Ayla ÖZDEMİR
Uyan!..
Bugün sizlerle bir hikaye paylaşmak istiyorum.
Ama önce geçtiğimiz ay aramızdan ayrılan usta oyuncu Ferhan Şensoy’un şu sözünü hatırlatmak isterim; kendisini saygı ve özlemle anarak:
- “Uyumak güzel de, kitle halinde uyuyunca sıkıntı büyük oluyor...”
Demem o ki; Uyanın..!
Hikayemiz, ABD’de bir askeri okulda ders olarak anlatılan “Horoz ve Tilki” hikayesi...
Dershanede öğrenciler hocayı beklerken ışıklar kapanmış ve bir çizgi film gösterilmeye başlanmış. Filmin adı “Küçük Tavuk”
Bir kümes var. Kümeste bir çok tavuk ile genç ve küçük horozlar, bir de kümesin yaşlı ve büyük horozu bulunuyor. Kümesin etrafında da bir tilki dolaşıyor.
Yaşlı ve büyük horoz, tilki içeri girmesin diye kümesin kapısını sıkı sıkıya kapatmış, tavukları dışarı bırakmıyor. Tabii dışarı çıkamadıkları için doğru dürüst yemlenemeyen tavuklar da zayıf ve küçük kalıyor. Yaşlı ve büyük horoz ise dışarı bırakmadığı tavuklara ölmeyecek kadar mısır tanesi dağıtarak yaşamalarını sağlıyor.
Kümese giremeyen tilki bunun üzerine kümesin tellerinde küçük bir delik açarak küçük ve genç bir horoza sesleniyor ve ona biraz mısır veriyor. Mısırı yiyen küçük ve genç horoz her gün gelip tilkiden mısır alıyor.
Bir süre sonra tilki küçük ve genç horoza tek başına yiyebileceğinden fazla mısır verince genç horoz hem kendisi yiyor hem de diğer tavuklara mısır dağıtıyor. Böylece yavaş yavaş yaşlı ve büyük horozun kümesteki gücü kırılıyor.
Horozun etrafındaki tavuklar azalmaya başlıyorlar. Artık popüler olan genç ve giderek irileşen horozun etrafında ise tavuklar toplanıyor. Bu aşamada tilki kümesin kapısının önüne mısır bırakınca kümeste "Kapıyı açalım mı açmayalım mı?" diye bir tartışma çıkıyor. Sonunda korkarak kapıyı açıyorlar ve kafalarını dışarı uzatıp yemlenip hemen geri çekiyorlar. Bir süre böyle devam ediyor. Hiçbir şey olmuyor. Kümesteki tavuklar rahatlıyor. Korkuları azalıyor...
Nihayet bir gece tilki kümesin önündeki avluya mısır döküyor. Artık korkusuz olan tavuklar genç ve güçlü genç horozun öncülüğünde dışarı çıkıyor ve rahat rahat yemleniyorlar. Kümesteki her tavuk semiriyor.
Tilki bir süre sonra gece kümesin kapısından kendi mağarasına kadar mısır tanelerini döküyor. Sabah kümesten çıkan ve korkusuzca yemlenen tavuklar yemlene yemlene mağaraya kadar gidiyor, sonra mağaraya giriyorlar. Onları içeride bekleyen tilki bütün kümes mağaraya girince mağaranın kapısını kapatıyor.
Çizgi film burada biter. Işıklar yanar ve dersin hocası kürsüye çıkarak, “İşte Üçüncü Dünya ülkeleri böyle yönetilir” diyerek derse başlar...
Tanıdık geldi mi?
Ve yıllar önce yazdığım bir şiirimi de paylaşmak isterim sizlerle..
Kendi iç dünyamda mülteci hissettiğim bir gün yazmıştım bu şiiri...
Seslendirdiğim halini de şuraya bırakayım UYAN!
UYAN
Gözünü açmanın zamanı gelmedi mi?
Kaç rüya daha görecek
Kaç kabusa daha dalacaksın
Aklın kaç yerinden daha vurulacak
Sana söylenen
Kaç hurafeye daha kanacaksın
Sualsiz, sorgusuzca...
Beyninin kıvrımlarına hoyratça
Kaç darbe daha inecek
Duyduğun kaç yalanı daha hakikat sanacaksın
Kaç darağacı kurulacak göğsünün kafesinde
Vicdanının çukurunda kaç gece daha yanacaksın
Kaç kez daha sırt çevireceksin sana bahşedilen özgürlüğe?
Kaç kez daha ruhunu da aklını da anlamsız kılacaksın;
Sahte algılar, kiralık hükümlerle...
Aç artık gözlerini
Sıyrıl kâbuslarından
Terket karanlıkları
Yüzünü dön güneşe
Çağır gerçekliği
Sarıl yüreğinle
Ve hisset tüm benliğinle
Kendince düşünmenin, görmenin kıymetini
Sana dayatılan algıları reddet
Söyle inanmadığını
Yalana kanmadığını
Artık uyumadığını
Anlasınlar geç de olsa
Gözünü açtığını
Kırılsalar kızsalar da
Paramparça etseler de umutlarını
Unutma!
Güç sensin, gerçek sensin
Uyandın mı bir kere
Tüm kötüleri yener,
Karanlığı örtersin...
Uyan, hadi uyan!!!