İsmail YILMAZ
Tırıvırı oltacıların ettiği!
Cumartesi günü her av öncesi olduğu gibi bir telaş içerisindeyiz. Ali Osman Bey ile birlikte av için gerekli malzeme alış verişini tamamlayarak Pazar sabahı 05’de hareket etmek üzere vedalaşıyoruz. Havaların serinlemeye başlamış olması ve geçen hafta içerisinde aralıklı günlerde yağan yağış bizi bıldırcın avından vazgeçirip balık avı için yönlenmemize sebep oluyor.
Sabah karanlıkta aracın içerisinde yine vazgeçilmez avcı muhabbeti ile zamanın nasıl geçtiğini anlamadan Ali Osman Bey, Murat ve benden oluşan ekibe Kurşunlu’da Bahri Beyin katılması ile ekip dört kişi oluyor ve sabah 05’de başlayan yolculuğumuz saat 08 civarı gölün kenarına ulaşmamız ile nihayete eriyor.
Ekipte kısa bir muhakeme sonucunda iş bölümü yapılarak ben ve Ali Osman Bey kahvaltı hazırlıkları için isli çaydanlığı ateşle buluştururken diğer arkadaşlarımız oltalarımızın yemlemesini yaparak göle dik atışlarını yapıyorlar.
Bol espriler eşliğinde birazda birbirimize takılarak yaptığımız göl manzaralı kahvaltı kendimize gelmemizi sağlıyor ve artık avlanma zamanı geldi diyerek bizleri şevklendiriyor. İki arkadaşımız kamp yerinde suya attığımız oltaları kontrol etmek üzere kalıyorlar. Ben ve Ali Osman Bey gölün karşı tarafına giderek şamandıralı olta ile şansımızı denemeye karar veriyoruz. Daha olta düzeneklerimizi yeni hazırlayıp suya atmıştık ki Ali Osman Beyin gözü sudaki ipe takılıyor ve ipi karaya doğru çektiğimizde kullanımı kesinlikle yasak olan bir ağ parçası ile karşılaşıyoruz. Dikkatlice çevreyi incelediğimizde bir kaç parça daha bulup hemen oracıkta imhasını gerçekleştiriyoruz.
Bütün uğraşlarımıza rağmen şamandıralı oltalar ile bir şey tutamamamıza rağmen karşımızda ki arkadaşlarımız dip oltası ile balıkları birer birer çekiyorlar, bizde şamandıralı olta sevdasını bir kenara bırakarak onlara katılıyoruz. Gerçektende bu gün göl bizlere dip oltası ile oldukça cömert davranıyor. Limit sınırı olan 40 cm. ve üzeri olan balıklar alıkonulurken limit altı olanlar zedelenmeden suya iade ediliyorlar.
Öğlenden sonra yemek hazırlığı yaparken Murat biraz dolaşmak amacı ile bizden ayrılıyor. Uzun bir süre geçmemişti ki sırtında ve elinde bir yığın ağ ve tırıvırı denilen illet şeyle geri dönüyor. Bizim göremediklerimizi kendisi görmüş ve toplayıp getirmiş. Tırıvırı ağın üzerendeki dört tane yavru sazanı acele ile ağdan kurtarıyoruz ikisi hala yaşadığı halde ne yazık ki diğer iki tanesi onlar kadar şanslı değillermiş. Hayatta olanları tekrar su ile buluşturuyoruz. Ne var ki tadımız da hepten kaçıyor. Gerçekten olanlar şaka gibi, demek ki bir takım densiz insanlar buralarda bu yasak olan malzemeleri kullanarak bir doğa kıyımı yapıyorlar. O kadar söylememize rağmen, ilimizin konu ile ilgili yetkilileri ile temasa geçmemize karşın maalesef bu tip illegal malzemelerin kullanımının hala devam etmekte olduğunu gözlemlemek bizleri fazlası ile üzüyor.
Bazı şeylerin yasak ve cezalar ile halledilemeyeceğini biliyoruz ancak bunlara da bir dur demek gerektiğinin farkındayız. Önümüzdeki dönemin biraz daha farklı olacağını, ÇANOBDER’in gerek Jandarma gerekse Tarım İl Müdürlüğü vasıtası ile daha etkin bir rol oynayacağını ve illegal malzeme ve yöntemler ile kendisini avcı olarak nitelendirerek biz avcıların adını karalayan bu densizlerin canlarının yanacağını tahmin etmek sanırım zor değil.
2/2 Numaralı Amatör (Sportif) Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliği’nin dördüncü bölüm (yöntem ve sınırlamalar) MADDE 15 (2).'de; “Küspeli olta, parakete, sualtı tüfeği, zıpkın, pinter ve sepet gibi tuzakların kullanılması yasaktır. Boyutları belirtilerek ilan edilmiş olan yemlik uzatma ağı dışında her türlü ağın (tırıvırı, germe, uzatma, sürütme, çevirme, serpme vb.) avlakta bulundurulması ve kullanılması yasaktır. (05.11.2008 tarih/27045 sayılı RG)” ifadesi çok açık bir şekilde belirtilmiş olmasına rağmen maalesef insanlarımız hala ısrarla yasal olmayan malzeme ile balık yakalamak için uğraş vermektedirler. Peki neden? Biraz daha fazla balık tutup çevresine "işte ben şu kadar balık tuttum" diyerek böbürlenmek ya da hırslarına yenik düştükleri için bu katliamı bilerek yapıyorlar.
Bu gün için tamam da peki yarın ne yapacaksınız. Gün geçtikçe hızla kirlenen iç sularımıza bir de bu şekilde zarar verilirse gelecekte bu sularda ne avlayıp ne tutacaksınız. Aslında buna da verecek bir cevabım var ama...
Artık bu sularımızı bizlerin hep birlik olarak daha fazla korumamız gerekliliğini kavramamız lazım. Şayet yarınlarımız için de sürdürülebilir avcılığımızı koruma altına almamız gerektiğini kavrayamaz isek gelecek nesillerimizin elinden avlanma haklarını gasp etmiş olacağımız unutulmamalıdır. Sadece bugün için değil de yarın da av yapacağımızı hatırlatarak her türlü yasal olmayan usuller ile av yapanlara bu yazımda bir kez daha seslenmek istiyorum "BUGÜN SİZİN DE! PEKİ YARIN KİMİN?"
Kanun ve yönetmelikler ışığında, sürdürülebilir avcılığı destekleyen bütün avcı dostlara rasgelsin.