"2013 yılı bütçesi emekçinin bütçesi değildir"
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Çankırı İl Temsilcisi Nurcan Yanık'ın yazılı açıklaması.
Eğitim-Sen (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası) Çankırı İl Temsilcisi Nurcan Yanık yaptığı yazılı açıklamada "2013 yılı bütçesi emekçinin bütçesi değildir, derhal geri çekilmelidir" dedi. Yanık'ın yaptığı yazılı açıklama şöyle:
2013 YILI BÜTÇESİ EMEKÇİNİN BÜTÇESİ DEĞİLDİR, DERHAL GERİ ÇEKİLMELİDİR!
"Vergi yükü dolaylı vergiler yolu ile emekçilerin sırtında,
Servet geliri üzerinden alınan vergi ise sıfır!
Asgari ücret açlık sınırının altında!
Eğitim ve sağlık hizmetleri ticarileşti!
Bütçenin vergiler kanalı ile gelirleri artıyor, fakat halka yine bütçe yok!
Bu gün mecliste oylanan,
Bu bütçede grevli toplu sözleşme mücadelesi yürüten kamu emekçileri yine yok.
Bu bütçede 739 TL’ye mahkûm edilen milyonlarca asgari ücretli yine yok.
Bu bütçede kıdem tazminatı gasp edilmek istenen işçiler yine yok.
Bu bütçede gübre parası bulamayan çiftçiler, köylüler yine yok.
Bu bütçede vergi yükü altında ezilen küçük esnaf yine yok.
Kısacası bu bütçede insanca bir yaşam sürdürmek isteyenler yine yok.
Peki, ne var bu bütçede?
Yine sermayeye teşvik, rantiyecilere kıyak var.
Asgari ücretten vergi kesintisi var.
Tüm kamu hizmetlerinin tamamen paralı hale getirilmesi var.
Eğitime ve sağlığa değil silahlanmaya ayrılan payın artırılması var.
Artık yeter!
Kaynakları halkın cebinden toplayan, halka değil, savaşa, gericiliğe, rant çevrelerine dağıtan bütçeye artık yeter! Ücret hakkımızı, sosyal güvenlik hakkımızı, kıdem tazminatımızı, bugüne kadar yoğun mücadeleler ile kazandığımız haklarımızı lağveden bu soygun, her yıl olduğu gibi yine bu yıl da aynı anlayışla karşımıza çıkartılıyor.
Artık yeter!
Bu bütçe emekçinin, halkın bütçesi değildir!
Bizler, savaşın, rantın, dinselleştirme projelerinin maliyetlerini ödemeyi reddediyor, dayatılmaya çalışılan bu bütçeyi kabul etmiyoruz.
Bakan gerçekleri söylemiyor!
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 2013 yılı bütçe sunuş konuşmasında yine gerçekleri tahrip etti!
Yoksulluk sınırının altına sürüklenen milyonlarca emekçinin gözlerine baka baka yaptığı açıklamada ''İktidara geldiğimizden bu yana kamu çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik, bundan sonra da ezdirmeyeceğiz'' diyen Şimşek, adeta emekçilerle dalga geçti.
Gerçek enflasyonu gizleyerek, hayat pahalılığının üzerini örtmek isteyenler artık gerçekleri açıklasınlar!
Kamu emekçilerinin alım gücü artmamakta, düşmektedir. Kamu emekçileri yoksullaştırılmaktadır!
10 Yıllık AKP iktidarı döneminde;
1 kgekmeğin fiyatı1 TL’den 3,4 TL’ye;
1 kg etin fiyatı 8 TL’den 35 TL’ye;
1 litre çiğ sütün fiyatı0,18 TL’den 0,90 TL’ye,
1 litre benzinin fiyatı1,66 TL’den 4,60 TL’ye,
1 metreküp doğalgazın fiyatı0,39 TL’den 1,06 TL’ye yükselmiştir.
Sadece bu veriler bile göstermektedir ki, halkın temel tüketim maddelerine yapılan zam miktarı yüzde 200 ile 500 arasındadır.
“Büyümede dünya ikincisiyiz, kişi başına düşen milli gelir 10 bin doları geçti” diye övünenlere soruyoruz?
Halk yoksullaşmaya devam ederken, büyüyen kim?
Biz biliyoruz ki, Maliye Bakanı ve partisi AKP, temsil ettikleri sermayeyi büyütmeye, geniş toplumsal kesimleri yoksullaştırmaya devam ediyor.
AKP hükümeti bugün kaynakların kimden nasıl toplanacağına karar veriyor, bu kaynakları kurmaya çalıştığı yeni düzeni güçlendirecek alanlara aktarıyor. Emekçilerin birikimlerine el koyarak, ağır vergilerle topladığı kaynaklar bugün emperyalizmin taşeronluğuna, toplumun tüm ezilenlerini baskı altında tutacak mekanizmalara aktarılıyor, AKP hükümeti korku imparatorluğunu kuruyor. Emekçilerden toplanan kaynaklar bugün daha fazla istihdam yaratacak, toplumsal refahı arttıracak yatırımlara değil, bir avuç rantiyeci sermayenin cebine aktarılıyor. AKP hükümeti sömürü politikalarını dini-muhafazakar örtüyü hayatın her alanında güçlendirerek hayata geçiriyor. Bunu yaparken toplumsal yaşamın her alanını dinselleştiriyor, bu düzene biat edecek nesiller yaratmaya çalışıyor. AKP hükümeti bugün işçilerin, emekçilerin, emeklilerin, yoksullaştırılan tüm kesimlerin ödediği ağır vergilerle gericiliği, artan sömürü düzenini finanse ediyor.
