Ömer Lütfi KANBUROĞLU
Bürokrasi Zübükleri
Zübük, Aziz Nesin'in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış, yönetmenliğini Kartal Tibet, senaristliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı ülkemizdeki siyasi yapıyı hicveden çok önemli bir filmdir. Çevrildiği 1980 yılından beri üzerinden 38 yıl geçmiş olmasına rağmen içeriğinin anlam ve önemini asla kaybetmemiş ve hatta daha da arttırmıştır.
Zübük, derin sosyo-kültürel mesajları ve kullandığı siyasi yöntemleri ile birçok politikacımıza esin kaynağı olmuştur; bir komedi gibi gözükse de aslında derin analizler içermektedir.
Politikada Zübüklerin olduğu bir ülkede, bürokraside Zübük olmaz mı?
Olmaz olur mu?
Yüzlerce, hatta binlerce olur…
Ne cinsini ararsan var;
Akşama kadar uyuyup çok çalıştığı için kadro isteyen mi?
Yapmadığı pezevenklik kalmadığı halde, Cuma günü Millet Camii'nde rezervasyon yaptırmaya çalışan mı?
Değil Müslümanlık, herhangi bir şeye inanmadığı halde “namaza gidiyorum” diye çıkıp göğe yükselip bir türlü işe dönemeyen mi?
Çalıştığı kurumu kapatsan kimsenin farkına varmayacağı ama sorsan ülkenin bel kemiği olduğunu iddia edeni mi?
Var da var…
Bu örneklere son zamanlarda bir de telefonla “Reis’le” konuşanlar eklendi.
Bu bürokratlar ikinci telefonu ile masa altından cep telefonunu çaldırıp “Reis beni aradı” havalarına giriyor veya kendisi arayıp (!) “Reis” ile konuşuyor, “iyi dileklerini” sunuyor, “bir emriniz var mı” diye talimat alıyor…
Ve bütün bunlar “devlet adamı, bürokrat”…
Ben Başbakanlığı döneminde yıllarca Tayyip Erdoğan ile çalıştım; sonra, bugün bizzat kendisinin “vatan hainliği” olarak nitelendirdiği hal ve tutumları uygun bulmadığım için 2011 yılında ayrılıp MHP’den milletvekili adayı oldum, neticede milletvekili seçilemedim.
Sadede gelirsek, bu mekanizmayı çok iyi biliyorum.
Çalışırken il valileri dahi bizi arar “özel kaleme ulaşamıyoruz” diye bizden bazı konuları iletmemizi isterler ama biz karışmazdık. Dikkatinizi çekiyorum, Erdoğan’a değil, özel kaleme ulaşamıyor. Erdoğan'a ulaşmak gibi bir hayal bile kurmuyor zaten...
Ama bakıyorsunuz Zübükler telefon açıyor, Reis şak diye karşısında. Bizim Zübük saygılarını sunuyor, emirlerini bekliyor, utanmasa akşam yemeğe davet edecek ama memleket meseleleri işte, bu yoğun tempo içinde insaf edip “yemeğe davet etmiyor” müsaade ediyor, insafa geliyor Reis biraz çalışsın…
Peki, O’nun bundan haberi var mı?
Yok!
Her zamanki gibi, YOK…
Ne zaman haberi oluyor?
Atı alan Üsküdar’ı geçiyor ve bir bakıyor bizim Zübük aslında orospu çocuğunun önde gideniymiş. Hemen görevden alınıyor, işten atılıyor veya yanından uzaklaştırıyor ama Zübük halinden memnun; nasıl olmasın?
Yediği içtiği yanına kâr, arayan yok soran yok, hatta Zübük hâlâ telefonla görüşmeye (!) devam edip iş bağlıyor…