Aristoteles, siyaset bilimcileri onurlandırır şekilde siyaset hakkındaki çalışmaları ‘bilimin esası’ olarak nitelendirmiştir.

Aristoteles’in anlatmak istediği, siyasal hayatın; insanlar arasındaki ilişkilerin hemen hemen bütün çalışma ve  yaşam alanlarını içerdiğidir ki kanımca da çok doğru bir tespit. 

Bu, siyasetin abartılı bir tarifi ve tespiti olarak gelebilir bizlere. Ancak siyaset başlığı içerisine giren konuların çeşitliliği düşünüldüğünde üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir tespittir.

Adalet, vergilendirme, güvenlik, sivil haklar ve özgürlükler, ticaret, tarım, evlilik, çocuk sayısı, kürtaj, savaş ve barış gibi  konular ve bu konuların ayrı ayrı önemi düşünüldüğünde, kapsamlarını ve pratikteki uygulamalarını yöneten kural ve yapıların yaşamlarımızı doğrudan biçimlendirdiği açıkça görülmektedir.

İşte tam da burada siyasetin önemi ortaya çıkmaktadır.

Siyaset nedir? Ya da ne olmalıdır?

Bütün yaşamımızı doğrudan ilgilendiren bir başlığın (başlıkların da başlığı) bize rağmen atılması ve altının doldurulması mıdır? Yoksa başlığın birlikte atılması, içeriğinin birlikte doldurulması mıdır?

Kanımca, siyaset bir sanattır. Bir ülkeyi ve o ülkede yaşayan insanları idare etmek, yönetmek bir sanattır.

Yönetmek de, nasıl yönetmek? 

Varsa inandığınız ulu bir değer ve insan olmayı sağlayan dini ve  ahlaki unsurlar, bunlardan sapmadan, adalet ve güvenliği tesis ederek, benim yöneticim, benim idarecim dedirtebildiğiniz halkı hoşnut etme çizgisinde yönetme sanatıdır, siyaset.