Aldığımı vermeye geldim...

Oltacılarder Derneği’nin düzenlemiş olduğu 3. Olta Balıkçıları Şenliğine katılmayı planlamıştık. Şenlik Ankara’nın Bala İlçesine bağlı Kesikköprü Baraj gölünde 24-25 Nisan tarihlerinde yapılacaktı ve biz de av partnerim Ali Osman Bey ile ÇANKIRI TEAM olarak kişisel imkan ve çabalarımızla katılacaktık. Zaten kimseden herhangi bir katkı beklediğimiz de yoktu, çünkü geçen yıl Avdoğa Dergisi tarafından organizatörlüğü yapılan 8. Olta Balıkçıları Şenliğine yalnız katılmış, olta balıkçılığı ile yakından uzaktan ilgisi olmayan bir arkadaşım sağ olsun bana eşlik etmişti. Sayın dernek başkanıma iletmeme rağmen ilimizi tanıtmak adına 50x50 ebadında derneğimize ait bir bez afiş yaptırılıp tarafıma yarışma alanında asılmak üzere verilememişti. Bu sene de ben adını bile etmedim. Bizler izole olarak, diğer avcılarla bilgi ve tecrübe paylaşmadan daha ne kadar kısır döngülerin şehri Çankırı’da, av ve doğanın sürdürülebilir avcılık adına devamını getirebileceğiz, bunu da zaman gösterecek.

Cumartesi günü sabah 07:00 da Ali Osman Beyle buluşmak üzere kararlaştırdıktan sonra hazırlıklarımızı ve malzeme listesini tekrar gözden geçirmiştim. Bilmiyorum bugün sabah nasıl olacaktı. Zaten bütün bir haftayı hazırlıkla geçirmiştim. Kamp alanında kullanılacak olan malzemeden tutun da balık avlamak için gerekli olan şişme botun kontrolünden olta takımları ve yapay yemlere kadar her şey tekrar tekrar en ince ayrıntısına kadar kontrol edilmişti. Eksiğimiz olmamalıydı. Çünkü Çankırı ilini “Çankırı Team” olarak temsil edecektik. Yarışmada iddiamız yoktu ancak iş ilimizi temsil etmeye geldi mi elimizden geleni en güzel şekilde yapmalıydık. Artık bu şehir de birileri doğa ve avcılık adına etkinliklere ferdi olarak olsa da katılabilmeli ve içine kapanıklığı bir kenara bırakıp diğer şehirler gibi doğa dostları arasında yerini almalıydı.

Kalecik, Kırıkkale, Hamzalı, Karakeçili güzergahını takip ederek Kesikköprü Baraj gölünde etkinliğin gerçekleştirildiği alana vardığımızda saat 10:00 civarıydı. Çankırı Team olarak bizi Oltacılarder Derneğinin Başkanı Sayın M. Serkan İnanç Bey ve Yönetim Kurulu üyeleri çok sıcak bir şekilde güler yüzleri ile karşıladılar. Yönetim Kurul Üyelerinden Gürkan Dönmez Bey ile zaten 1992-2000 yılları arasında Ankara bölgesinde birlikte avlanmıştık. Öncelikle Ali Osman Bey ve beni göl manzaralı sundurma altına davet ederek yorgunluk çayı eşliğinde sohbet edip kamp alanını tanıttılar. Kamp alanında en ince detaylara kadar her şey düşünülmüştü ve özellikle başka şehirden gelen misafirlere özel bir önem veriyorlardı ve bizlerin rahat edebilmesi için çok duyarlı davranıyorlardı. Çadır kuracağımız yeri bize gösterdikten sonra o an için bir süreliğine yanımızdan ayrıldılar. Biz de partnerimle beraber bize gösterilen yere Kütahya, Sakarya, Kocaeli takımlarının yanına çadırımızı kurup botumuzu şişirdik. Akşam üzeri avlanmak için suya açılacağımız için vakit olarak sıkıntımız yoktu. Ankara’dan Yetkin isimli bir arkadaşım da bize katılacaktı. Kendisi Bala ilçesinde olduğunu, bir eksiğimiz olup olmadığını sorduktan sonra öğle yemeği hazırlıklarına başladık. Nihayet Yetkin de salimen bize katıldıktan sonra keyifli bir sohbet eşliğinde masaya oturduk. Dernek başkanı ve Gürkan Beyin de bize katılımları ile masamız birden daha da şenlendi. Hep belirttiğim gibi kıskanmadan, dürüstçe, bir çıkar ve karşılık beklemeden, içten pazarlık yapmadan, karşısındaki insanı kullanmaya çalışmadan bir lokma ekmeği, bir yudum suyu paylaşmaktı derdimiz. Bu paylaşım bizi küçültmez aksine büyütürdü.

