Bu kez, onuru doruklarda gezdiren; eğilmeyen, bükülmeyen, Atatürk sevgisiyle donanımlı, yiğit kardeşim Bekir Coşkun olmadan...
Dün de, bir başka gün de, üçyüzaltmışbeş günün birinde yeni günler hep böyle başlar...
Buruk bir kalp, göz pınarları göl.
Ancak;
Ülke sevgisi omuzlarında, ölünceye dek...
Kutsal bir görevin yılmaz bekçileri gibi...
Uğur Mumcu'ydu adı...
Necdet Onur'du kimliğinde yazan...
Duayenler, ustalar...
Topun peşinde koşanlar, hizmetin sınırını bir türlü çizemeyen, Arman Talay, Erol Yaşar, Taki Doğan'lar...
Onlarcası... Yıllar sonra yüzlercesi...
Deklanşör ile parmağı arasında yıllardan beri ölümsüz aşk yaşayanlar, Hüseyin Kırcalı, Berat Yurdakul, İlyas Namoğlu...
Niceleri, niceleri, niceleri...
Yazar, çizer, çekerler..
Gazeteciler, televizyoncular, medyacı bunlar..
Bir sabah uyandığınızda, aldığınız acı haberle sizleri sarsan, emekçiler... Alkışlarla uğurlanan, cesur yürekliler...
Parmaklılar arkasında "önce vatan" bestesi yapanlar...
Ve kalemlerini kırıp; satmayanlar...
Onurlu meslektaşlarımın aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum...