Tarım ve hayvancılıktan 'sanayi kenti'ne evrilen Şabanözü / 3
Hasan Hüseyin Dulun'un "Şabanözü"nün son 50 yılını kapsayan değerlendirmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. Şabanözü'nün geleceğine ışık tutacak olan bu yazı dizisinin 3'üncü bölümüyle sizleri baş başa bırakalım...
Geçmişe doğru bir yolculuk yaparak konuya girmek istedim; Dün neredeydi, bugün nerede Şabanözü?
Sanı Çayı’ndaki yapılaşmalar ilk 2008’de dikkatimi çekmeye başlamıştı. O yıl iki kez yolum düştü memlekete; Mayıs ve Eylül aylarında. Girizgâhta söz ettiğim verimli ve sulak tarım alanları, birden bire konut alanına dönüşmeye başlamıştı gördüğümde. O kadar boş ve müsait alan dururken neden tarım alanları konut alanına dönüştürüldü, bunu anlamaya çalıştım.
İLGİLİ HABER
Yazı dizimizin 2'nci bölümü / Hasan Hüseyin Dulun'un kaleminden - TIKLA
Sanı Çayı, Tanrı’nın memleketimize bahşettiği bir nimet. Sağı solu verimli topraklarla dolu. Çok az yerleşim yerinin ortasından; dere, çay, ırmak geçer. Şanstır bilene, bir lütfudur doğanın, kıymet bilene!
Belediyelerin meşhur 18. madde uygulaması kolaylarına geliyor, her şeyi doldur torbaya, bir çalkalayıp “al şura senin, al bura da senin” deniliyor. Önemli bir bölüm, paylaşımı yapan belediyelere, kalanı da hisse sahiplerine!.. Haksızlıkların yapıldığı da söyleniyor bu konuda, ancak somut bir veriden söz edemem. Hep şunu sorguluyorum ama; Neden sulak tarım alanları seçiliyor konut yapmak için?
Sanı Çayı, Tanrı’nın memleketimize bahşettiği bir nimet. Sağı solu verimli topraklarla dolu. Çok az yerleşim yerinin ortasından; dere, çay, ırmak geçer. Şanstır bilene, bir lütfudur doğanın, kıymet bilene!
Söz ettiğim alanda bir mevkii var, adı Arpalık!.. Acaba buraları konut alanına dönüştürenler, buraları hoyratça betona dönüştürenler biliyorlar mıdır Arpalık nedir, neyi ifade eder?
İLGİLİ HABER
Yazı dizisinin ilk bölümünü okumak için / Hasan Hüseyin Dulun'un kaleminden - TIKLA
Bizim Arpalık dediğimiz mevkii bir bakıma “hobi bahçesi”ydi ilçenin, hem de hafızası, burayı yok etmişler. Keza, Yeni Mahalle… orası da sakinler için birer “hobi bahçesi”ydi. Yok ediş hala sürüyor burada da!
Şimdi bu alanlarda beton bloklar, çok katlı (bölge ölçeğinde)devasa apartmanlar yükseliyor. Yeni Mahalle, Arpalık ve diğer yerlerdeki tarım alanlarının imara açılması, konut izni verilmesi izah edilebilir bir durum değildir. Üstelik Sanı Çayı kenarındaki tarım alanlarının zemini, bildiğimiz kumdur. Deprem kuşağında bulunan bölgemizde yükselen o çok katlı yapılar, gün gelir mezarımız olabilir.
Bu yapılar, deprem kuşağındaki ilçemizin en riskli bölgesinde yükseliyorlar. Herhangi bir risk gerçekleştiğinde, ruhsatlandıranlar, onaylayanlar yasal ve vicdani sorumluluklarından kurtulamayacaklardır.