Bugün 2013 yılı bütçesi ile AKP hükümeti kendi siyasal portresini bir kez daha çizmektedir. Ülkemizi Ortadoğu’da emperyalizmin müdahale aracına dönüştüren AKP’nin savaşçı politikalarının faturası emekçilere çıkarılıyor. AKP, Ortadoğu’ya yönelik sürdürülen emperyalist müdahalelerde taşeronluk misyonunu üstlenerek Türkiye’yi iç savaşların merkez üssü haline getirmiştir. Ortadoğu’da giderek sıkışan süreç, başta ABD ve NATO’nun Türkiye’den taleplerinin de artmasına neden olmakta; gizli üslerle başlayan, füzelerle devam eden, giderek daha müdahil olunan süreçte savaş maliyetleri de sürekli artmaktadır.
Emperyalizmin iç savaş stratejilerinin bölgede yarattığı etnik ve mezhepsel ayrışmaya paralel olarak, AKP Türkiye’de de benzer bir karşıtlığı körüklemektedir. Nefreti körükleyen bir siyasi anlayışla Kürt sorununda izlediği askeri ve siyasi operasyon çizgisi, içeride de devam eden bir savaşı sürekli kılmaktadır. AKP politikalarının finansmanında en büyük araçlardan biri olan bütçenin giderek savaş harcamalarına daha fazla kaynak ayırdığı ortadadır. Türkiye ve bölge halklarının ağır bedeller ödedikleri savaş ortamında, bir de bütçe ile savaşın finansmanı halkın cebinden sağlamaktadır. AKP'nin savaş ekonomisi 9 ayda 2 milyar doları geçmiştir. İzlenen son gelişmelerden ve AKP hükümetinin içinde bulunduğu siyasi krizle de anlaşıldığı gibi, Ortadoğu’da emperyalist müdahalelerin taşeronluğunun maliyetlerinin artacağı kaçınılmazdır.
10 yıllık iktidar sürecini geride bırakmış ve “2023 Hedefi” ile bir 10 yıl daha Türkiye’nin geleceğine ipotek koyma iddiasında olan AKP hükümeti, 2013 yılı bütçesini de savaşın, yoksulluğun ve talanın finansmanına dönük hazırlamıştır.
AKP’nin izlediği ekonomi politikası üretim ve istihdam yaratmayan, rantiyecilik ve tefecilik üzerine kurulu bir yapı üzerine kurulmuştur. Bugün IMF politikaları devam ettirilmekte, mali disiplin adı altında sosyal harcamalar kesilmekte, eğitim ve sağlık gibi kamusal hizmetler ticarileştirilmektedir. Ülkemiz emekçileri AKP eli ile soyguna uğratılmıştır; sosyal kazanımlarının ve en temel haklarının gasp edildiği bir sürece itilmiştir.
AKP iktidarı gerçekleri çarpıtmada ne kadar ustalaşsa da güneş balçıkla sıvanmaz.Bu ülkenin gerçekleri ortadadır.
Tüm yükün yine halkın sırtına yıkıldığı bu bütçe emekçilerin ve halkın değil, sermayenin bütçesidir.
AKP hükümeti tercihini bir kez daha sermaye sınıfından yana kullanmış olup sistemin krizinin faturasını bir kez daha emekçilerin ve yoksul halk kesimlerine ödetmek istemektedir. Bizler bu bütçeyi kabul etmiyoruz, 2013 bütçesi derhal geri çekilmedir!
Emekçiden, halktan yana bir bütçe için;
- Bütçenin hazırlanmasında demokratik süreçler işlemeli, sendikalar, demokratik kitle örgütleri bütçe hazırlık süreçlerinde yer almalıdır.
- Kamuda reform adı altında gündeme getirilen yasalar geri çekilmeli, sosyal devleti ve demokratikleşmeyi güçlendiren, emekçilerin haklarını geliştirici yeni bir reform için, sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla çalışmalar başlatılmalıdır.
- Vergi kaçırmayı özendiren ve ödüllendiren, yüksek gelir gruplarının lehine olan vergi aflarına son verilmelidir. Gelir dağılımında adaletsizliğe neden olan vergi gelirleri içindeki dolaylı vergilerin payı azaltılmalıdır.
- Kamu emekçilerinin maaşlarının vergi dilimi artışından etkilenmemesi sağlanmalıdır.
- Her ne ad altında olursa olsun, kamu emekçilerine verilen tüm ek ödemeler emekli aylığına yansıtılmalıdır.
- Kamu harcamaları toplumsal yarar doğrultusunda yükseltilerek bütçe şekillendirilmelidir. Büyüme ve istihdamı arttırmak için kamunun yatırımcı niteliği hatırlanmalıdır.
- Eğitime ve sağlığa ayrılan pay ihtiyaçlar çerçevesinde yeniden belirlenerek artırılmalıdır.
- Sağlıkta tasarruf ölümdür! “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında sürdürülen yıkım politikaları durdurulmalıdır.
- Kamu hizmetlerinin eşit, ücretsiz, nitelikli ve herkese ulaşılabilir olması sağlanmalıdır.
- Silahlanma, şiddet ve savaş politikalarına dayanan bütçe anlayışından vazgeçilmelidir.
- Kamu çalışanlarının başta ücretleri olmak üzere bütün hakları özgür toplu pazarlık süreciyle belirlenmeli; siyasi iktidar, KESK ile derhal yeniden toplusözleşme masasına oturmalıdır.
Nurcan YANIK - İl Temsilcisi"