Ya sabır...

Ömer Lütfi KANBUROĞLU
Yunanistan’ın ekonomik iflasından sonra yürürlüğe sokulan acı reçetenin bir benzerini Türkiye yıllar önce koalisyon hükümeti döneminde yürürlüğe sokmuştu. O zamanlar küfrettiğimiz Kemal Derviş’in önerdiği ve koalisyon hükümetinin yürürlüğe soktuğu acı reçete ile Türkiye’de binlerce insan işsiz kaldı, binlerce işyeri kapandı, sıkı para politikasına geçildi ve böyle bir ortamda seçime gidildi. Sonuç?
 
Halk yapılan genel seçimde doğal olarak iktidardaki koalisyon hükümetinin ortakları olan partileri “cehennemin dibine” gönderdi ve AKP iktidar oldu. AKP, koalisyon hükümeti döneminde alınan sıkı para politikası kararlarını tek parti iktidarının verdiği güç ile akıllı kararlar alarak devam ettirdi ve ekonomide büyük bir düzelme sağladı.
 
AKP’nin ekonomide yürüttüğü bu akılcı politika ile oy oranını giderek artırarak iktidarda kalmayı başarması büyük bir başarıdır.
 
Özellikle sağlık sektöründe olumsuz yanları da çok olmasına rağmen yaptıkları vatandaşları doğrudan ilgilendiren meseleler olduğu için bütün bunları oya tahvil edebildi.
 
Çalışanların ücretlerinden yıllardır “gasp” edilen nemalar ve KEY hesaplarının ödenmesi bile çok basit bir şey olmasına rağmen hiçbir iktidar tarafından ele alınmadı.
 
Vergi iadesi gibi saçma sapan bir şeyi kaldırarak çalışanların fiş toplama işkencesini bitirdi. Bunun bir vergi kaybına yol açtığını söylemek mümkün değil çünkü Türkiye’de zaten kazananların vergi ödemesi diye bir şey yok, vergilerin hepsi benzin, içki, sigara gibi tüketim mallarından dolaylı yoldan ekonomide bilinen adıyla “enayi vergisi” olarak alınıyor. Bunun gibi “basit” ama halkı doğrudan ilgilendiren birçok konuda kararlı davranması kendisine başarının yolunu açtı.
 
Fakat son yıllarda artık bu büyü bozulmaya başladı ekonomi artık iyi değil, enflasyon çift haneli rakamlara ulaştı, yiyecek içecek fiyatlarının enflasyonu ise korkunç, esnaf, tüccar çok küçük bir kâr marjı arasında sıkışmış yaşam mücadelesi veriyor.
 
Yeni yürürlüğe giren çek yasası ile çekin “değersiz kâğıt” statüsüne sokulması, temmuz ayında yürürlüğe girecek olan yeni Türk Ticaret Yasası ile ticaretin köküne kibrit suyu döküldü.
 
Halkın cebini ilgilendiren bu gibi konularda attığı olumlu adımlar Türkiye’nin AKP döneminde yaşadığı dış politika rezaletlerinin hiç birinin görünmemesine yol açtı. Oysa Türkiye Cumhuriyeti dış politikası hiçbir dönemde bu kadar kararsız ve kişiliksiz bir politika yaşamamıştı.
 
Ekonomide hükümetin attığı olumlu adımların sürmesini bekleyen vatandaş, son birkaç yıldır ayışığı, balyoz, maydanoz, fındık, fıstık edebiyatı dinlemeye başladı. Tutuklanan subaylar, ordu komutanları, terör örgütü lideri Genelkurmay Başkanı, teröristlerle işbirliği yapan MİT mensupları, haklarında yakalama kararı çıkarılan MİT müsteşarları vs. gibi kendisini ilgilendirmeyen abuk subuk ne olduğu belli olmayan bir “çıkar savaşının” ortasında buldu kendini.
 
Oysa vatandaşın gündeminde, hayat pahalılığı, ücretler, toplu sözleşme, memur maaş zammı, kişisel özgürlükler var.
 
Bize ne Suriye’den, bize ne Libya’dan? Bütün bu krizleri kapalı kapılar ardından yönetebilirsiniz. Türkiye’de Suriye devlet başkanı Esat görevini bıraksın diye miting yapılır mı?  
 
Vatandaş olarak bizim derdimiz ayaklar altına alınan kişisel özgürlüklerimiz, aylardır verilmeyen memur maaş zammı, Anayasaya koyduğunuz halde bir santim yol almadığınız memur toplu sözleşme hakkı, ihtiyaç olduğu halde ataması yapılmayan öğretmenler, bir türlü düşmeyen et fiyatları, astronomik akaryakıt fiyatları, adaletsiz hukuk uygulamaları, gece gündüz ders çalışıp üniversite bitirerek bir baltaya sap olamayan çocuklarımız. Bunları yaz yaz bitmez…
 
Ya sabır deyip bekliyoruz. Bekliyoruz, ha bugün değişir, ha yarın değişir diye. Bekliyoruz ama hiç bir şey değişmediği gibi üstüne her gün bir de yenisi ekleniyor.
Ya sabır…

Yorum Yap
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.