Konuyu Jeoloji Mühendisi, hemşehrimiz, değerli arkadaşımız Halil Sami Karahasanoğlu sosyal medyada şöyle değerlendirdi: “Çay hizası hep konut. Deprem olduğunda hiç bir binayı göremeyeceksiniz… Doğadan aldığınızı doğa(tarım arazisi) sizden er geç alacaktır. Konut, her iki tepede yapılabilir, isterseniz gökdelen dikin sıkıntı olmaz... Doğa kendini yaratırken ovaları da yaratmış ki, canlılar karınlarını doyursun diye! Tepeleri, dağları yaratmış ki sağlamca çıkın oturun diye... Mühendis olmaya gerek yok, doğaya, canlılara sevgi-saygı yeter.”
Sadece tarım ve hayvancılığa bağımlılık sona ermiş, sanayileşmeye evrilmiş bir kente dönüşüyor Şabanözü. Nüfusu 10 bine dayanmış, merkez ve yakın yerleşim yerlerinde neredeyse işsiz yok. Bunlar kıvanç verici gelişmeler tabii ki. Ama, bütün bu iyi şeylerin karşılığında, konut üretimi için arsa tahsislerindeki yanlış politikalar doğaya onulmaz zararlar verdi. Özellikle tarım alanlarımız, geri dönülmez bir şekilde zarar gördü, azaldı.
İyileşme süreci, ilçenin ekonomisini değiştirip, geliştirirken demografik yapısını da değiştiriyor. Sanayileşme ve çalışan oranı dengeli olmayınca, dışarıdan da yerli-yabancı göç alır hale gelmiş. Ekonomik gelişim ve işsizliğin olmaması ilçede huzur ortamı yaratmış olsa da, demografik yapıdaki değişiklikler endişeleri de beraberinde getirmiş. Ekonomik rahatlığın huzuru olsa da kuşkular sürüyor.
Sosyal yaşamın bir parçası da tarım ve hayvancılıktı, hala önemini koruyor.
Konut üretimindeki olumsuzluklar, ilçenin sanayileşmedeki çabalarıyla ters orantılı. Bir yandan ekonomimiz gelişip refahımız artarken, diğer yandan tarım alanları gibi doğal zenginliklerimizi yok ediyoruz. Nedir bu akıl almaz aymazlığın sebebi; Rant hırsı mı?
Hızlı sanayileşme ve istihdam, konut gereksinimi artırarak sürdürüyor. Doğal bir süreç bu. Çözüm üretmek gerekiyor tabii ki. Belli bir kentleşme projesi geliştirerek bu sorunu gidermek başta yerel yöneticilerin görevi. Modern yaşama, çağa uygun çözümler üretmek gerekiyor. Bir yanda yapıcı gelişmeler olurken, diğer yandan yıkıcı olmamalı çözümler. Sürdürülebilir projeler üretilmeli, yarının kaynakları bugün sömürülmemeli. Dünya çapında yaşanan salgın sürecinde öğrendiğimiz üzere; hem sanayisi gelişmiş hem de tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeten bir
* * *
Necdet Hacıbayramoğlu: İlçe halkının ortalama gelir düzeyinin, ülke ortalamasının üzerinde olduğunu söyleyebiliriz… OSB ilçe ekonomisinin omurgasını oluşturmaktadır.
Şabanözü, konut üretimi konusunda böyle yol alırken, diğer yanda, ilçeye soluk aldıran, gelir ve refah düzeyini yükselten, hatta demografik yapının değişmeye başlamasında başlıca rolü oynayan Şabanözü Organize Sanayi Bölgesi’nde neler oluyor?
İlçemizin genç ve başarılı iş insanı, Çankutsan’ın sahibi Necdet Hacıbayramoğlu, aynı zamanda OSB Yönetim Kurulu Başkanı.
Bu konuyu, OSB Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Hacıbayramoğlu ile görüştük(soru yanıt şeklindeki söyleşiyi, sıkıcı olmaması için sadece yanıtları ekledim). Şunları anlattı sevgili Başkan:
“Şabanözü OSB’de 23 sanayi parseli var. Aktif 13 sanayi tesisi var. Pasif durumda olanlar için ara ara temaslar oluyor ama kayda değer yeni bir yatırımcı bilgisi yok. Şu an OSB’mizde yaklaşık 3250 kişi çalışıyor. Çalışanlarımız; Şabanözü, Orta, Eldivan, Çankırı, Çubuk, Ankara ve az da olsa İstanbul’dan çalışmaya geliyor. Ciddi anlamda yetişmiş eleman sıkıntımız var. Gerek vasıfsız, gerekse kalifiye personel ihtiyacımıza Çankırı cevap veremiyor.
