“Karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi! Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede, düşünce adamı nasıl çıkar?" (Cemil Meriç)
“Doğru söze ne denir” ya da “Doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar” tezinin gerçekliği altında düşündüklerimi ve de Çankırı ile ilgili deneyimlerimden elde ettiğim tespitleri bu köşeden sizlerle paylaşmayı “inatla” sürdürüyorum.
“Nereye kadar?” sorusunun yanıtını isterseniz bu yazının sonuna saklayalım ve de haftanın son gününde yeni bir gündeme “bodoslama” girme zevkini birlikte yaşayalım!
Günümüz insanı her geçen günün getirisi olarak yaşam standard(lar)ını artırarak hayatını idame ettirmenin zevki ve mutluluğu içerisinde…
Taş devrinde sabah mağaradan ayrılarak geride bıraktıklarına acımasız doğada elindeki yontma taştan yapabildiği baltavari ya da yay ve ok ile avlanma gailesindeki “vatandaş”ın millerce uzağındaki bugünkü “yaratık” (!) masasının üzerinde World Wide Web (www) sisteminin babası Michael Dertouzos’un kendisine sunduğu kolaylıkla bırakın “düşünce adamı” niteliğinde görünmeyi “düşünme gayreti” mücadelesi veren zat-ı muhtereme “alçak” diyebilme lüksünü ve de zevkini yaşayabilme moduna girebiliyor!
Sakın ola sizler de “yine alınganlık gösteriyorsun” düşüncesine dalmayın…
“Zirvenin doruğunda olmak, ovada otlayanların gölgesine düşme” imkanı vermez…
Ancak ne acı gerçektir ki; “Zirve”de verilen mesainin içeriği kaçınılmaz olarak “ovada otlayanlar” adına yapılmakta!
Böylesi tuhaf bir çarpıklığın faturası her daim ne hikmetse “zirve” sahiplerine çıkarken, ovada yetişen ot’un kalitesinde ve de rekoltesindeki artış, ne hikmetse “otobur” cemaatin bireysel çıkarına pozitif yansımakta!
Evdeki nikahlı karısına “git öteye” şeklinde seslenme cesareti gösteremeyen “klavye delikanlısı” hayatında bir kez dahi yan yana gel(e)mediği, karşılıklı iki çift laf etmediği “ötegeçeli”ye saydırmakta hiçbir beis görmüyor!
Herhalde zevahir “otoburluk” modunun getirdiği son noktadan kendisini kurtaramıyor olacak ki kaçınılmaz sonu yaşıyor…
“Otobur”u kendi haline bırakalım biz yolumuza devam edelim…
* * *
Çankırıspor’un Mayıs ayında yapmış olduğu kongreden sonra gelişen olaylar neticesinde Sözcü18 sayfalarında kulüp ile ilgili her tür haber sayısında önemli düşüş görülmekte.
Bunun nedenini merak eden çok sayıda okuyucumuz, gönderdikleri e-postalarla bu durumun nedenlerini sormakta ve “ben”den yanıt istemekte.
Bugüne kadar konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapma gereği duymadım. Yakın dostlarıma “Kulüp Başkanı ile yaşadığım olayları” (!) olabildiğince alt düzeyde aktarmakla yetinerek, tatil ve de diğer sorunları da olayın üzerine ilave ederek önümdeki bohçaya “sen şimdilik kenarda dur” (!) politikası izledim…
Futbol dünyasında gündemin önemli konusu olan “şike” soruşturmaları kapsamında başta Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım olmak üzere yaklaşık 40 kişiye ulaşan isim listesi bugün için cezaevinde.
Gençlik Spor Genel Müdürü Yunus Akgül “Türk takımlarının maçları İddaa’da yer almayacak” açıklamasından sonra ister istemez “Çankırıspor’un geleceği” masamdaki notlar arasında ön sıralarda yer buldu.
Çankırıspor… Sevda Karaali… Kulüp idaresi… Kulübün gelirleri… Kulübün giderleri… Şeffaflık… Çankırı sevdası… 18’de 18… Geçmişin karanlık dosyaları… “Dava açacağım” diyerek bugüne kadar açıl(a)mayan davalar… Transferler… Çakma İmparator…
Tamamı… Tekmili birden… Sözcü18 sayfalarında yer bulacak…
* * *
Diyeceksiniz ki “Nereye kadar?” sorusunun yanıtı nedir?
“Çankırı sevdası”nı “berigeçeliler”e bırakmanın zamanı çoktan gelmiş de benim haberim yokmuş!
Üzgünüm ama gerçek bu… Ve de “gerçek”lerden kaçılmıyor!
Ve ufukta görülmüş ise "yolculuk", yanacak olan Roma'yı söndürebilme telaşı "berigeçeli"yi sarsın!
Umarım Tatlıçay'ın suyu yeterli gelir... :))