Hafta sonu YGS (Yükseköğretime Geçiş Sınavı) yapıldı.
Sınav sisteminde soruların çalındığının ortaya çıkması üzerine, artık ÖSYM’de işin çivisini çıkardı; adaylar ve gözetmenler sınav salonuna nerdeyse donla alındılar.
Adayların sınava girerken yanlarında herhangi bir şey bulundurmaları yasaktı. Kalem ve silgi bile ÖSYM tarafından sağlanıyordu, dolayısı ile sınava giren bir öğrencinin üzerindeki her şeyi teslim etmesi gereken biri ile beraber sınava girme zorunluluğu vardı. Gözetmen ve salon başkanlarının da aynı kurallara tabi olduğunu düşünürsek, görevliler otomobili ile bile salona gidemedi çünkü otomobilinin anahtarını bırakacağı biri yoktu…
1.700.000 kişinin girdiği bu sınavın aslında hayırlı bir işe vesile olduğunu söylemek mümkün değil. Her sene 20.000 civarında üniversite mezununun iş bulabildiğini düşünürsek bu sınava girenlerin ancak %1,5 başarı kazanmış oluyor. Gençlerimiz ve ülkemizin geleceğini girenlerin %98,5’inin başarı kazanamadığı bir eğitim sistemine endekslemenin neresi kabul edilebilir?
İstatistiklere göre şu anda üniversite mezunları arasında en çok işsizlik oranı hangi bölüm mezunları arasında biliyor musunuz?
Bilgisayar mühendisleri.
Evet!
Bilgisayar mühendisliği mezunları %72 ile üniversite mezunları arasında işsizlik oranı en yüksek kesim.
Görüldüğü gibi istihdam ile üniversite eğitimi başarısı arasında doğrudan bir ilişki var. Sonuçta, hiç kimse diplomayı duvara asmak için almıyor; ama Türkiye’de üniversite eğitiminin geldiği noktada üniversite diploması ile kıçınızı bile silemiyorsunuz.
İnsanların bu sınav için yıllarca çalışıp, uğraşmalarının sebebi bir baltaya sap olmak istemelerinden kaynaklanıyor. Bu sistem devam ettiği müddetçe baltaya sap değil, sadece “sap” yetiştiriyoruz. Balta yok ki, sap olasın. İstihdam yaratılmayan ülkede herkese astronot diploması versen ne olacak?
Öyleyse çocuklarımızın geleceği ile oynayan bu sistemi niye her sene biraz daha zorlaştırarak devam ettiriyoruz?
Yapılması gereken şeyler; mesleki eleman yetiştiren lise eğitimine önem vermek, istihdamı artırıcı vergi ve prim muafiyeti, düşük maliyetli, enerji kaynakları yaratmak, üniversite sınavını kaldırıp YÖK’ü kapatmak, üniversiteleri özerkleştirerek her üniversitenin kendi tercih ettiği yöntemle öğrenci almasına izin vermektir.
Bundan daha önemlisi, politikacıların iki de bir af çıkarmasına müsaade etmemek, Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri arasına “TBMM’ye HERHANGİ BİR KONUDA af tasarısı getirilemez, getirilmesi teklif bile edilemez” hükmünü bir an önce koymak ve ders çalışmayan, belli bir ortalamanın altına düşen öğrenciyi de derhal okuldan atmaktır.