'un Of ilçesinde her mahallede bir spor kulübü bulunurken Çankırı'nın profesyonel futbol liglerinde şehrin adını taşıyan bir spor kulübü olmaması sizce de tuhaf değil mi?
Böylesi bir eksiklik, işaret ettiğim yaş grubunun sahip olduğu enerjinin bir bölümünü hiç değilse futbol sezonu süresince stada gelerek 'dışarıya atma' şansı ortadan kaldırmış durumda.
"Vardı da şöyle oldu, şu batırdı bu çıkardı..." tartışmalarının yeri bu yazının konusu değil... Var olan bir 'Çankırıspor' gerçeği birçok 'bardağın dolu tarafı' görmezden gelinerek el birliğiyle yok edildi!
Başta yerel yönetim yani 'belediye' olmak üzere ne STK'lar ne de Çankırı Valiliği şehir merkezinde 'halkla bütünleşen', halkı biraraya getiren "şenlik", "konser", "ilçeler arası organizasyon" minvalinde gözle görülür icraatlere imza atmaktan bugüne kadar uzak durdular, bugün de uzak duruyorlar!
Burada da şöyle bir savunma getirilebilir:
- Efendim dünyada ve ülkemizde yaşanan 'pandemi süreci' bu tür organizasyonlara meydan vermiyor!
Geçiniz... Pandemi öncesi Çankırı'daki yaşamı da biliyoruz! Laf ebeliğini bırakın ve "bugün neler yapılabilir?" buna bakınız...
* * *
Gördüğümü söylemeye devam edeyim:
Başta Belediye Başkanı İ. Hakkı Esen olmak üzere, iki milletvekilinden (diğerinin adı var kendisi yok) Salim Çivitcioğlu ve hemen akabinde şehrin Valisi Abdullah Ayaz, halktan uzak, toplumdan kaçar hale dönüşmüşler, kendi 'gettolarında' zaman öldürür durumdalar!
Vatandaş içinde bulunduğu ekonomik zorluklarla boğuşurken, işsizlik rakamları cumhuriyet tarihinin zirvelerine çıkmışken, yukarıda işaret ettiğim 15-40 yaş arası genç ve dinamik nüfus, Çankırı'nın iki caddesi ile 5 sokağına adeta 'hapsedilmiş' vaziyette, ellerindeki telefonlarda yer alan sosyal medya hesapları üzerinden "mesajlaşma", "randevulaşma" ve de fırsatını bulursa da "çiftleşme" (!) gayretinden ne yazık ki kendilerini kurtaramamaktalar!
Tabii ki işaret ettiğim bu 'sosyalleşme' (!) yanına merdiven altı alkol ve yine 'sentetik' dahil uyuşturucu çeşitlerini de 'meze' (!) olarak koymakta...
* * *
"Yazdıkların ile "tezata" düşmedin mi Vedat Beki?" dediğinizi duyar gibiyim...
"Hem 'meyhane-birahane yok' diyorsun hem de olayların 'alkol-uyuşturucu' ile geldiği noktayı işaret ediyorsun!"
İşaret ettiğim konular 'legal' ortamlar yerine 'illegal' ortamlarda, dağda-bayırda, kenarda-köşede, hatta hatta 'merdiven altlarında' gerçekleşiyor ise ve Çankırı bunun tam tersini 70'li yıllarda şehir merkezinde yaşarken "Bugün o yıllarda yaşanılanlar bugün neden yaşan(a)mıyor?" sorusunu sormakta çok mu çok haklıyımdır...
* * *
Birazcık da; Yıllardır Çankırı'yı bu hale sokan neden(ler)i 'kendi cephemden' sizlere hatırlatmanın gayretine gireyim:
Öncelikli olarak Çankırı'yı ilçeleriyle birlikte kuşatmış olan 'hacı-hoca-şeyh-şıh' tayfası bu şehrin en önemli prangaları... Öylesine prangalar ki, işaret ettiğim bu 'sınıf' (!) şehrin sermaye dinamiklerini de etkisi altına almış durumda. Ortaya böylesi bir tablo çıkınca, bu 'tuzak'tan (!) siyasetçi'nin 'bağımsız ve özgürce' hareket etmesi mümkün mü? Tabii ki değil...
Sahneye çıkan ya da çıkmayı düşünen "siyasetçi figürü" bu odaklardan aldığı 'icazet' ve 'feyz' ile kendisini politikaya atınca, ister 'belediye başkanı' olsun, ister TBMM'de Çankırı'yı temsil makamında 'milletvekili' olsun hiç farketmez, ayaklarındaki pranga ile 'icraat' (!) sergilemenin gayretinde oluyor...
Tersini düşünmek "elindeki mührü teslim etmekle" eşdeğer!
"Bütün bu 'kirli' işlerin faturasını kim ödüyor?" sorusunun cevabı gayet açık ve net:
- Çocuklarınız...
Evet... Sizin çocuklarınız ödüyor... Hatta hatta 'torunlarınız'...
Bu hesabı ödediğinizi nasıl mı farkediyorsunuz?
Bir evladınızı Sarıbaba'ya, diğerini de mahpus damına gönderdiğinizde...
İşte tam da bundan ötürü; Siyasetçinin de bürokratın da önünde iki tercih var...
- Ya Çankırı'nın çocuklarını Sarıbaba-mahpus damı arasında pay edecek, ya da zincirlerini kıracak...
Kalın sağlıcakla...