Tezkereye hayır, Esad’a ve PKK'ya evet!

Bazen kimlerin ne olduklarını ve zihniyetlerini öğrenmek için önemli fırsatlar çıkar insanın karşısına. Bir mesele ya da olay karşısında kimlerin nasıl tavır aldığını görür ve onların nasıl bir kafa yapısına sahip olduğunu görürsünüz. Tıpkı röntgen filminde olduğu gibi onların içlerinde ne var ne yok tespit edersiniz.

Suriye’deki zalim diktatör Esad’ın kendi halkına yaptığı zulüm ortada iken ve bu yetmezmiş gibi ülkemize yönelik tacizleri giderek artarken, birileri çıkıp Suriye’nin, Esad’ın ve Baas rejiminin savunuculuğuna soyunabiliyor ve utanmadan sıkılmadan destek veriyor. Maalesef, bunların arasında Atatürk’ün kurduğu CHP de var. Hani Hatay’ı düşman elinden alıp topraklarımıza katan Atatürk vardı ya, işte o büyük liderin kurduğu parti, şimdi kalkmış, kendi haritalarında Hatay’ı hala kendisininmiş gibi gösteren Suriye’ye ve onun elikanlı diktatörüne arka çıkıyor. Muhalefet partisinin niye bunca yıl muhalefette kaldığını ve hep de kalacağını bu son davranışı bile en açık şekilde göstermiyor mu?

Uçağımızın düşürülmesiyle başlayan ve son olarak topraklarımıza, beş vatandaşımızın ölümüne yol açan top mermisiyle haddi aşan bir ülkeye gerektiğinde müdahale etmek için bir tezkere çıkarmak için Meclis’te toplanıyorsunuz ve CHP, kuyruğundaki BDP ile birlikte “hayır” oyu kullanıyor. Niye? Derdi ne? Amacı ne?

“Biz savaş istemiyoruz! Savaşa hayır!” gibi, tastamam asıl niyeti maskelemeye yönelik saçmasapan sloganlarla tezkereye karşı çıkan bir partinin hangi emellere hizmet ettiğini anlamak güçtür ama bu parti CHP ise bu güçlük ortadan kalkıyor. Çünkü bundan önceki davranışları, şimdi yaptığının da ne kadar normal olduğunu zaten ortaya koyuyor. CHP şimdiye kadar ne zaman millî oldu ki, millî çıkarları koruyan bir tavır sergilesin?

Suriye’de bir BAAS rejimi var; tıpkı daha önce Saddam dönemindeki Irak, Kaddafi dönemindeki Libya gibi, asker ağırlıklı sosyalist bir yönetim yani... Tarihe karışan komünist yönetimlerin, tortu olarak arkada bıraktığı sosyalist kökenli bu yönetimlere tabii ki, hâlâ eski ideolojilerine sadık Rusya ve Çin olabildiğince destek veriyor, arka çıkıyor. Irak ve Libya’nın avuçlarından kaçtığını gören bu iki ülke şimdi son kaleleri olan Suriye’yi de kaybetmemek adına olanca güçleriyle mücadele veriyorlar. Meseleyi böyle anlayınca, bizdeki CHP’nin ve diğer aşırı sol, komünist partilerin de niye Suriye’nin arkasında olduğunu idrak etmemiz kolaylaşıyor.

Tarihi boyunca, askeri arkasına alarak onların desteği ve itmesiyle iktidara gelmeyi hedeflemiş CHP’nin bugün nasıl darbeci subayların savunuculuğuna soyunduğu kavrıyorsak, aynı şekilde Baas’çı sosyalist Esad’ın da goygoyculuğunu niye yaptığını kavrıyoruz. Kısaca, ideolojik bir dayanışma sözkonusu. “Yoldaşlar”ın birbirlerine destek vermesi yani...

Şimdi bakın “savaşa hayır” diye böğüren partilere: CHP, BDP, TKP, ÖDP, SDP ve diğer ufak aşırı sol partiler… Ekibi görüyor musunuz? Hadi diğerlerini anladık da, BDP’nin bu ekip arasında ne işi var? Ya da, tersten soralım, CHP ve diğer partilerin BDP’nin yanında ne işi var? Bu da mı, diğer partilerin uyanmasına kâfi gelmiyor?

