İbrahim ZENCİRCİ
Azgın teke sendromu!
Çok şükür, çok şükür, memleketimizin adı ulusal basında bir kere daha duyuldu.
Geçtiğimiz günlerde, Amerika ve Avrupa ülkelerini dolaşmaktan fırsat bularak, referandum gezileri için seçim bölgesine dönen milletvekilimiz Suat Kınıklıoğlu, Kızılırmak ilçemizde 94 yaşındaki bir dede’den “evet” oyu istemiş. Yaşlı adam da, “evet derim demesine de, ben karı istiyem” demiş.
Yerel basında farklı yansımalarını bolca gördüğümüz bu hastalık bulaşıcıdır ve Çankırı keçisi ile de doğrudan bağlantılıdır.
Çankırı Teke’si veya Çankırı’ya geldikten sonra “Teke”leşenler.
Geviş getirenler cinsinden eti, sütü, derisi ve kılı için yetiştirilen davar’ın dişisine keçi, yavrusuna oğlak, erkeğine de teke dendiğini bilmeyen Çankırılı yoktur.
Malum memleketimiz, keçi’nin başkentidir. Çankırı’nın her bir yeri ve dahi taşı, kayası, otu, tuzu bu mübarek hayvanın yetişmesi için gayetten verimli arazidir.
Bol yetiştiği için dışarıya keçi, teke ihraç edildiği gibi, başkent oluşu nedeniyle de ithalatı da vardır.
Keçi çobanlığı yapanlar iyi bilir, keçinin erkeği, yani teke pek makbul değildir. Teke süt vermez, eti sert olur, yaşlılar çiğneyemez, midede durmadığı gibi adamı Arasta helasına abone yapar.
Her mahlukatın erkeği gibi keçi’nin erkeği de çeşitli evrelerden geçer. Önce oğlak olur, kırda bayırda koşar eğlenir, gamdan kasavetten uzak olur. Bazıları mektebe gider okur, böyük adam, alim olur, memur olur, paşa olur. Bazıları ise esnaf olur, kimi laf, kimi “Karaköprü hıyarı” satar.
Temsil, otuz - otuz beş sene memurluk yapan teke, ilk gençlik yıllarında emir almaya vermeye alışmışsa, amir olunca kendini ümmilerin başına getirilen Mehdi Paşa, bulunmaz Hint kumaşı sanıp, bu devran hep böyle gidecek yanılgısı ile ahir ömründe de hot-zot etmeye başlar.
Yaşına başına, makamına, hatta sosyal statüsüne bakmadan, sağda solda hot-zot eden, teke paşa - paşa teke, onulmaz bir hastalığa yakalanmıştır ki Mevla’m kimsenin başına böyle dert vermesin. “Çaresiz dertlere düştüm aman doktor, derdime bir çare” diye döneler durur.
Bayramören Festivalinde görünce Anna'yı, hanyayı, hele bir de üstüne üstlük, Kurşunlu Bal Festivalinde evler yıkan, ocaklar söndüren, tez gel Nez “Ha un ele ha ha da. Ha dönele ha ha da” diyerek dairesel hareketlerle, Çankırı kıvrak havasına başladı mıydı, gözlerini ayıramazsın, onulmaz hastalık o saatte yapışır adamın yakasına. Bünelek tutmuş gibi gıyır gıyırdarsın da şu Kurşunlu’nun tüm balını üstüne döküp yalayasın gelir, amma ne çare…
Bu hastalığın adı; “azgın teke sendromu”dur ki evlerden ırak olsun. Makama, rütbeye bakmaz. Piyango gibi dedeye de çıkabilir, paşaya da. Ne yazık ki çaresi de yoktur.
“Azgın teke sendromu”nun yan etkileri de çoktur, adamın diline vurur, küfürbaz yapar. Alamayınca muradını bozarsın ağzını.
Ne diyeyim? Tez vakitte Allah kurtarsın.
Sahne-i Ömrümden Nefs-i Emmareye Hitabım
…
ağlamam ben, ben erkeğim erkek,
hayli güçtür bana cefâ etmek,
minnet etmem bu ömre de felek,
atını al, tımarını …..!
…
Neyzen Tevfik