Vedat BEKİ
Andropoz ve "kırmızı pelerin"
Ağustos ayı ve mübarek Ramazan... Bir de üzerine aşırı sıcaklar... Kimin yanına yaklaşırsan yaklaş, hep aynı sitem: Hiç keyfim yok!
Bendeki durum da ahaliden farklı değil! Hiç mi hiç keyfim yok...
Biraz nefes alırım düşüncesiyle geçtiğimiz haftayı İstanbul'da geçirdim. Bilgisayara da hiç mi hiç yaklaşmadım...
Belki sizlere haksızlık yaptım ama, izin verin de yılda 5-10 gün benim de böylesi "kaçma" eylemlerim olsun.
İşin doğrusunu söylemek gerekirse, yaşadığım olaylar daha doğrusu halisane olarak ortaya koyduğum "düşünceler" yüzünden gereksiz başağrıları çekmekteyim.
Bütün bu olanları biraz "dilime" biraz da "Koç burcundan" olmama bağlıyorum!
Astroloji müdavimleri yakından bilirler; Koç burcu doğumlular, biraz "inat" ve olabildiğince de "lider" özelliği taşırlar(mış)!
Bu işin uzmanları böyle yorumluyor Mart 25 - Nisan 25 arasında dünyaya gelenleri!
Benim de başıma gelenler hep bu "Koç burcu" insanı olmamdan kaynaklanıyor zannımca!
Yaşadıklarımın bir tarafı böyle! Ya diğer tarafı?
Diğer tarafı da "Andropoz"!
Bu da nedir diye bana sormayın! Bir zahmet sorun "yeryüzü tanrısı"na (google) size söylesin Andrapozun ne olduğunu!
Şeker ve + Andrapoz "birey" için en tehlikeli durum demektir!
Hele hele "birey"in üzerine çullanan "Andropoz" kolay kolay hazmedilemiyorsa, kişinin üzerinde vahim sonuçlar doğurması işten bile değildir!
"Andropozlu erkek" ormanda karşılaşacağınız yırtıcı bir kaplan kadar tehlikeli olabilir!
Ve böylesine bir "birey" arenadaki kızgın boğanın, matodorun ellerindeki "kırmızı pelerini" bellediği gibi belirli tipler üzerine odaklanır ve gözü de "kırmızı"dan başkasını görmez!
Daha da ötesi, yattığı yerde dahi matadorun "kırmızı pelerin"iyle uğraşır durur!
Sevgili dostum İbrahim Zencirci'yi bilmem aya ben, kendimi aynen "kırmızı pelerin" gibi hissediyorum son günlerde.
Andrapoza kaçmış + şekerli "boğa" da kafayı benimle bozacak!
Şu mübarek günlerin hatırına çok fazla ses çıkarmak istemiyorum ama, Kurşunlu'daki "sinkaflı küfre" fena takmış vaziyetteyim.
Ve merakla bekliyorum bu işin sonu nereye varacak diye!
* * *
Masamdaki dosyalar her geçen gün kabarıyor... Ramazan bayramı sonrasında sizlerin karşısına Çankırı ile ilgili yeni dosyalarla çıkacağız.
Yayımlayacağımız her bir "araştırma-haber" Çankırı gündeminin Sözcü18 tarafından belirlendiğini açık ara gözler önüne serecek.
"Dijital cazgırcılığın" görüntü ile "haberciliğin" arasındaki farkı bugüne kadar gereğinden fazlasıyla ortaya koyan Sözcü18, yayın hayatının bundan sonrasında da, bugüne kadar sergilediği ilkeleriyle sizlerin hizmetinde olacak.
Her geçen gün giderek artan okuyucu trafiğiyle Çankırı insanının "öncelikli tercihi" haline gelen Sözcü18, gerek yaptığı haberleri gerekse nitelikli köşe yazarlarıyla Çankırı için "vazgeçilmez" bir haber sitesi olma özelliğini var olan bütün imkanlarıyla sürdürmekte kararlı.
Bunun farkında olanların ellerinde bulundurdukları yetkilerle Sözcü18 üzerinde uyguladıkları "perde arkası baskılar" bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da editoryal kadromuzu sindirme konusunda başarıya ulaşamayacaklar.
Her zaman söylediğim gibi "demirden korksaydık trene binmezdik" diyor ve "bizi izlemeye devam ediniz" demekten kendimi alamıyorum.
* * *
İstanbul seyahati öncesi "yavru cazgır"da şahsımla ilgili hiçbir dayanağı olmayan, tamamen "iftiraya" maruz bir yazı kaleme alındı!
Dostlarımın uyarısı üzerine yazının tamamını okuduğumda acaba "kopi bir Vedat Beki" mi var endişesine kapıldım!
35 yılı tamamladığım mesleğimin getirisi olarak asla ve asla "muhatap" kabul etmeyeceğim "yavru cazgır" tarafından kaleme alınan yazıda yer alan "iftiralar"ın hesabını Türk adaleti önünde göreceğimin bilinmesini isterim.
Şahsıma karşı bu derece kin ve nefretle yaklaşılmasının nedenlerini çok iyi bilmeme karşın, "zamanın" en büyük ilaç olduğunun da farkındayım!
Bo. kokusu içerisinde yaşamaya alışmış insanların burunları "bo."tan başka bir koku bilmez! Ve aldıkları nefesin de "bo." olduğunun farkına varmazlar!
Böylesine "bo.tan adamları" da layık oldukları yere göndermek benim en güzel yaptığım iştir!
* * *
Hafta içerisinde hiç beklenmedik bir haberle karşılaştım. Çankırı insanının yakından tanıdığı, benim de yaklaşık 5 yılı aşkın bir süredir yakından tanıdığım değerli büyüğüm Nurettin Derelli, "Çankırı sevdası"nı yaşadığı bir ortamda hayata gözlerini yumdu...
Kötü haberi ÇANGENÇ'in yemeğinden çıktıktan sonra kaldığım otelin merdivenlerinde aldım... İnanmak istemedim ama gerçek ortadaydı. Nurettin Derelli yaşamını yitirmişti... Yaşadığı her anı Çankırı için düşünerek ve konuşarak geçiren merhum Derelli'ye Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileklerimi sunuyorum...
Sevdiğin orta kahveyi de bundan sonra yanlız içmek zorunda kalacağım sevgili hocam!
Sağlıkla ve sevgiyle kalınız...