İbrahim ZENCİRCİ
Zübükzade Vargel Veli Efendi
Kadit olmuş eşeğini cam lahit içinde temaşaya çıkaran, memleketin birinde ahali öyle üzgün öyle üzgünmüş ki, “Yazıklar olsun bizim gibi memlekete, illerin memleketindeki gibi bir ‘Fırıldak Kubimiz’ bile yok, bütün emeklerimiz yufa gitti” diye, dizlerini döverlermiş.
Gel zaman git zaman sonra günlerden bir gün o memlekette Veli adında bir bebe dünyaya gelmiş. Bu Veli bebe doğarken, tam kafasını çıkartmış, ışığı görünce ürkmüş gerisin geri kaçmış…
Elleri dört görmesin, o memleketin menşur bir ebe Ayşa’sı varmış, Veli bebeği kafasından bir asılmış, çekmiş çıkarmış. İşte o esnada Veli bebeğin beyni biraz zedelenmiş, işte ne olduysa ondan sonra olmuş, kadit olmuş eşeği ile ünlü memleketin kara bahtı, kem talihi o gün değişmiş.
Bu Veli daha bebeliğinde, çat orada, çat burada, çat kapı arkasında görülür, bi durduğu yerde duramaz, gittiği yeri de çalı dikeninden yapılmış süpürge gibi siler, süpürürmüş.
İşte o günden bu güne arkadaşları buna “Vargel Veli” demeye başlamışlar.
Vargel Veli okumuş, adam olmuş, memur olmuş, iş hayatına bir dairede kâtip olarak başlamış. Vargel’in tüm işi daireye gelen evrakı kaydetmekmiş, giden evrakı ise memur arkadaşı kaydedermiş.
Aradan yıllar geçmiş evrak kayıt etmekten başka bir iş bilmeyen Vargel, emeklilikten önce aslan gibiyken, genç yaşta tekaüt olunca, kediye dönmüş.
Uyanık Vargel, kasabada partili partisiz herkesi öylesine birbirine düşürürmüş ki, arkadaşları her ne kadar sevmezse de, nefret etseler de onun siyasete girmesi için neredeyse yalvarır olmuşlar.
Siyasetçiliğin gelen evrak kayıt memurluğundan kalır yanı olmadığını gören Vargel, “önce meclis üyesi olsam, sonra belediye başkanlığı mı olur, vekillik mi olur, ne lazım gelir, anasını satayım, başbakandan benim neyim eksik” diye geçirmiş kafasından.
Aklı sürekli şeytanlığa çalıştığı için kısa süre içinde birkaç parti değiştirdikten sonra, beyazında beyazı var partisine kaydını yaptıran Vargel ilk seçimlerde meclis üyesi olmuş. O günden sonra da, olmayan eşi dostu, “Zübükzade Veli” diye ünlemişler, adını.
Vargelliğinden arada bir parti değiştirmelere kalktıysa da, iktidar nimetlerinden nemalandığı için, he ne kadar büğelek tutmuş gibi gıyır, gıyır gıyırdansa da partideki koltuğa sıkı sıkıya sarılmış. Kısa sürede partinin ağır toplarından birsi oluvermiş, ta ki seçimler yaklaşıncaya kadar.
"Hizmet yolunda mücadeleden yılmam, kendime hizmet adamıyım, cepheden kaçanın anası ağlamazmış" dese de kimse kulak asmamış, Zübükzade Veli’ye.
Başlamış nutuk atmaya; “Vatan, millet, Bayrak, Sakarya” diye. Evrak kayıt memurluğundan, politikacılığa dikey geçiş yaptığından ağzına hiç yakışmıyormuş, bu kelimeler.
Devam etmiş, "Hükümetin uygulamaya koyduğu çözüm süreci bardağı taşırdı, Başbakanın bu kararı benim, kanıma dokundu, başkan bu işi bilmiyor" demiş.
Duyanlar “Hoppala Hasan dayı! Bi yerin mi seyirdi? Sayın Zübükzade, sabah şerifleriniz hayrolsun, yeni mi aklınız başınıza geldi, onlarca yıl nerelerdeydiniz” demişler.
Bu söyledikleri de kesmemiş, boyundan büyük laflar etmeye başlamış;
“Halkımızı etnik temelde bölüyorlar, temelimiz kayıyor, parçalıyorlar, milli birlik ve beraberliğimizi dejenere ediyorlar, biri bizi şey ediyor” demiş.
“Bu güne kadar partidaş hempalarımla beraber, şahsi hırs ve beklentilerimizi memleket menfaatlerinden üstün tuttuk amma velâkin, kapıştırırken giderayak, gördüm ki harmanın sonu gelivermemiş mi. Yağma sofrasında arta kalan kırıntılar bana yetmediğinden on senedir üyesi olduğum “Beyazında Beyazı Var Partisinden” istifa ediyorum” demiş. Noktayı koymuş.
Bi yandan da eski partisine “Klark çekiyormuş”
Bunu görenler; “çok şükür bu günleri de gördük” demiş.
Almış sazı “Elekçi İbraam”
Bel bellemiş, söz söylemiş.
“Ey uzak çağların yakın kentinin ahalisi, Kızılırmak kavununu bile seçerken dibini kokluyorsun, elinle şap şap vurarak kelek mi, değil mi diye bakıyorsun da, a benim üzerine Sarı Baba’nın ölü toprağı serpilmiş memleketimin, sessiz, çaresiz insanları, adam seçerken niçin bakmazsın, ham mı, kelek mi diye?”
“Bu Zübükzadeleri gördükten sonra, öküz, dana seçerken daha dikkatli olacağınıza söz veriyor musunuz?”
“Eller dana almış, danalanmış, bizde dana alıp danalanalım mı?”
Merak edene:
Klark çekmek: Bir tür çapkın bakışı... Rüzgar gibi geçti filminin unutulmaz aktörü Clark Gable dan adını alan bakış stili.
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.