TIR savcısı Bağrıyanık'tan flaş açıklama

TIR savcısı Bağrıyanık'tan flaş açıklama

Haklarında tutuklama talebiyle gözaltı kararı çıkarılan savcılardan dönemin Adana Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık flaş açıklamalarda bulundu.

Hatay ve Adana’da MIT’e ait mühimmat yüklü olduğu iddia edilen tırlara ilişkin sorusturmaya bakarken görevden alınan ve haklarında tutuklama talebiyle gözaltı kararı çıkarılan savcılardan dönemin Adana Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, açıklama yaptı. Bağrıyanık, açıklamasında, ” Birlikte görev yaptığı meslektaşına göre usul kurallarını hiçe sayarak yakalama kararı çıkarabilecek kadar “motive” bir yargının varlığı ve icraatları kamuoyunun önünde cereyan etmektedir. Hakkımda yakalama kararı çıkartılmasına neden olduğunu düşündüğüm soruşturmalarda; soruşturmaların kapatılması ve savcıların değiştirilmesi için dönemin Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ ve Müsteşar Sayın Kenan İpek tarafından telefonla aranmak suretiyle baskıya maruz kaldım. Ancak bir Cumhuriyet Başsavcısı olarak yasalara ve Anayasaya aykırı emir ve talimatı uygulamadım” dedi.

Açıklamanın tam metni şöyle:

“Yaklaşık 23 yıllık meslek yaşamımda hiç kimseden çekinmeden, yaptığım soruşturmaların ve işlemlerin ucunun kime dokunacağı, zarar görüp görmeyeceğim kaygısını taşımadan görevimi yasalara uygun olarak tam bir tarafsızlık içinde yapmaya gayret ettim.

Kimden ve nereden gelirse gelsin yapılmak istenen hiçbir müdahaleye, mesleğimin onurunun çiğnenmesine asla izin vermedim. Bu tavrıma birlikte görev yaptığım meslektaşlar, avukatlar ve personelimiz tanıktır.

Başsavcı olarak birlikte görev yaptığım Cumhuriyet Savcısı arkadaşların da bu anlayış içinde görev yapabilmesini temin için gerekli desteği tereddütsüz verdim.

Ancak Adana Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yaptığım dönemde, kanunların bana verdiği görev çerçevesinde adliyemizde yapılan ve kamuoyunda “Mit Tırları” olarak isimlendirilen soruşturmalar nedeniyle önce açığa alındım ve şuanda hakkımda yakalama kararı çıkarıldı.

Halen yürürlülükte olan ve yakalama kararı veren Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesini de hiç şüphesiz olarak bağlayan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 98. Maddesi aynen:

“Yakalama emri ve nedenleri
Md. 98- Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine Sulh Ceza Hakimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir. Ayrıca tutuklama isteminin reddi halinde itiraz mercii tarafından da yakalama emri düzenlenebilir” şeklindedir.

Diğer taraftan 2802 Hakimler ve Savcılar Kanununun 88. Maddesine göre hakim ve savcılar ancak Ağır Ceza Mahkemesinin görevine giren suçlarda ve suçüstü hallerinde yakalanıp sorguya çekilebilirler. Bu hal dışında bir hakim veya savcı hakkında yakalama emri çıkarılamaz, sorgu yapılamaz.

Bu güne kadar bana yapılan bir çağrı bulunmadığına göre hakkımda doğrudan yakalama kararı çıkarılması usul kanuna kesinlikle aykırıdır. Birlikte görev yaptığı meslektaşına göre usul kurallarını hiçe sayarak yakalama kararı çıkarabilecek kadar “motive” bir yargının varlığı ve icraatları kamuoyunun önünde cereyan etmektedir.

Yakalama kararının konusunun ve yakalama kararının içeriğini, gerekçesini ve neyle suçlandığımı henüz tam olarak bilemiyorum. Benim adresim, görev yaptığım yer, herkesçe bilinebilecek durumdadır. Açığa alınan bir Cumhuriyet Savcısı olsam da ikametgahım ve bulunduğum yer bellidir.
Böyle bir karar alınmadan usulünce davet edilseydim buna uyacağım açıktır. Eğer kaçacak ya da başka bir tavır sergileyecek olsaydım bunu bugüne kadar yapardım. Bu nedenle davet edilmeden savunmam bile alınmadan teröristlere yapılmayan bu muameleyi kendimden ziyade Türk Yargı Camiasına, hakim ve savcı meslektaşlarıma karşı yapılan bir sindirme ve gözdağı hareketi olarak görüyorum. Bu nedenle yaşanan süreci siz değerli meslektaşlarım ve kamuoyuyla paylaşıp takdirlerinize bırakıyorum.

Hakkımda yakalama kararı çıkartılmasına neden olduğunu düşündüğüm soruşturmalarda; soruşturmaların kapatılması ve savcıların değiştirilmesi için dönemin Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ ve Müsteşar Sayın Kenan İpek tarafından telefonla aranmak suretiyle baskıya maruz kaldım. Ancak bir Cumhuriyet Başsavcısı olarak yasalara ve Anayasanın en başta 138. Maddesine aykırı emir ve talimatı uygulamadım. Bilakis baskı yapanlar hakkında tutanak düzenleyerek şikayette bulundum. Eylemin suç olduğunu bilen yürütme erki daha sonra bu yasayı değiştirmiş ve soruşturma aşamasında yargıya emir ve talimat vermeyi suç olmaktan çıkarmıştır.

Maalesef olay esnasında bana baskı uygulayanlar şimdi hakkımda karar vermek konumdadırlar.
Başkanlığını, hakkında şikayetçi olduğum Adalet Bakanının yaptığı HSYK tarafından açığa alınma kararının ve hakkımda Tarsus Ağır Ceza Mahkemesince verilen yakalama kararının ne kadar hukuki, adil ve tarafsız olduğunu kamuoyunun takdirlerine arz ederim.

Ailem ve verdiği vergilerle önce okuma imkanı sağlayan ve sonra da maaşımı karşılayan aziz milletimden başka borçlu olduğum hiç kimse yoktur. Kimseye diyet borcum olmadığı için de hiç kimseden en ufak bir korkum da yoktur. Gerçek adaletin tüm müdahaleleri rağmen eninde sonunda gerçekleşeceğine inancım tamdır. Bunu sağlamak için de gerek iç gerekse uluslar arası tüm hukuk yollarına başvuracağımı, haklarımı sonuna kadar arayacağımı ifade eder, tarihin hak ve hukuk yolundan saparak haksızlık yapanları daima nefretle, mağdur ve mazlumları ise takdirle andığını hatırlatmak isterim.”

Süleyman Bağrıyanık
Antalya Cumhuriyet Savcısı"

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Önceki ve Sonraki Haberler