“İş beğenmezlik” gerçekten başlıca bir sorun burada. Masa başı personel fazlasıyla var. Ancak ara eleman ve usta sınıfı eleman bulmakta sıkıntı var. Çözüm olarak, zorunluluktan, vasıfsız elemanları vasıflı işlerde çalıştırmak zorunda kalıyoruz. Bunun da bize ciddi bir maliyeti oluyor; gerek kapasite olarak, gerekse kalite konusunda.
Elektrikli ev aletleri, çorap, oluklu ve ofset baskılı kutu, flekso baskılı plastik ambalaj ürünleri, plastik gıda kapları, ev aletleri yan sanayi ürünleri(metal), pvc ve alüminyum doğrama, dikiş teli ve un OSB’mizde üretilen ürünlerdir.
Öncelikle, işsizlik sorunu yok denebilir Şabanözü’nde. Dolayısıyla, neredeyse sosyal güvencesi olmayan ev yok. İlçe halkının ortalama gelir düzeyinin, ülke ortalamasının üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. OSB de çalışan yaklaşık 2000 kişinin ilçede ikamet ettiğini düşünürsek, ilçemizin ekonomik kalkınmasında ciddi payı olduğunu söyleyebiliriz. Gerek yurt içi satışlar ve gerekse yapılan ihracat sayesinde, ilçeye ciddi bir katma değer sağlanmakta. OSB’de vardiya sisteminde çalışan işçilerin, boş zamanlarında yan iş kollarıyla uğraşmaları ayrıca bir gelir kapısı olmakta. Örneğin tarım, hayvancılık ve part-time bedensel işler.
Yani, rahatlıkla şunu söyleyebiliriz; OSB ilçe ekonomisinin omurgasını oluşturmaktadır.”
* * *
Peki, bu konularla ilgili belediye başkanları ne diyor?
Konuya ilişkin “hızlı konutlaşma” sürecinde görev yapan belediye başkanlarımızın görüşlerini aldım. Yorum katmayacağım, kendi ifadelerini aktaracağım.
İlk olarak sürecin başındaki belediye başkanı Ali Çapcı’ya sordum: Şabanözü’ndeki sanayileşme ve istihdam olanakları ilçede doğal olarak konut sıkıntısı da yarattı. Konut üretmek gerekiyordu. Ancak, arpalık gibi sulak tarım alanlarının konut alanına dönüştürülmesi ve buraların birer beton yığını haline gelmesi engellenememiş. Devamında da çarpık yapılaşma(bana göre) sürüyor. Tarım alanlarının konut alanına dönüşme süreci, sizin görev sürenize denk geliyor, neler söylemek istersiniz?
Ali Çapcı:“İlçemizde 2005’de OSB’nin kurulması ile yoğun bir konut açığı oluşmaya başladı. İşçiyi ilçemizde tutmanın yolu konut yapımını çoğaltmaktan, arsa üretmekten, sosyal alanların çoğaltılmasından geçiyordu. 2010 yılına kadar, müsellim tepesindeki arsalar da bitmiş olmasına rağmen, konut alanı ihtiyacı devam etmekte idi. İlçenin 50 yıllık vizyonu çerçevesinde, hem konut hem de sosyal(okul-park vb) alanların oluşması noktasında hızlı hareket etmemiz gerekiyordu.
2005’de Avrupa Birliği fonlarından temin ettiğimiz 1 milyon 918 bin 16 Euro’luk hibe kredi ile Sanı Çayı ıslah projesini ve arıtma tesisini (1500 mt) 2007’de hayata geçirdik. Bu projenin devamı olarak, Arpalık’tan geçen yola kadarki kısmının da tamamlanması gerekiyordu. Böylelikle 3 km’lik bir yürüyüş güzergâhı, sosyal alanlar oluşacak ve ilçenin vizyonu olacaktı. Bunun için, İmar Kanunu’muzun 18 maddesini işleterek re’sen adı geçen yerde imar uygulaması yaptık. Arsalar, eğitim alanları, spor alanları, parklar ve dini alanlar oluşturduk.
