USTA oyuncu Zafer Algöz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları tarafından düzenlenen '37. Genç Günler' programına konuk oldu.
Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ndeki etkinlikte konuşan Algöz, 15 yaşından beri Devlet Tiyatrosu'nda görev yaptığını belirterek, Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatroları'nın kardeş kurumlar olduklarını söyledi.
Algöz, Türkçeyi en doğru konuşan kurumların başında Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları'nın geldiğini ifade ederek, "Tiyatro sanatçısının bir görevi de oynadığı dili doğru kullanmaktır. Tiyatro, size emanet edilen metni ezberlemek ve onu izlemeye gelenlere en güzel şekliyle aktarma sanatıdır" dedi.
"KOLAY BİR MESLEK DEĞİL"
Tiyatro sahnesini er meydanına benzeten Zafer Algöz, "Bizim ülkemizde oyuncuları, sinema, dizi ve tiyatro oyuncusu diye ayırıyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Birine oyuncu denildiğinde tiyatro sahnesinde de kamera karşısında da oynayabilir. Çünkü oyunculuk mesleği o kadar kolay bir meslek değil" şeklinde konuştu.
"KÜÇÜK YAŞLARIMDA AKRABALARIMI TAKLİT EDİYORDUM"
Zafer Algöz, tiyatro oyunculuğunu 'her akşam yeniden sınava girmek' olarak tanımladığını aktararak, şunları kaydetti:
"Tiyatro sahnesine çıktığınız zaman kimse sizin gözünüzün yaşına bakmaz. Sahneye çıktığınızda güzellik ve yakışıklılığınızın büyüsü beş dakika sürer. O yüzden tiyatro oyunculuğu çok kıymetlidir. Tiyatro herkesin yapabileceği bir meslek değildir. Ben tiyatro oyunculuğunu seçmemdeki en büyük nedenlerden biri taklit yeteneğimdi. Çok küçük yaşlarımda akrabalarımı taklit ediyordum."
Meddahlık geleneğinin Hun Türkleri'ne kadar dayandığına dikkati çeken Algöz, hikaye anlatma becerisi olan insanlarda meddahlık yeteneğinin de olabileceğini dile getirdi."
'KAFA TV'DE YAPTIĞIM ŞEYLER MEDDAHLIK DENEMESİ SAYILIR'
Zafer Algöz şöyle konuştu:
"Candaş Tolga Işık, yıllar önce Kafa diye bir dergi çıkardı. Bize de yaşadıklarını yazar mısın? dedi. Başka kimler var dedim. Ataol Behramoğlu var, İlber Hoca var, bayağı bir A takımı var. Ben orda 3-4 sene yazdım ve oradaki misyonumu tamamladım. Kafa Radyo’da birkaç program yaptım. Kafa TV yapıyoruz gel bu hikâyeleri anlat dediler. 16 tane yaptım. Kafa TV’de yaptığım şeyler bir meddahlık denemesi sayılır. Çoğunu kendi yazmış olduğum kitaplarda anlattım. İstedim ki gençler o insanlar hakkında da bilgi sahibi olsun. Öztürk Serengil’le 3 aylık bir süre birlikte olduk. Benim için 3 yıllık bir eğitim gibiydi. Çok renkli bir karakterdi.
Benim tiyatro mesleğini seçmemdeki sebeplerden biri taklit yeteneğimdi. Önce akrabalarımın taklitlerini yaparak başladım. Evde dadaşların bayramlaşmasını canlandırırdım. Bu ortaokulda devam etti. Sonra öğretmenlerimin taklitlerini yaptım. İki öğretmenim bendeki yeteneği fark ettikleri için ailem çok baskı yaptılar. Tiyatro oyuncusu olsun diye. Gençlik tiyatrosu kurslarında buldum kendimi. Erkan Can da vardı arkadaşım. Kenan Işık sağ olsun o da komisyondaydı. Onun sayesinde bizi kurslara aldılar.”
'İLK STAND-UP GÖSTERİYİ BİZDE ORHAN BORAN YAPTI'
"Bence Türkiye’de tek meddah Cem Yılmaz" yorumunu yapan Algöz, şu ifadeleri kullandı:
"Meddahlık sadece bizim ortaoyununda bildiğimiz meddahlık değil. Meddahlık Orta Asya’daki Hun Türkleri’nden gelir. Onların ömrü seferle geçtiği için içlerinde anlatım gücü en yüksek kişi kimse, yaşadıkları serüveni, bu seferde neler gördük neler yaşadık nelere güldük, nerde üzüldük anlatırlarmış. Sonra bizim ortaoyununda Kel Hasanlar, İsmail Dümbüllüler, oradan buraya gele gele ilk stand up gösteriyi bizde Orhan Boran yaptı. Sonra Ferhan Şensoy, Uğur Yücel, Cem Yılmaz. Bence Türkiye’de tek meddah Cem Yılmaz."
GENÇLERE TAVSİYE VERDİ
Oyuncu olmak isteyen gençlere bazı tavsiyelerde de bulunan Zafer Algöz, sözlerini şöyle tamamladı:
"Gençler; bu işi meslek olarak seçmeyin, hobi olarak seçmenizi tavsiye ederim. Hayatınızı idame ettirecek başka bir işiniz olsun. Oyunculuk yeteneğiniz varsa elbette yapmanızı tavsiye ederim. Bir kere samimi olmanız gerek, şöhret mi olmak istiyorsunuz, oyuncu mu olmak istiyorsunuz? Televizyonda bir dizide birini gördüğünüz zaman 'Onun yaptığını ben de yaparım, benim neyim eksik?' diyorsunuz. Haklısınız. O formayı giydiğin zaman bırakmaman lazım. Oynadınız, biraz para kazandınız mesela. Bu hep kazanacağınız anlamına gelmez.
Çileli bir iştir oyunculuk. Biz biraz şanslı kuşağız. Bizim gençliğimizde sadece TRT vardı. Cüneyt Gökçer, Semih Sergen, Lemi Bilgin, Cihan Ünal gibi çok kıymetli hocalarımız vardı. Herkes oyuncu olmak isteyebilir ama kendini eğitmek çok önemlidir. Şu anda benim bildiğim İstanbul'da 10 üniversite oyunculuk eğitimi veriyor, 500 tane de kast ajansı var. 500 ajansta 1000'er tane insan olduğunu düşünün, 50 bin kişi ekmek bekliyor."