Ben bir adam sevdim o adam aslında yoktu
Ayşe Arman, Meryem Uzerli ile görüşmesini kaleme aldı.
Berlin'de Meryem Uzerli'yle birlikteyim.
Onun mekânlarına gidiyoruz.
Berlin cıvıl cıvıl. İnsanlar sokaklarda. Kimi parklarda tango yapıyor, kimi çimlerde güneşleniyor... Meryem artık Hürrem değil, star değil, orada ünlü bile değil. 31 yaşında sıradan bir kadın.
Beni parklara, kafelere götürdü. Yeni evini gösterdi. Ve Türkiye'de yaşadığı o üç yılı anlattı. Kırık Türkçesiyle anlattı, bazen Almanca, bazen de İngilizce...
Derdi kimseyi üzmek değil. Sadece kendi hikâyesini anlatmak ve hayatında yeni bir sayfa açmak...
Ben onu hep samimi buldum. Gerçek buldum. Hikâyesini okuyun, bakalım siz ne hissedeceksiniz...
Mayıs ayında Türkiye'den apar topar kaçtın. Seninle birlikte hayatımıza 'tükenmişlik sendromu' diye bir kavram girdi. Tedavin ne durumda? Devam ediyor mu?
- Ediyor. Ama en ağır günler geçti. Daha iyiyim şimdi. Saçlarımı kestirdim. Rengini koyulaştırdım. Doğal halime geri döndüm. Tekrar bisiklete binmeye başladım. Bu sene sonuna kadar terapim devam edecek.
Ne tedavisi uygulandı?
- İlk 15 gün sürekli doktor gözetimindeydim. Beni toparlamak için önce kimyasal ilaç kullandılar sonra bitkisel.
Yine de bütün Türkiye geri dönmeni bekliyor. Var mı öyle bir ihtimal?
- Şu anda yok. Seneye belki. Kim bilir? Ama hürrem için dönmem artık mümkün değil.
x x x
İlla "Sen baba olacaksın!" denmez, demedim.
Mesele "Can istemedi, Meryem istedi" değil. Dünyaya gelmek isteyen bu bebek. Ben bu bebeği bir hediye olarak kabul ediyorum. Ama şunu da biliyorum, bir erkek istemiyorsa, "İlla sen baba olacaksın!" denmez. Ben de demedim.
x x x
BENİ ALIP GERİ GÖTÜRECEKLER
Sen Türkiye'ye gelen en sevilen yabancılardan biriydin. Bir Alex'e bir sana bu kadar sevgi gösterildi. Bu kadar sevildiğini biliyor muydun?
- Bilmiyordum. Çok hoşuma gidiyor bunları duymak. Ben de onları çok sevdim.
Sence senin sırrın neydi? Samimi ve olduğun gibi görünmen mi?
- Bilmiyorum. Sır mır yok. Belki yalan söylemediğim için, dürüst olduğum için.
Berlin'de kendini daha mı güvende hissediyorsun?
- Başlangıçta değildim. Klinikte tedavideyken zil çalıyordu mesela. Korkutuyordu beni. "Türkiye'den geldiler. Beni alıp geri götürecekler" diyordum. Kafam o kadar karışıktı. Zaten bu yüzden Almanya'ya geldim. Evet Türkiye'de de çok iyi doktorlar ve hastaneler var. Ama benim anadilim Almanca. Durumum o kadar tehlikeliydi ki, birinin beni anlaması lazımdı.
STAR OLARAK YAŞADIĞIMIZ SANAL BİR HAYAT
Hakkında, "Daha fazla para istiyor" demeci verildikten sonra neden "Hayır bu böyle değil!" demedin?
- Hakkımda o kadar fazla haber çıktı ki! Her gün 10 farklı haber... Bense yatakta yatıyordum, hiçbirine cevap verecek gücüm yoktu.
Bir diziyi bırakıp gitmek, bir oyuncu için kötü bir şöhret değil mi?
- Hem de nasıl. Ben de mecbur kalmasam asla yapmazdım. Bir de sadece dört bölüm kalmıştı. Fakat dört bölümü bile oynayabilecek durumum yoktu. O kadar fenaydım. Yoksa üç senedir dayanmışım, dört bölüm daha dayanırdım. Ama yapamadım işte.
Burada, Berlin'de nasıl bir kadınsın?
- Artık Hürrem değilim, tekrar benim, eski Meryem. Hürrem'le vedalaşmam lazımdı. Vedalaştım. Hâlâ aynaya bakıp Hürrem'i görmek olmazdı. O yüzden fiziğimi de değiştirdim.
Hayatın boyunca seni en etkileyen rol müydü Hürrem?
- Kesinlikle.
