Ömer Lütfi KANBUROĞLU
Trenin içindeki CHP
Türkiye’de bir siyaset treni var, çoğu zaman doğru yöne gitmese de sadece bir yöne gidiyor. Bilirsiniz, trenlerin özelliğidir sadece bir yöne doğru giderler. CHP işte bu trenin içinde birbiri ile sürekli kavga ederek trenin arkasına doğru koşmaya çalışan insanlara benziyor. Tren İstanbul’a giderken onlar içeride birbirlerini çiğneyerek arka tarafa doğru koşuyor ve koşarken de slogan atıyorlar “Ankara’ya gidiyoruz”…
Yahu kardeşim, son sürat İstanbul’a giden trenin içinde Ankara’ya gittiğini düşünsen ne olur?
Geçen gün Yalçın Doğan yazdı; CHP’nin 14 il başkanı Ankara’da ikamet ediyormuş.
Ohaaa…
Adam il başkanı ama başkanı olduğu ilde değil Ankara’da ikamet ediyor böylesi bir garabet başka nerde görülür?
Muhalefet partilerinin çok önemli bir ihmali var; Türkiye gerçeğinden kopuklar.
AKP ise bunun sonuna kadar farkında. Adına ister oportünizm ister takiye, ne derseniz deyin önemli olan sonuç. Sonuçta bir siyasi parti iktidar olmak için çaba gösterir, olmamak için değil.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) en son yayınlanan “Bir bakışta eğitim 2009” raporuna göre Türkiye’de 25-64 yaş arası Türk vatandaşlarının %63’ü ilköğretim mezunu veya değil, anlayacağınız bu %63’ün içindeki önemli bir kısmı da ilkokulu bile bitirmemiş. Yani “cahil”…
İşte oy istediğiniz insanlar. Seçmenin % 63’ü “cahil”. Bunu seçmeni küçümsemek için söylemiyorum bu bir tespit. Politika yaparken bunu göz ardı etmeniz mümkün mü? Cahil bir insanın önceliği ile sanatçı, yazar, aydın, entelektüelin önceliği bir olur mu? Siz kendinizi istediğiniz kadar “zirve”ye oturtun; halk sizi oraya oturtmadıktan sonra yaz günü şarkı söyleyip, türkü çığıran kış gelince de soğuktan donup geberen ağustos böceğinden ne farkınız kalır?
Önemli olan halkın derdine ortak olmak, onunla gülmek onunla ağlamak; Ankara’da oturup da Anadolu’da il başkanlığı yapılır mı?
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kazandığı siyasi başarı herkesin malumudur İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına dayanır. Tayyip Erdoğan’dan önceki Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen seçilmeden önce verdiği sosyal içerikli mesajlar ile halka “herkesin kapısına sabah süt” bırakılacağını vaat ediyordu. Seçildi, Büyükşehir Belediye Başkanı oldu…
İstanbul ne sütü, sokaklarda dağ gibi çöp yığınları, akmayan musluklar ile tarihe geçti. Barajlar boşaldı, musluklardan bir hafta su akmadığı oluyordu, dile kolay bir hafta su yok, düşünebiliyor musunuz? Çöp dağlarından sokağa çıkılmıyor, çöpler aylarca toplanmıyordu. İstanbul ASKİ yolsuzluğu ile tarihe geçti. Sonuç halk Tayyip Erdoğan’ı Büyükşehir Belediye Başkanı seçti ve milletin musluğundan su akmaya, çöpler toplanmaya başlandı.
Musluktan su akmaz, çöpler toplanmaz, yolsuzluk almış başını gitmişken bir büyükşehir belediye başkanı “halkın kapısına süt” bırakmaktan bahsediyor…
İşte bu salaklıklar CHP’yi yerin dibine, Tayyip Erdoğan’ı da Başbakanlığa taşıdı.
Sürekli hayaller peşinde koşar, halka başarılarınız yerine planlarınızı sunar ve onu da oturduğunuz yerden yaparsanız başarı kazanma şansınız yoktur.
Halkın sorunlarını dinlemek, problemlerine çare olmak, olamıyorsanız bile dertlerini paylaşmak, elini tutmak zorundasınız.
Meclisteki en önemli iki muhalefet partisi olan CHP ve MHP’nin artık tabanları ve teşkilat ile bir alakaları kalmamıştır. Savundukları ideolojinin ne olduğu belli değildir. Oysa teşkilat “her şeydir”. Teşkilat üç-beş kişinin sırtında değil, binlerce partilinin sırtında yükselir. El veren, el alır. Eğer size uzatılan eli tutmaz ve değerlendirmezseniz gün gelir elinizin havada kaldığını görürsünüz ama çok geç olur…