Yemek esnasında Gürkan Bey ile beraber paylaştığımız avlardan hafızalarımızdan asla silinmeyecek av hatıraları da birer birer dudaklarımızdan dökülmeye başladı. Eski av dostlarımız olan Ali, Erdal, Fatih Beyler sevgiyle anılarımız da tekrar canlanıp yerlerini aldılar. Uzun ve çok keyifli bir sohbetin ardından botumuzun son kontrollerini yaparak Ali Osman ve Yetkin Bey ile avlanmak üzere baraj gölündeki yerimizi aldık. Çeşitli suni yemleri denememize rağmen oltalarda hiçbir balık vuruntusu hissetmiyorduk. Diğer katılımcıların da bizden pek farkları yoktu onlarda herhangi bir vuruntu alamıyorlardı. Balık vurmayınca masa da yarım kalan sohbet bol kahkaha eşliğinde botta devam ediyordu..

Güneş batımına yakın kamp alanı önünde botumuzu karaya çıkartıp emniyetini aldıktan sonra hava kararmadan yapmamız gereken işlerimizi bitirip şenliğin tam havasına girmiştik. Havanın kararmasıyla beraber organizasyon heyeti tarafından oldukça büyük bir kamp ateşi yakıldı ve katılımcıların tamamı çevresinde toplanarak, ateşin doyumsuz büyüsü ve müzik eşliğinde halaylar çekilip şarkılar söylendi. Yeni tanışan katılımcılar arkadaşlıklar, dostluklar kurarken eskiden beridir tanışık olanlar şen kahkahalar eşliğinde hasret gideriyorlardı. Aynı zamanda etkinliğe ailesiyle beraber katılanların da çokluğu dikkat çekiciydi. Pazar sabahı 06:30 ile 12:00 saatleri arasında yapılacak yarışma için kayıtlarımızı yaptırarak 22:00 civarında bizde kendi çadırlarımızın önünde sohbet ve akşam yemeği için yerimizi aldık. Uzun yoldan gelen katılımcıların dinlenebilmelerine imkan sağlamak amacıyla 23:00’de canlı müzik kesildi ancak isteyenler kamp ateşinin çevresinde sohbetlerine kaldıkları yerden devam ediyorlardı. Bizler de 01:00 dolaylarında çadırımızda istirahat
durumuna geçmiştik.