Almanya'da yaşamakla Türkiye'de yaşamak arasında ne fark varmış?
- Burası benim evim. Arkadaşlarım, ailem... Bu şehrin sokaklarını avucumun içi gibi biliyorum, kendimi iyi hissediyorum. Burada ünlü değilim, herhangi biriyim. Bunun da rahatlığı var. Star da değilim. Özgür, 31 yaşında, altı ay sonra anne olacak bir kadınım.
HAMİLELİKTE HUZUR İSTİYORUM
Almanya'daki insanlar senin Türkiye'de bu kadar popüler olduğunu biliyorlar mı?
- Hayır. Bir dizide oynadığımı biliyor bir kısmı, hatta bazılarına "DVD'sini gösteririm" dedim ama hep erteledim. Tekrar gerçek bir hayat yaşıyorum. Star olarak yaşadığımız hayat sanal aslında...
Yalnız bir anne olmanın ne kadar zor olduğunun farkında mısın?
- Evet. Bazen korkuyorum. Benim için de en kolayı kürtaj yaptırmak olurdu. Ama yaşayacağım güzel şeyler, her şeye değecektir. Benim de karşıma ileride anlaşabileceğim birileri çıkar herhalde.
Nerede yetiştirmek istiyorsun çocuğunu?
- Hayat felsefemiz, inancımız, bakış açımız Can'la aynı olsaydı, çocuk için Türkiye'ye bile yerleşirdim. Ama öyle olmadığı için muhtemelen Almanya'da yaşayacağım. 'Muhteşem'den kazandığım parayla Berlin'de minik bir daire almıştım, hamile olduğumu öğrenince, biraz daha büyük bir dairede karar kıldım. Bu röportajdan sonra hakkımda bir sürü haber çıkacaktır ama ben hiçbir şey demeyeceğim. Çünkü huzurlu bir hamilelik geçirmek istiyorum. Her habere karşılık veremem. Ben gerçeği biliyorum, Allah da biliyor, bu da bana yeterli. Bir sürü negatif enerjiyle, bebeğimi yeterince gerdim. Daha fazla negatif enerji vermek istemiyorum.
Belki bir gün bir araya gelebilir, barışabilirsiniz...
- Affetmek, bu hayatta çok önemli. Hepimiz, her şeyi affetmeliyiz. Aksi takdirde bu bizim için ço büyük bir yük. Enerji olarak Can'ı elbette affedeceğim. Ama bir daha bir araya gelmemiz mümkün değil.
BEN BİR ADAM SEVDİM O ADAM ASLINDA YOKTU
İntihara kalkıştığın gerçekten doğru mu?
- Evet doğru.
Ne zaman?
- Antalya Televizyon Ödülleri gecesinde. Ödülü, otel odamda her yere attım, parçaladım. Delirmiş gibiydim. Her yerim kesildi.
Odada yalnız mıydın?
- Hayır, Can yanımdaydı. Balkondan atlamak istedim çünkü son çarem, artık gitmekti. Yok olmak, ölmek... Kendimi öldürüp kurtulmak istedim. Kafaca hastalandım ben...
Peki nasıl oldu da bu noktaya geldin?
- İş hayatım, özel hayatım... Her şey üst üste geldi. Taşıyamadım yaşadıklarımı...
Her şeyi tetikleyen özel hayatında yaşadıkların mıydı?
- Hayır. Bütün yaşadıklarımdan bir tek kişiyi sorumlu tutamam. Bu yanlış olur. Türkiye'ye geldiğimden itibaren, ben de bir sürü hata yaptım. Kendime sıcak bir ev ortamı yaratamadım. Ev tutmak istediler, kabul etmedim, "Yoo, otelde idare ederim" dedim. Yanlıştı mesela. Ve tamamen bir makine gibi çalışmaya başladım. Birinci sezon çok ağır geçti çünkü her dizide olduğu gibi çalışma düzeni ve ekip daha oturmamıştı. Bir de her ne kadar Türk'üm desem de, aslında bilmediğim bir kültür, bilmediğim bir dil... Uykusuzluk, insanın psikolojisini mahvediyor. Üstelik ben mükemmeliyetçiyim iş konusunda. Diyalogları unutmak istemiyordum. Türk oyuncuların yarım saatte halledeceği iş için benim sabahlara kadar çalışmam gerekiyordu. İkinci sezon da ağır geçti, Meral (Okay) hastalandı. Hastalık süresince, senaryo sürekli değişti, mekânlar değişti. Kimsenin suçu yok ama ekip olarak yıprandık. Ağır zamanlar yaşadık. Bir de her ne kadar etrafımda insanlar olsa da, ben çok yalnızdım...
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.