Yapılan uygulamanın tek bir sebebi yoktur. Birçok sebep bir araya gelince uygulama kaçınılmaz olur.
Bu gün iftiharla bahsedebiliriz ki, ilçemizin önü açılmıştır. Çarpık yapılaşma konusunda hakkınız var. Teferruatına girmeden çok genel olarak İlçemiz; “Tarım-Hayvancılık ve Sanayi(alanlarını ayrı ayrı tespit ettim)birlikte gelişsin, güzel bir şehir olsun, mutlu insanların yaşadığı bir yer olsun” düşüncemi uygulamaya koymaya çalıştım.”
Yine eski belediye başkanlarımızdan Mustafa Karakaya’ya şunu sordum: İlçede bir çarpık yapılaşma göze çarpıyor. Sizden önceki dönemde, konut ihtiyacı gerekçesiyle bazı tarım alanları imara açılarak, konut alanına dönüştürülmüş. Siz tarım alanlarının konut alanına dönüşmesine nasıl bakıyorsunuz?
Mustafa Karakaya: “Bizden önceki dönemde böyle bir ihtiyaç gerekçe gösterilerek belirtilen alanda İmar Kanunu’nun 18. Madde uygulaması ile yapılaşmaya açılmış. Bunların dışında biz her hangi bir imar planı değişikliği yapmadık. İnşaatları da hep 4 kat üzerinden ruhsatlandırdık. Yine aynı uygulama ile belirlenen sosyal alanları yapıp hizmete açtık. Diğer başka yerlerde de 4 kattan fazlaya izin vermedik.”
Mart 2019’da göreve gelen yeni Belediye Başkanı Faik Özcan’a da görüşlerini sordum: Yazmakta olduğum Şabanözü ve çarpık kentleşme içerikli bir yazı için görüşlerinizi almak isterim. Yeni yapılacak konutlar için zemin etüdü raporu isteniyor mu? Ruhsat verilirken; imar durumu, kat sayısı, jeolojik yapı göz önünde bulunduruluyor mu? Ortada yeşili yok eden çarpık bir yapılaşma var, nasıl bakıyorsunuz bu duruma?
Faik Özcan: “Yapılacak konutlarda, imar mevzuatına uygun ruhsat düzenlenmekte ve 200 m² ve üzeri alanlar, Çevre Bakanlığı'nın belirlemiş olduğu yapı denetim firmalarınca değerlendirmekte ve takibi yapılmaktadır.
Eski Mahmudiye Mahallemizde kentsel dönüşüm için taleplerimiz yapılmış olup, yeni imar alanlarında 5 kat üzerinde yapılaşmaya izin verilmeyecektir
Mevcut yeşil alanları korumaya özen gösteriyoruz. Cumhuriyet Mahallesi’nde yapılan 18(.madde) içerisinde, Yukarıbük mevkiini tarım alanı olarak ayırdık ve 18 uygulamasından çıkardık
Çankırı yolu, Bayramyeri mevkiinin aşağı tarafında, yeşil alanları koruyacak şekilde düzenlemeler olacaktır.
Belça evleri karşısında, Belça evlerine doğalgazı götürebilmek adına 18 uygulaması yapılmış olup tarımsal alanlar 2 kat bahçe nizamı şeklinde yapılaşmaya açılmıştır.”
* * *
Konuyu bağlamaya çalışıyorum. Hem OSB Yönetim Kurulu Başkanı’nın hem de ilçenin son 15 yılına damga vurmuş belediye başkanlarının görüşleri bu şekilde. İlçede yaşayan, yaşamayan, konuya ilgi duyan tüm hemşehrilerimize yazı ve görseller yeterince bilgi vermiştir diye umut ediyorum.
