Metin YILMAZ
Yine aylardan Kasım...
Adı gibi, hüznün mevsimi oldu Kasım kardeşim
53 yıl önce kaybettiğimiz Kasım Ülker’le, ilkokula beraber başlamıştık.
Biz; Karatekin Mahallesi Damlamca Sokak 22/A numaralı evde oturuyorduk. Kasımlar da Karatekin Mahallesi Ege Sokak 4 numaralı; çift kapılı, 2 katlı, avlulu evde (kentsel dönüşümle yıkıldı) oturuyorlardı. Kimi zaman sabahları Kasım gelir, kimi zaman da ben yukarı onlara çıkardım. Birlikte sohbet ederek, neşeyle yürürdük okulumuza... Okul çıkışı yine birlikte gelirdik, evlerimize. Aynı sırada otururduk Kasım’la. Öğretmenimiz Zahide Hanım, ikimizi de pek severdi. 3'üncü sınıfa geçtiğimizde Kasımlar Kastamonu Caddesi tren yolu üzerinde bir eve taşındılar...
Yıl 1968’ın 6 Nisan’ı. Pembe çocukluk dünyamızın ta orta yerine hançer gibi saplanan kara haberle alt üst olduk; Kasım’ı kaybettik. Benim canım kardeşim; o yüzünden hiç eksilmeyen gamzeli tebessümüyle, bir hayal olup kayıp gidivermişti aramızdan... O günden sonra hep Kasım derse geç kalmış da, en son öğrenci olarak sınıfa giriverecekmiş gibi bekleyip durduk... Diğer gidenler gibi, Kasım'ında dönmeyeceğini çok sonra anladım ve öğrendim…
Babası Kasım Bey 31 Ekim 1957 tarihinde vefat ettiğinde, annesi Nazlı Hanım, Kasım’a hamiledir. 2 Haziran 1958 tarihinde dünyaya gelen küçük Kasım; adıyla da baba yadigârıdır artık.
5 çocuklu bir ailenin en küçüğü olan Kasım’ın üzerine titrer ailesi. Özellikle abilerinden Necati Ülker, hem kardeşi hem de evladı gibi basar bağrına. Onun iyi bir eğitim alması ve başarılı olması için çırpınır... Atatürk İlkokulu'na yazdırılır. Daha sonra Atatürk ve Kurtuluş İlkokulu adını alan okulun müdürü Çankırı’nın unutulmaz idareci öğretmenlerinden Tahir Selenay’dır.
Kasım; sınıf arkadaşımız olan, teyze oğlu Nuri Nişancı ile birlikte hafta sonu mandolin kursuna gitmektedir. 6 Nisan 1968 Cumartesi günü Nuri ile mandolin dersinden çıkarlar. Atatürk anıtının yanındaki 2şimdi yıkılmış olan Tekel binasının arkasında bulunan Mehmet İzmirlioğlu’nun bakkal dükkânının" önünden her zaman geçmekte olan YSE servis aracı, o günde güzergâhı takip etmektedir… Servis aracı, kamyonet tipinde kapalı kasalıdır. Yolcular arka kapısından merdivenle binerler araca. İnmek istediklerinde de zile basarak şoförü durması için uyarırlar. Servis aracı Atatürk Kurtuluş Ortaokulu önünde durunca Kasım ve Nuri de kendileri için durduğunu zannederek, her zaman bindikleri araca binerler. Şoför 2 küçüğün araca bindiklerini fark etmemiştir. Servis aracı bir müddet gidip de Kasımlar'ın evini geçince; Kasım ve Nuri paniğe kapılırlar...
O günü yaşayan ve hayatta olan Nuri Nişancı’nın (şoför Yusuf Nişancı’nın oğlu) anlatımıyla; ikisi de çok korkmuşlardır. Bu yazıyı kaleme alırken görüştüğüm EGO’dan emekli Nuri Nişancı, “İkimiz de çok korktuk ama Kasım’ın korkusu daha büyüktü, gözleri yuvalarından fırlamış, boyun damarları patlayacak gibiydi...” diye anlatıyor o talihsiz günü ve şöyle devam ediyor: “Büyüklerimizden çok korkardık, o nedenle şaşkınlık ve panik içinde kaldık ve aklımıza şoförü uyaracak olan zile basmak gelmedi. Şoför mahallinin arkasındaki camı yumrukladık ama nafile... Kaçırıldığımızı düşündük...”
Kasım rahmetli gözyaşlarıyla avaz avaz bağırdı "Bizi kaçırıyorlar!" diye... En sonunda bu panikle bir anda kendini hareket halindeki araçtan Ağlar Kaya’nın orada aşağı bıraktı, korku dolu gözlerle onu izledim ve ayağa kalkmasını bekledim ama o başı üzeri düşerek öylece hareketsiz kaldı. Ayağa kalkmış olsa, ben de atlayacaktım...
Servis aracının arkasından gelmekte olan Ak Mehmet lakaplı taksici, olaya tanık olur ve yerde yatmakta olan Kasım’ı kucakladığı gibi Çankırı Devlet Hastanesi'ne götürür. Kasım, ameliyata alınır...
Başhekim Doktor Mahmut Sayın ve Doktor Nejat Ünsal, Sevinç Eczanesi’nde çalışan Kasım’ın ağabeyi Necati Ülker’i acele hastaneye çağırırlar. Yoğun bakımdaki ümitli bekleyiş, kısa bir süre sonra kara habere dönüşür. Kulağından kan gelir. Kasım Ülker vefat eder, Çankırı’yı yasa boğar.
53 yıldır Sarı Baba’da Kasım’ım… Hiç unutmadım sevgili Kasım kardeşimi. 'Kasım' ayı gelince, takvim bana hep o acıyı yaşatır.