Ömer Lütfi KANBUROĞLU
Yasa ile masa arasındaki fark
Evrensel kullanım amacı üzerinde “çalışmak” olmakla birlikte, ülkemizde daha büyük amaçlara hitap eder masalar.
Türkiye’de masada yemek yenir, mantı filan açılır, kahvaltı yapılır, hanımlar gün düzenlediklerinde üzerine kek, pasta, börek, çörek koyarlar ama asla çalışılmaz, çalışıyor gibi yapılır. Çalışmak isteyenler özellikle rahatsız edilir, çomak sokulur maazallah belki faydalı bir iş yapıyordur…
Yasalar ise raflarda dursun diye yazılmış metinlerdir, herhangi bir işe yaramaz. Milletvekilleri önlerindeki masalar üzerinde “çalışıyormuş” gibi gözüksünler diye halkı ve son yıllarda özellikle Avrupa Birliğini kandırmak için hazırlanan ama ne işe yaradığı bilinmeyen bazı satırlardan ibarettir yasalar.
Türkiye bunları TBMM’de büyük bir hararetle tartışır, bazen hepsini bir torbaya doldurup bir gecede çıkarır ama elli yılda uygulamaya sokamaz.
Yasa çıkarmak kolay, uygulamak zordur.
Hele uygulamayacağınız yasayı çıkarmak ilginç bir ruh halini ifade eder, psikolojik tedavi gerektirir…
Bu hali ile Türkiye’de masaların yasalardan çok daha işlevsel olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır.
TBMM’nin “kişisel bilgilerin korunması” hakkında yasa çıkardığı gün elli milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kimlik bilgilerinin internette ortaya saçılması ne kadar ironik değil mi?
Daha da ironik olanı, elli milyon vatandaşın kimlik bilgilerine internet üzerinden her isteyenin ulaşabiliyor ve bütün Türkiye’nin bunu konuşuyor olmasına rağmen çok aziz “yalaka ve yalama” basınımızın manşetten bütün bunların “yalan ve iftira” olduğunu iddia etmesi.
Böylece Türkiye “koyunlar için gazete” çıkararak hayvan hakları konusunda lider ülke olduğunu bir kez daha ispatlamış oldu.
Öyle ya, var mı dünyada eşi “koyunlar için gazete”…
Bu rezalet Türkiye’de ne ilk, ne de son olacaktır. Her konuda yasamız var ama bir işe yaramıyor.
Böyle yüzlerce yasa var; adı var kendi yok!
Mesela aylar önce yürürlüğe giren “Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun” (Kanun No. 6563, Kabul Tarihi: 23/10/2014 - 5 Kasım 2014 tarih ve 29166 sayılı Resmi Gazete) metninde insanlara hangi şartlarla SMS vs. göndereceğiniz ÇOK AÇIK ve NET bir biçimde yazıyor, değil çocuk sığır okusa anlar, hüküm şöyle:
Ticari elektronik ileti gönderme şartı
MADDE 6 – (1) Ticari elektronik iletiler, alıcılara ancak önceden onayları alınmak kaydıyla gönderilebilir.
Bu kadar, anlaşılmayan bir şey var mı?
Yok!
Peki, niye hâlâ kapısının önünden dahi geçmediğimiz, adını dahi duymadığımız firmalar bize SMS atmaya devam ediyor?
Peki, niye bunları Gümrük ve Ticaret Bakanlığının kurduğu Ticari Elektronik İleti Şikâyet sistemine https://tiss.gtb.gov.tr/ şikayet ettiğimiz halde bize hâlâ ısrarla SMS atmaya devam ediyorlar?
Çünkü yasa çıkarmak kolay uygulamak zordur. Uygulamak için devlet olmak lazım, soytarı değil…
Hiçbir işe yaramayan, laf olsun torba dolsun diye, sadece Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde apar topar meclisten geçirilen yasalar bunlar.
Ne içeriğinden haberi var yapanın, ne uygulayanın.
Hedefimiz Haziran’da “vizesiz Avrupa”…
Nüfusunun yarıdan fazlasının açlık sınırında, 4 milyona yakın vasıfsız mültecinin mayın gibi dolaştığı bir ülkeyle arasındaki sınıra milyarlarca Euro harcayarak beton duvar, elektrikli tel geren ülkelerin iki ay sonra bu ülkeye serbest dolaşım hakkı vereceği ancak “koyunlara gazete” çıkaran bir ülkenin gündeminde haber olabilir...