Vakıf Başkanı Mustafa Can: 'Biz'ler 'ben'lerden oluşur
İstanbul'da hizmet veren Çankırı Eğitim-Kültür ve Yardımlaşma Vakfı Başkanı Kaptan Mustafa Can, cumartesi günü yapılacak genel kurul öncesi, son etkinliğini Vakıf Merkezi'nde gençlerle biraraya gelerek gerçekleştirdi.
Çankırı Eğitim-Kültür ve Yardımlaşma Başkanı Mustafa Can, görevi devretmesine sayılı günler kala, Çankırılı gençlerle biraraya geldi. Uzun süredir Vakıf çatısı altında gerçekleştirilen "Çarşamba Toplantıları'nın konuğu olan Kaptan Mustafa Can "Liderlik" hakkında bir konuşma yaptı.
Çankırılı üniversite gençliğinin büyük ilgi gösterdiği etkinlikte Kaptan Mustafa Can'ın ""Biz"ler "ben"lerden oluşur" başlıklı konuşmasını sizlerle paylaşıyoruz.
* * *
"Biz"ler "Ben"lerden oluşur
Niye bazılarımız özel bir çaba göstermese bile kalabalıklar içinde öne çıkabiliyor?
Niye, bazı insanların hüznü herkesin ortak hüznü, küçük bir tebessümü toplumun ortak kahkahası haline gelebiliyor?
Niye bazı insanlar en öndedir?
- Kafası karışık kaybeder
Lider, her şeyden önce çok iyi bir yap-boz ustasıdır.
Elindeki insan malzemesinden, toplumunu ortak başarı hedefine sağlıklı bir şekilde ulaştıracak çözümü inşa etmesi beklenen liderin en belirgin davranışı çevresini iyi organize etmesidir.
Liderliği, çevresindeki insanların gücünün toplamı kadar olabilen bir insan sürekli "nasıl yapacağım?" diye yakınan veya "kafamda bir proje var ama" diye soyut konuşanları değil; sorunun cevabını bulmuş, projeyi hazırlayıp sunmuş insanları tercih eder.
Aksi durumda lider, önderlik ettiği toplumu ileri götürecek hamleler yerine, arkasına bakarak ikinci, üçüncü ve hatta dördüncü insanın yerini doldurmak zorunda kalır ki, bu da toplumun kafasının karışmasına neden olur.
Unutmamak gerekir ki, savaşı kafası en karışık olan ordu kaybeder.
İyi bir liderin mutlaka lider ile saha, lider ile proje veya lider ile insanlar arasında bağlantıları kurabilen çok iyi bir ikinci insanı olmalıdır. İkinci insan, lider ile toplum arasındaki görünmez halattır.
- Dağın ardındaki başarı
Biraz önce anlattığım süreci sağlıklı kurabilen liderler, mutlak başarıyı yakalarlar.
Büyük Atatürk’ün ABD’li bir gazetecinin sorduğu, "Nasıl başarılı oldunuz?" sözüne verdiği şu cevap sabır ve taktiğin müthiş buluşmasını anlatır :
“Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem. O işe neler engel olur, diye düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı iş kendi kendine yürür.”
Aynı örnek para / başarı ilişkisinde de geçerlidir. “Para kazanacağım” diye çıktığınız yolda kendinizi ya hiç para kazanamamış ya da ailenizin bile utandığı yollarla para kazanır halde bulursunuz. Oysa “başarıyı” hedeflediğinizde paranın da kendiliğinden geldiğini görürsünüz. Dağın ardındaki başarıyı bir bakışta göremezsiniz ama ulaşabileceğiniz yolları kendiniz çizebilirsiniz.
Lider cesur olmalıdır
Uzak yol gemi kaptanlığı yaptığım dönemde; ben ve mürettebatımın 10-15 gün boyunca devasa fırtınalarla mücadele etmesi, taşıdığımız yükün sahibini hiç ilgilendirmezdi.
William McFee’nin, "kaptanın karşılaştığı fırtınalara değil gemiyi limana getirip getirmediğine bakılır" sözünü defalarca bire bir yaşardık.
Kaptan ve ekibinin, kusursuz matematik ve fizik bilgisinin cesaretle buluştuğu anları yoğun olarak yaşayarak başarıya ulaşmasının en önemli çıktısı sonraki mücadeleler için tecrübe kazanılmasıdır.
Özellikle liderin öne çıktığı değil, herkes geri çekildiği için önde kalanın lider rolüne soyunmak zorunda kaldığında en büyük tehlike, cesurluk ile cahil cesaretini karıştırmaktır. Liderin cesurluğu, işleri tam zamanında yapması ve kendine verilen sözlerin tam zamanında yapılıp yapılmadığının toplamıdır.
