Sevda KARAALİ
Yeni Türkiye'nin TFF Başkanı Aziz Yıldırım...
6 Ocak 2012 Saat 13:00 Metris 1 No'lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu kapısındayım.
Görevliler tüm nezaketleriyle benim işlemlerimi yapıp Aziz Başkan'la görüşeceğim salona alıyorlar beni.
Formika masalar, plastik sandalyelerle çevrelenmiş kare bir odada beklemeye başlıyorum Başkanı...
Bekleme salonuna gelene kadar içinden geçtiğim atmosferin ruhumda yarattığı etkiyi kendim bile tahmin edemezdim. Bu odaya kadar geçtiğim bütün koridorları, kapıları, üst aramalarını, retina taramalarını düşündükçe ve dört duvardaki sessiz haksızlık çığlıklarını duydukça kafamdaki soru daha yüksek sesle çınlıyordu beynimde: “Bu dört duvar, bu demir parmaklıklar nelerin bedeliydi?”
Derken kapı açıldı ve eşofmanlarını giymiş gayet dinç, zinde, mağrur duruşundan hiç bir şey kaybetmeden, haklılığının verdiği heybet ve “Bu mücadeleyi kazanacağım kararlılığını yansıtan Mustafa Kemal bakışıyla” girdi Başkan içeri.
Ben O inanan insanın gözlerindeki umuda, kararlılığa orada şahit oldum.
“Bu bir şike değil bu Fenerbahçe’yi ele geçirme,sonra da devleti ele geçirme operasyonudur. En güçlü dinamikleri oyuna dahil ederek yapmayı planladılar, ben bu oyuna gelmeyecek kadar ülkemi ve Fenerbahçe’yi seviyorum. Başbakanı eksik ve yanlış bilgilendiriyorlar. Doğrular ortaya çıkana kadar peşini bırakmayacağım” demişti.
Ve ben şuna şahit oldum;
Başkan hiç vazgeçmedi,
@RT_Erdogan'dan hiç şüphe etmedi ve doğrular ortaya çıktığında Fenerbahçe kadar devletinde risk altında olduğunun ortaya çıkacağını söyledi.
Nitekim Fenerbahçe ve onun için 3 Temmuzda başlayan bu savaş
15 Temmuz'da memleketimizi içine alarak dönülmez ufuklar, kapanmaz yaralar açmaya yeltenmeye cesaret etmiştir.
Bugün Sn. @tcbestepe ve aziz Türk milletinin uluslararası platformda dahil canla, başla verdiği FETÖ mücadelesinde ilk kurşunu sıkan, ilk kahramandır Aziz Yıldırım...
Bunu inandığı değerler için BEDEL ödeyen herkes bilir...
Atılan iftiraları...
Sessiz akıtılan gözyaşlarını...
Gök kubenin güneşinden...
Çocuklarının sevgisinden...
Ömrünü vakfettiği kulübünden mahrum kalan...
Söylediği sözü duyuramayan...
Bildiği gerçeği anlatamayan...
Herkes bilir...
Herkes hayatında bunu en az bir kere yaşar...
Bu nedenle eğer 3 Temmuz süreci “Kazanma, şampiyonluk, kupa” gibi direk hedef odaklı duygular üzerine kurgulanmasaydı futbolun bütün dinamikleri bu olayın üzerine topluca gider ve FETÖ'nün bu komplike oyununu çok daha erken deşifre edebilirdi.
“ŞİKE” adıyla direk “Haksızlığa uğrayan, emek hırsızlığına maruz kalan” bir grup psikolojisi oluşturarak “Renklerin kardeşliği” dediğimiz futbolu “FETÖnün kalleşliği” kurgusuyla meşgul edip kulüplerin camialarını birbirlerine düşman etmeyi başaramazlardı.
Biz böyle zor günlerde, derin bıçak yaraları alıp acı çekerken;
İnandığı doğrular için,
Memleket için,
Türk futbolunun ve kulüplerin geleceği için bedel ödemekten kaçınmayacak kadar cesur,
Haklılığını ispat etmek için bilgi ve belge toplayıp olayın tüm paydaşlarıyla istişare yapacak kadar akıllı,
FETÖ'nün tüm kolluk kuvvetleri, adli merciler ve basın aracılığıyla FB taraftarını Recep Tayyip Erdoğan üzerine kışkırtma çabalarını feraset, soğukkanlılık ve doğru bilgilendirmeyle engellemeyi başaracak kadar yüksek öngörülü...
Zorluklarla mücadele edip zafere ulaşacak kadar sabırlı ve inançlı bir kişiliğin Futbol Federasyonu Başkanlığı YENİ Türkiye’nin kaçınılmaz bir sonucu olsa gerek...