Dışarıdan “bütün misafirlerimiz günaydın kahvaltılarınız ve taze demlenmiş çaylarınız ilgili bölümlerde hazır” anonsu yapılıyordu ama ben sıcak uyku tulumunun verdiği rehavetle tulumun içinden çıkmak istemiyordum. Göl kenarında uzun zaman olmuştu çadır içinde uyku tulumunda uyumayalı. Harika bir uykunun arkasından kendimi oldukça dinç hissediyordum. Kafamda muhakeme yapmaya başlamıştım. Ben burada neden bulunuyordum ve dün sabah 10’dan bu tarafa geçen yaklaşık 19 saatte neler olmuş neler yaşanmıştı. Oltacılarder Derneği şenliğe katılan yaklaşık 600 civarındaki katılımcıyı bu ana kadar nasıl memnun etmeyi başarabilmişlerdi. Hiç kimse neden şikayet etmiyordu,neden herkes hayatından bu kadar memnundu.Bir çok katılımcı bizler gibi saat 01 civarı yatmalarına rağmen sabahın 5’inde bu kadar mutlu ve dinçtiler. Aslında yaptığım bu sorgulamanın cevabı çok basitti. Organizasyonu gerçekleştirenler ve katılımcılar öncelik insan diyorlardı ve aynı zamanda da herkesin tek amacı vardı yalansız, çıkarsız paylaşmaktı. Bu samimi duygularla Ali Osman Beyi rahatsız etmemeye özen göstererek çadırdan dışarı çıktım henüz güneş doğmamış ama ortalık aydınlanmıştı. Karşımda harika bir göl manzarası vardı. Doyasıya seyrettim, tertemiz sabah havasıyla ciğerlerimi doldurdum.

Ali Osman ve Yetkin Beylerin de kahvaltısını kendi kahvaltımla beraber açık büfe olarak dizayn edilmiş masalardan alarak göl manzaralı masamızın üzerine koyup Ali Osman Beyi uyandırdım. Yetkin Bey sabah olta atmayacağını akşamdan söylemişti. Ali Osman Bey ile kahvaltımızı yaparken henüz karşıdaki tepelerin üzerinden kendisini yeni gösteren güneşin su üzerindeki yansımasını izliyorduk. Su sanki bir alev rengine bürünmüştü. Tarifi imkansız bir manzaraydı, bazı yarışmacılar botları ile suya açılmış bu kızıl su üzerinde nefis bir görüntü oluşturuyorlardı. Bu atmosfer karşısında adeta büyülenmiştik. Sanki bir nefes almak yada küçük bir kımıldamada büyü bozulacakmış gibi donup kalmıştık. Uzun bir süre bu anın tadını çıkarttıktan sonra biz de gerekli hazırlıklarımızı yaparak diğer yarışmacılarla beraber göle botumuzla açıldık.

Malzeme çantamızdaki çeşitli yemleri saat 11’e kadar denememize rağmen sonuç alamamıştık. Aslında diğer yarışmacıların da ortak şikayeti mevsim itibari ile balığın henüz oynamamış olması yönündeydi. Çaresiz küreklere asılıp rotamızı kamp bölgesine çevirdik. Olta atarak kamp bölgesinin epeyce açığına gittiğimizin farkını kollarımız zorlanmaya başlayınca anlamıştık. Ama yine de kamp yerine ulaşıp karaya ayak bastık. Diğer yarışmacılar da birer ikişer gelip karaya çıkıyorlardı. Botumuzun emniyetini almamızın ardından kendimizi tutulan balıkları görmek üzere hakem heyetinin yanında bulduk.195 kayıtlı yarışmacıya rağmen 11-12 adet kadar balık ancak tutulmuş, tutulan balıklar da hakem heyeti tarafından ölçümleri yapılarak suya iade ediliyordu. Gerçek doğa sevgisi buydu işte, yakala bırak, “bırak ki bir sonra gelindiğinde göle bakınca utanmadan, ben senden aldığımı sana geri verdim, tekrar alıp tekrar vermeye geldim” diyebilelim.

Anonsla beraber saat 12:00’den sonra ödül törenine geçildi. Yarışmada derece sıralaması;

Bot/Tekne en büyük balık:
1- Erol Toğan 99,5cm
2- Cihan Erdem 67,5cm
3- Mualla Tunçbilek 67 cm

Bottan en çok balık:
1- Beytullah Pekdemir 5 Ad (41cm-41cm-41cm-45,5cm-42cm)

Kıyıdan en büyük balık:
1- Muhammet Arslan 48,5 cm
2- Şeref Bakacak 47,5 cm
3- Sefa Uztürk 45,5

Kıyıdan en çok balık:
1- Behlül Ayvaz (Her konuda eşitlik sağlandığından kura çekimine kalan iki yarışmacıdan birisi olan Erkan Ünal bu daldaki ödülü kendisinden daha küçük yaşta olan Behlül Ayvaz' a bırakarak kura çekimine katılmamıştır) şeklinde gerçekleşti.

