Yalçın Küçük, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a bir mektup yazarak “can güvenliğinin tehlikede olduğunu” bildirdi.
Nedeni ise; STV’de yayınlanan “Kollama” ve “Tek Türkiye” adlı diziler.
İşte Yalçın Küçük’ün Atalay’a yazdığı o mektup:
"Balgat-Ankara, 27 Aralık 2010
Muhterem Beşir Atalay
Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı,
Ankara
Konu:
Samanyolu TV adlı televizyon kanalında yayınlanmakta olan “Kollama” ve “Tek Türkiye” isimli diziler nedeniyle, can güvenliğimin tehlike altında olduğunun bildirilmesidir.
Efendim,
Genç yaşımda başladığım akademik kariyerim boyunca ekonomi, tarih, devlet teorisi, siyaset felsefesi, onomastique ve estetik dallarında yazdığım yüzlerce kitap ile çeşitli televizyon programları sebebiyle kamu tarafından bilinen bir kişi olduğum malumlarınızdır. Bir tür “kamusal” bir kimliğim var.
Hulaseten ve tekraren, şunu saklamıyorum, “son yarım yüz yıla yakın bir zamanda, bu ülkede, beni çıkarırsanız, önemli hiç bir fikir tartışmasının kalmayacağını müşahade etmek durumundayız”. Hep tartışma başlatıyorum, tabuları yıkmaya çalışıyorum, bunları televizyonlarda da ifade ediyorum; her hangi bir itiraz ile karşılaşmadım. Ayrıca öğrenciliğimden bu yana önemli bütün politik ve toplumsal olayların içinde ve/veya kenarında olduğumu da ilave ediyorum. Objektivite budur.
Tüm bunlar, çalışmalarım, konuşmalarım ve aktivitelerim, toplum tarafından takdir edilip benimsendiği gibi, zaman zaman sert eleştirilerin de hedefi olmuşturlar. Pek tabiidir; kaldı ki, sırf düşüncelerim dolayısıyla yargılandığım, mahkûm edildiğim ve hapis yattığım da kamunun bilgisi dahilindedir. Bunların son bir örneğini de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde halen yargılanmakta olduğum 2009/191 Esas sayılı dava oluşturmaktadır.
Özetle hücreye atıldım, hapis yattım, sürgün yaşadım ve savaştım; şu anda “gazi” unvan ve kimliği taşımaktayım.
Mesele yapmıyorum, benim türüm, mükafat değil mahrumiyet bekler, usul ve üslubumuz budur. Yüce Gök’e şükürler olsun, her tülü mahrumiyete alıştık ve yenilerine hazırlıklıyız. Çünkü mahrumiyetin her türünü gördüm ve buldum. Ancak devr-i hükümetinizde karşılaştıklarımdan birisi var ki pek çok ölçü dışıdır; ne yazık, “ Samanyolu TV” adlı Televizyon Kanalı tarafından şahsıma yönelik olarak yürütülen kin ve nefret kampanasının bir benzerine tanık olduğumu söyleyebilmem imkansızdır.
Sanki bir husumet fabrkatörü ile karşı karşıyayız.
Samanyolu TV adlı televizyon kanalında, Cuma günleri 19:30’da yayınlanan “Kollama” isimli dizi ile Perşembe günleri 19:30’da yayınlanan “Tek Türkiye” isimli dizide, şahsımı bire bir çağrıştıracak şekilde bir terörist tiplemesine yer verilmektedir. Adı, adımı çağrıştıracak şekilde “Kaya Minik” konulan bu terörist tiplemesine, “yalçın kayalıklar..” marşımızdadır ve “minik” ile “küçük” bir birinin yerine geçebilmektedir, yıllardır kullandığım ve kurtuluş savaşının simgesini oluşturan kalpak giydirilerek, sürekli taşıdığım kırmızı kaşkol ve taktığım gözlük gibi aksesuarlar eklenip, sakal şekli de benimkine benzetilerek, ortalama TV. izleyicisinin zihninde bu terörist karakter ile şahsımın özdeşleştirilmeye çalışıldığı açık ve kesindir.
Söz konusu dizide yukarıda belirttiğim davanın konusunu oluşturan ve bir kesim tarafından “Ergenekon” olarak adlandırılan henüz varlığı tartışmalı örgütten hareketle ve onu çağrıştıracak şekilde, “Erkenkondu” adlı bir örgüt kurgulanmış, şahsımla özdeşleştirilmeye çalışılan “Kaya Minik” adlı terörist karakter bu örgütün lideri, kanlı eylemlerin planlayıcısı ve sorumlusu olarak gösterilmiştir. Bu şekilde yapılmak istenenin, şahsıma yönelik olarak toplumda kin ve nefret uyandırarak, bu güne kadar örneklerini çokça yaşadığımız şekilde “faili belli olmayan” saldırılara hedef olmam için belirli kesimleri harekete geçirmek olduğu kuşkusuzdur.
Anılan TV Kanalı’nın amacında başarısız olduğunu söyleyebilmek de mümkün değildir. Sırf bu “diziler” nedeniyle, az da olsa toplumun belirli bir kesiminin bu provokasyonun etkisinde kaldığını günlük yaşamımda gözlemlemekteyim. Ayrıca çeşitli internet sitelerinde yapılacak basit bir araştırmada, “dizi” ile gerçeğin bir ve aynı olduğu yanılsamasından hareketle şahsımın azılı bir terörist, geçmişte ve günümüzde yaşanan, toplumun infial duyduğu vahim olayların planlayıcısı ve azmettiricisi olarak algılanıp yansıtıldığı görülecektir. Özetle durum işte budur.
Bütün bu olaylara Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun sessiz kaldığı, bir kısım siyasinin ve basının da örtülü destek sunduğu bir gerçektir. Yaşamımın yakın bir tehlikede olduğunu, olası bir saldırıdan, vatandaşlarının can güvenliğini sağlamakla yükümlü başta Bakanlığınız olmak üzere hükümetinizin sorumlu olacağını belirtmek isterim.
Hürmetlerimi arz ediyorum.”