Gelmiyor demek ki, baksanıza, bunların hepsi için ortak düşman Suriye değil. Ortak düşman iktidar.. Yani AKP, yani Erdoğan... Hükümetin Suriye’ye karşı takındığı tutum bunların işine gelmiyor. Böylece hem Suriye-Esad aşkı, hem de Erdoğan düşmanlığı bu partileri yan yana kolkola getirebiliyor. Ülkenin âli menfaatleri mi? O da neymiş canım?

Klasik ve şablon söylem hazır: “Biz Amerika’ın uşağı, ileri karakolu, kuklası değiliz. Amerika istiyor diye Suriye’ye girmeyiz!” Yani, kendilerini savunmak ve aklamak için, kamuoyunu da yanıltmak için ileri sürdükleri tek şey bu: Amerika istiyor, Türkiye yapıyor!

Aynı teraneler yüzünden 1 Mart tezkeresi fiyaskosunu yaşamış, Irak’a girmemiştik. Böylece Kandil rahat bir nefes almıştı. PKK sevinçten göbek atmıştı. Asker tabutları gelir diye 1 Mart tezkeresine karşı çıkanlar, daha sonra gelen Mehmetçik tabutlarını görmezlikten gelmişlerdi. Bataklık orada kalmış, oradan akın akın gelen eşkiyalar burada onca askerimizi polisimizi şehit etmişlerdi.

Şimdi aynı bataklık Suriye’de kuruluyor. Hatta kuruldu bile. PKK’nın Suriye uzantısı PYD, sınırımıza yakın birçok kasabayı ele geçirdi ve tugay bile kurdu. Yarın buradan gelecek teröristler yine onca gencimizin canını alacak. BDP ve PKK yine göbek atacak tamam da, peki CHP’liler ne yapacak ve ne diyecek? Yine yüzleri kızarmadan kalkıp “bu iktidar terörü önleyemiyor, bunlar aciz” diye halktan isteyecekler hiç şüpheniz olmasın.

“Suriye’ye saldıracağınıza gidip Kandil’i yok etsenize, gücünüz Suriye’ye mi yetiyor?” türünden çocukça, aptalca, safça ve gerizekalıca sözler sarfedenlerin terör gerçeğini, dış politika gerçeğini bilmediklerini söylememe gerek yok. Onlar meseleyi “boyacı küpü, sok, çıkar, tamam” basitliğinde gördükleri için böyle aptalca sözlerle muhalefet ettiklerini sanıyorlar. Kandil’in havadan uçak sortileriyle yok edilemeyeceğini, oraya ancak büyük miktarda karadan asker gönderilmesi gerektiğini, böyle bir harekat için en uygun fırsatın da 1 Mart tezkeresi sonrası elimizden kaçtığını idrak edemeyecek kadar saf oldukları için, şimdi iktidara muhalefet adına, Suriye’ye tavır almamızı eleştirebiliyorlar.

Tezkere bir savaş izni değildir. Tezkere çıktı diye illaki savaş olacak diye bir şey yoktur. Tezkere, size tacizlerde bulunan ülkeye bir gözdağıdır, bir tehdittir, bir uyarıdır. Gerektiğinde de kullanılır. Ne yani, ikide bir ensemize tokat vuran Esad zaliminin bu davranışlarını “yurtta sulh cihanda sulh” diyerek sineye mi çekelim? Şimdiye kadar ya sabır çekerek birtakım davranışlara göz yumduk diye bundan sonra da hep böyle pısırık ve yumuşak mı kalalım?

Savaşı kimse istemez. Savaş kötüdür. Savaş en son çaredir. Bunun aksini iddia eden elbette yok. Ama, sizin sınırınızda, savaşı tek yöntem olarak gören PKK kamplar kuracak, yuvalanacak, tugaylar kuracak, siz de buna izin ve imkan veren bir ülkeye “bir barış yanlısıyız, istediğinizi yapın” mı diyeceğiz?

Hangi partiden olursak olalım, hiç olmazsa milli meselelerde millice ve gerçekçi düşünüp hareket edelim. Şahsi hırs ve çıkarlarımızı, bunun yanına bir de partizanlığımızı ekleyerek, milli çıkarlarımızın önüne koymayalım… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
26 Yorum