ŞABANÖZÜ İÇİN ÖNERİLER
Baştan sona eleştirilerimi de sıralamıştım. Şimdi de önerilerimi paylaşmak isterim.
Konut üretiminde şu ana kadar hep, en kolayına kaçılmış, zor denenmemiş. İş yapan firmalar, enkazla uğraşmaktansa sıfırdan bir alan üzerine yapı kurmayı seçmişler. Oysa; Mahmudiye, Sağlık ve Cumhuriyet Mahallelerinde onlarca yapı var kötü durumda olan. Bunların bir kısmı konut, bazıları da ahır ya da samanlık ve de; ya metruk ya da mezbelelik! Bu mahalleler, ilçenin ilk ve en eski yerleşim yerleri. Tarihi asırlara dayansa da, korunmaya değer herhangi bir tarihi yapı da yok ilçede. Genel anlamda bakıldığında bir tek tarihi yapı, eskiden “Orta Cami” diye bildiğimiz, şimdinin “Paşa Sultan Camii”dir. Ki, o da yeni restore edilerek korunmuş.
Bu eski yapılar “Kentsel Dönüşüm Projesi” ile depreme dayanıklı, sağlıklı yapılara dönüştürülebilir.
Deprem riski olan bölgelerde iktidarın destek verdiği bir “Kentsel Dönüşüm Projesi” vardı, bu yol neden tercih edilmedi/edilmiyor? Görsellerde de görüleceği üzere, içlerinde yıkılmak üzere olan pek çok yapı var. Neden onların çevreye zarar vermeden modern konutlara dönüştürülmesi düşünülmedi, anlamak gerçekten zor. Deprem kuşağındaki bir yerleşim alanında çok kolay uygulanabilecek, “kentsel dönüşüm projesi”nin yaşama geçirilmesi, tarım alanı ve yeşil alanların da kurtulmasını sağlayacaktır. Tarım alanlarında yapılaşmaya izin vermek, memleketimizin geleceğine indirilmiş ağır bir darbedir. Bu, mutlaka önlenmelidir.
Önlem alınmazsa bu yeşil dünyaya özlem artacak, her yer beton olacak!
İlçemizde sanayileşme belli bir bölgede başarıyla gelişiyor. Diğer tarafta da inadına bir “çarpık yapılaşma” sürdürülüyor. Bunda, Şabanözü’nün, “öz”ünün ne anlama geldiğini bilmeyen yöneticilerin büyük kusuru olduğunu belirtmeliyim. Vaktiyle çay yatağı olarak bilinen alanlara 8-10 katlı devasa binalar dikiliyor. Bunlar sağlıklı yapılaşma değil. Zemin etüd raporları alınıyor mu, inşaat ruhsatları neye göre veriliyor bilmiyorum.
* * *
Öneriler bölümüne devam etmek için bir akademik çalışmadan yararlanacağım. Çevre Mühendisleri Odası’nın bir çalışma örneği bu*; Hazırlayan: Nevra Akyürek(Ondokuz Mayıs Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü)
ÇARPIK KENTLEŞMENİN NEDENLERİ
1) İmar planının yapılmaması
2) Cadde ve sokakların yerleşimi
3) Binaların plansız yapılması
4) Alt yapı yetersizliği
5) Şehir parklarının olmaması
6) Ulaşımdaki sorunlar
ÇARPIK KENTLEŞMENİN SONUÇLARI
1) Hizmetlerin aksamasına
2) Kaynak israfına
3) Çevre kirlenmesine
4) Asayişsizliğe
5) Hizmetlerin aksamasına
6) Verim kaybına
7) Tarihsel, kültürel ve doğal değerlerin yok olmasına
8) Devlet düzeninin kurulamamasına (Bu madde bana gereksiz gibi geldi, otokrasilerde 4. Madde ile her şey çözülmüş oluyor! HHD)
9) Toplumsal mutsuzluğa
ÇARPIK KENTLEŞME NASIL ÖNLENİR
a) İmar planının yapılması:
Kentleşmeye açılacak yeni arazilerin, imar planının yapıldıktan sonra yapılaşmaya açılması sağlanmalıdır
b) Cadde ve sokakların düzenli yerleşimi:
Kentleşmeye açılacak arazinin imar planında cadde ve sokak yerleri önceden belirlenmelidir. Cadde ve sokaklar mümkün oldukça paralel ve düz, birbirini kesen yapıda olmalıdırlar. Cadde ve sokaklar yeterli genişlikte olmalıdır.