Dereceye girenlere kupa ve ödülleri Samader, Kamader, Rastgeleder, Kütahya, Düzce dernek başkanları ve Avdoğa dergisi sahibi Sayın Kamil Üçbaş Bey tarafından takdim edilerek yarışmaya katılan diğer katılımcılara da başvuru numaralarına göre sponsor firmalardan gelen hediyeler çekilişle verildi. Kupa ve ödül töreninin arkasından da beraberce bütün katılımcılar ile birlikte öğle yemeği yenildi.

Artık bizimde toparlanma zamanımız gelmişti, aslında bölgeden ve katılımcılardan hiç ayrılmak istemiyorduk. Ancak bütün güzel şeylerde olduğu gibi bununda bir sonu vardı. Kamp malzemelerimizi ve diğer eşyalarımızın bakımını yaparak toplayıp aracımızdaki yerlerini almalarını sağladık. İstemeyerek olsa da Oltacılarder Başkanı Sayın M.Serkan İnanç Bey ve değerli Yönetim Kurulu Üyeleri ile Ankara ili ve ilçeleri yanı sıra Sakarya, Kütahya, Kocaeli, Düzce, Eskişehir, Bursa, Kırşehir, İstanbul, Çorum illerinden gelen katılımcılar ile de vedalaşarak bölgeden hüzünlü bir şekilde ayrıldık. Bize iki gün boyunca eşlik eden ve neşesinden hiç bir şey kaybetmeyen “OSSUN Yetkin” Bey ile de vedalaştıktan sonra aracımızın yönünü Karakeçili istikametine çevirdik.

Yol boyunca Ali Osman Bey ile hafta sonu yapmış olduğumuz bu etkinliğin kritiğini yaptık. Farklı şehirlerden gelen 500-600 kadar katılımcı ile yapılan ve hiçbir olumsuzluk olmayan bu etkinliğe katılmakta ne kadar isabetli bir karar verdiğimiz konusunda fikir birliğindeydik. Ava, avcıya, doğaya saygılı bir etkinlikti. Etkinliğin diğer boyutunda ise bayanlar vardı. Gördük ki aileleri ile organizasyona katılan katılımcıların eşleri de ellerinde birer olta ile bot ya da kıyıdan yarışmaya katılarak bu alanda artık biz de varız demişlerdi ve bir bayan yarışmacıda dereceye girerek olta balıkçılığı konusunda ne kadar iyi olduklarını ispatlamıştı. Unutulmayacak dostluklar, arkadaşlıklar kurulmuştu. İnsanlar ve sivil toplum kuruluşları eğer ki isterlerse başaramayacakları, altından kalkamayacakları hiç bir iş yoktu. Yeter ki başarmayı gönülden arzu etsinler. Pekala Çankırı ilinde de istenildiği taktirde benzeri organizasyonlar düzenlenebilirdi. Belki ilk başlarda küçük katılımlarla prova niteliğinde organizasyonlar gerçekleştirilebilir arkasından bizim bu hafta sonu yaşadığımız gibi büyük etkinliklere imza atılabilirdi. Yeter ki gönülden arzu edilebilsindi.

Gerçekleştirdikleri mükemmel organizasyondan dolayı Oltacılarder Dernek Başkanı ve üyeleri ile bütün katılımcılara tekrar gönülden teşekkür eder, diğer derneklere de böylesi güzel etkinliklerin örnek olması temennimi iletirim.

Bütün avcı ve doğa severlere rastgelsin.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.