Başarılı cesurluk sadece bir zamanlama meselesidir ve o zamanlamayı insanları ve onların yarattığı gelişmeleri analiz ederek yaratabilirsiniz.
Sun Tzu’nun dediği gibi, ne kendinizi ne düşmanı tanıyorsanız mutlaka yenilirsiniz. Hem kendini hem düşmanı anlayabiliyorsanız gireceğiniz her savaştan galip ayrılacaksınızdır.
- Kalabalığa sırt çevirmeyi bilin...
Yönetmek için genelin aynı durumda yapacağı hareketlerden ve düşüncelerden sıyrılmak zorundasınız. Çünkü o hareket ve düşünceler o kadar çok denenmiştir ki, farklı sonuç beklemek sizi geriletir. Orkestrayı yönetmeye talipseniz sırtınızı kalabalığa dönmeyi göze almalısınız.
Her şeyi ve herkesi yönetebiliyor olmanız, sıklıkla “egosu yüksek” sıfatı ile karşılaşmanıza neden olacaktır. Oysaki sizin yönetim şeklinizi “ego” olarak tanımlayanlar aslında sizi yönetmeyi başaramayanlardır.
- Bilmediğini bilmeyenden kaçın...
Bilmeyen ama samimi insana öğretmeye çalışın, bilmediğini bilmeyenden ise uzak durun. Zamanı geri alamazsınız. O yüzden önce ve çok konuşanın kazanacağını sanarak bir düşünüp beş konuşmak yerine, beş düşünüp bir konuşun. Unutmayın ki ağızdan çıkan sözü de geri alamazsınız.
İnsan, jest ve mimiklerinin toplamından oluşur. Bazen karşınızdaki gerçeği söylemek istemiyor veya söyleyemiyor olabilir. Mutlaka yüz ve beden hareketleriyle beraber söylediklerinin satır aralarını okuyun ve bunu alışkanlık haline getirin. Karışınızdakinin söyleyemediği gerçeği siz anlayın. İşinizi, insanları, çevrenizi bir radar gibi sürekli "önyargıdan uzak" tarayın.
- Şımarıklık liderliğinizi törpüler
Sorununu en kısa şekilde ve net olarak anlatabilenleri dinlemeyi alışkanlık haline getirin. İdeal bir telefon iki dakikadan fazla sürüyorsa ya ortada söylenemeyen bir söz ya da istenemeyen bir şey vardır. Elbet de tüm başarılan ekip işidir ama "biz"lerin "ben"lerden oluştuğunu unutmayın. Gerçek başarı göstereni ekip içerisinde övmekten kaçınmayın. Bu övgü, ona "hak ettiği değeri" gördüğünü gösterecektir. Eğer şımarmaya başlarsa sizin liderliğiniz törpülenmeye ve sorgulanmaya başlar. Önemli kararları arkadaşlarınızın fikirlerini aldıktan sonra riski üstlenin. Sonuç da istemeyecek bir şekilde olursa "ama siz onayladınız" gibi bahane yaratacak açıklamalara sarılmayın. Unutmayın ki liderlik bahane üretme merkezi değildir.
Sadece kupa kaldırırken değil, yenik bir halde sahayı terk ederken de lider olun. Michael Hopf’un "Zor zamanlar güçlü insanlar yaratır. Güçlü insanlar iyi zamanlar getirir. İyi zamanlar zayıf insanlar yaratır. Zayıf insanlar zor zamanlar getirir” sözünün çürütürcesine iyi zamanları planlayarak camianızda sizden sonrası için zayıf insanların oluşmasına izin vermeyin.
- Pür dikkat dinleyin
İyi bir lider, içinde bulunduğu küçük gruptan ülkesine kadar tüm iletişim mecralarını anlayabilmelidir. Topluluğunuza faydalı konuşmaların yarısının iyi dinlemek olduğunu unutmayın. Ekibinizde görev dağılımını "dinleyerek" yapabildiğinizde devasa işlerin sizi şaşırtacak kadar kısa sürede bitirildiğini göreceksiniz. Fazla mütevazılığın sonunda vasattan nasihat dinleme tehlikesi olabileceği gibi, karşınızdakinin sizin yaptığınız işi “ben de kolayca yaparım” olarak algılama olasılığı olduğunu unutmayın. Binler parçadan oluşan puzzle’ları anlamlı birer eser haline getirecek olanlar sizlersiniz.
- Büyük Atatürk’ün şu sözlerini asla unutmayın:
“Büyük olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın. Ülke için gerçek amaç ne ise onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. Fakat sen buna karşı direneceksin. Önüne sonsuz engeller de yığacaklardır. Kendini büyük değil küçük, zayıf araçsız hiç sayarak kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana büyük derlerse bunu söyleyenlere güleceksin.”
Hepinizin gözlerinizden öpüyorum."