c) Binaların planlı yapılması:
Binalar gelişi güzel değil bir düzen içinde yerleştirilmelidir. Yapılan binaların otoparklı, bahçeli olması ve yaya kaldırımları payının yeterli olması sağlanmalıdır.
d) Alt yapıların doğru yapılması:
Kanalizasyon, su, elektrik ve telefon hatları yer altına döşenmelidir.
e) Şehir parklarının olması:
Kentleşmeye açılan yerlerde bol yeşillik içeren parklar ve bahçeler oluşturulmalıdır
f) Ulaşım yolların düzenlenmesi:
Araç trafiğini kolaylaştıracak alt veya üst geçitli kavşaklar yapılmalı. Yayalar için de alt ve üst geçitler yapılmalıdır.
5- ŞEHİR PLANLAMASI
Şehir planlama olarak da ifade edilen şehir planlaması, kentlerin toplumsal, ekonomik ve kültürel gereksinmelerinin bir uyum içinde karşılanmasına yol gösteren ve bunların fiziksel gelişmelerini biçimlendiren planlamaya denir. Şehir planlamanın konusunu mekân, eylem alanı planlamaları olarak ifade etmek mümkündür. Mekânın ölçeği, ülke ve bölge düzeyinden yerel ölçeğe kadar her türlü yerleşmeyi kapsar.
ŞEHİR PLANLAMANIN ÖNEMİ
Her şeyden önce kentlerimizde yaşanmakta olan büyümenin getirdiği yanlışların durdurulması için, sağlıklı bir planlama zorunludur. Zira dünyada planlamanın olmadığı yerlerdeki kentlere baktığımızda, sonuçların ürkütücü olduğunu görebiliriz. Planlamanın günümüzdeki hedefi ise yerel kaynak ve değerlerin korunarak, geçmişten geleceğe taşındığı, sürdürülebilir kentleşme doğrultusunda bir çalışma çerçevesidir. Ne yazık ki ülkemiz kentlerinin önemli bir kısmında plansızlık hakim olup, planlama yapılan yerlerdeki kentsel düzenlemeler ise sürdürülebilir kentleşmenin koşullarını yerine getiremeyen uygulamalardır.
Kentleri uzun vadede geri dönüşü mümkün olmayan hatalara sürüklememek için kentsel dönüşüm; yolu, altyapısı, yeşil alanı, sosyal imkânları ile planlı, sağlıklı, sürdürülebilir yaşam alanlarına dönüşüm olarak ele alınmalıdır.
* * *
Sonsöz: 60 Yıllık yaşamımın 33 yılı geçti Şabanözü’nde. Bağımı kopartmadan sürekli izledim memleketimi, gelişmelerini. Girizgâhta yaşamımızdan kesitleri özetlemeye çalıştım. Toplum olarak nerelerden gelmişiz, hangi aşamalardan geçmişiz dışardan gözlemlemek sanki daha kolay. Teknoloji, her evde, herkesin elinde. Sokaklarda, hatta bazen evlerde duyduğumuz mayıs ve tezek kokuları da yok artık. Doğal gazlı konutlar hızla yaygınlaşıyor. Yarım kalmış bir kurşun kalemi ikiye bölüp paylaştığımız günlerden, her bilgiye daha kolay ulaşılabilen bilgisayar çağına geldik. İlçede hemen her evde en az bir özel araç var artık, ne büyük nimet. Çağ değişti, anlattıklarımı okuyan olursa gençlerden, onlara masal gibi gelebilir.
Aslında yaşadığımız dünya bize masal gibi geliyor.