Metin YILMAZ
Tahtaköprü...
“Çocukluk başlı başına bir memlekettir, hatta sılasıdır insanın. Büyüdükçe sıla özlemimiz artar, hayat giderek gurbetleşir… Sanki ne yaşarsak yaşayalım hep gurbetteyizdir. Büyümek, gurbete çıkmaktır...”
Çankırı’da "mahalle sıcaklığının" yitirilmediği, mütevazılığın elden gitmediği, yüksek yüksek binaların henüz uğramadığı ve en önemlisi komşuluk kültürünün unutulmadığı eski ve güzel semtlerinden birinde yaşadım çocukluğumu…
Dilimize kolay geldiği için “Ta’taköprü” derdik. Gün boyunca eve gidip gelirken sadece üzerinden değil, kimi zamanda eğilip altından da geçerdik.
Çocukluk hatıralarımızı bugünlere taşıyan beton bir köprüydü ama biz çocukluğumuzdan itibaren onu tahta köprü olarak bildik… Kendi küçük, hatırası büyük o köprü; çocukluğumuzun Çankırı’sının güzelliklerini gönlümüzde her dem taze tutan bir gönül köprüsü olarak dünümüzle bugünümüzü ihya ve inşa etti…
19. Yüzyıl Çankırı şehir merkezinde bulunan ahşaptan mamul köprülerden biri olan Tahtaköprü, Çankırı’nın 1958 senesinde yaşadığı sel felaketi sonrasına yıkılınca, yerine beton köprü yapılmış. Beton köprüye dönüştükten sonra da adı Tahtaköprü olarak söylene gelmiş…
Tahtaköprü, günümüzde sadece adıyla var…
Her köprünün altından çok sular aktığı gibi, Tahtaköprü’nün altından da çok sular akıp geçti… Sular akıp giderken çocukluğumuzu da, zamanı da beraberinde alıp götürdü… Öyle ki, dünün çocukları olan bizler geldik 50’li, 60’lı yaşlara.
Çirkin TOKİ konutları Karatekin ve Mimar Sinan Mahallelerindeki avlulu eski Çankırı evlerini acımasızca yutarken, bizim çocukluğumuzun hatıralarla dolu mekânlarını da tarihten silip attı! Eski doku ve ruhu koruyup, yeni bir anlayışla yaşatmak yerine “eskiyi hiç yaşanmamış gibi kazıyıp yok eden” ruhsuz zihniyetin adını kentsel dönüşüm koymuşlar!
“Almışın Memet Ağa’nın” en çok sataşmaya maruz kaldığı noktaydı Tahtaköprü. Rahmetli Mehmet Ağa kendisine sağdan soldan "almışın Memet Ağa!" diye bağıranlara önce "almadım!" diye karşılık verir, sataşmalara katılan çocuk sayısı artınca çileden çıkar; yerden kaptığı en büyük taşla hışımla saldırıya geçerdi... Mehmet Ağa korkudan kaçışanlara yetişemez, "almadımmmm...almadımmmm..." nidalarıyla Tahtaköprü'yü esir alır, uzun müddet kimseleri geçirmezdi.
Tahtaköprü deyince, Gülzade Anne'yi anmadan geçmek olur mu? Çankırı’da lokanta işleten "Sarımsaklı eti" dillere destan Korgunlu Arif Amcamızın annesiydi rahmetli Gülzade Anne. Havalar ısındığında minderini Tahtaköprü’nün yanı başındaki evlerinin önüne serer, gelen gideni gül yüzüyle selamlardı... Sağa sola hafiften sallanarak, yüreğe dokunan sesiyle sürekli
“Allah Hu
Kalbimi yu
Dileğim bu…” zikrini çekerdi rahmetli.
Babalarımız iş dönüşü Tahtaköprü’de ellerinde fileyle belirdiğinde, bize dev gibi görünürdü. Ellerindeki fileyi bir koşu gidip alır, annelerimize “babam geliyor…” haberini verirdik.
Tahtaköprü işte bu kaybolan değerler toplamının bir simgesi benim gözümde. Kentsel dönüşüm, kentsel bölüşüm aslında. TOKİ aslan payını alırken, verasetçiler geçmişin hatıralarına sahip çıkmak yerine, bölünmüş hisselerine düşen paydan başka bir şey düşünmüyorlar.
Sosyal medyanın iletişim ve enformasyon adına büyük imkânlar ve kolaylıklar sunduğu günümüz teknolojisinde özellikle Çankırılı yeni kuşaklara faydalı olabilmek amacıyla oluşturduğum grubun adını, göz göre göre ortadan kaldırılan mahallemizin kaybolan değerlerini simgelemek adına “TAHTAKÖPRÜ” verdim.
9'uncu yayın yılını dolduran Tahtaköprü’de 100 bine yakın paylaşım yaptık. Yüzlerce Çankırı fotoğrafını gün ışığına çıkararak, özgün bilgi ve belgeleri Çankırılıların istifadesine sunduk. İnşallah vaktimiz ve sağlığımız yerinde oldukça da bu hizmeti sürdürmeye devam edeceğiz.
https://www.facebook.com/groups/tahtak