Sözcü18 Genel Yayın yönetmeni, yaşadığı kırgınlıklar-küskünlükler nedeniyle uzun süredir 'yazma' eylemini gerçekleştirmediği "Editör'den" köşesini yeniden hayata geçirdi...
Vedat Beki, hayatından 5 yılı çalan 'mesnetsiz iddialarla dolu' bir iddianame ve onun doğurduğu stresli-çalkantılı süreci geride bıraktıktan sonra tekrar 'yazma şevki'ne kavuştuğunu dile getirerek; "Kendi adıma talihsiz bir süreç yaşadım. Kimlerin hangi gerekçelerle şahsım üzerinde oynadığı 'kirli oyunları' çok iyi bilmeme karşın, ucu taa Kafkaslar'a uzanan aile köklerimin genetiğiyle birlikte oluşan yetiştirilmenin getirisi, beni birçok kişinin kolay kolay anlayamayacağı bir psikolojiye taşıdı" dedi...
Sözcü18 Genel Yayın Yönetmeni 'gelecek'le ilgili olarak da sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yaşadığım mağduriyetten kendime bir 'kahramanlık' hikayesi çıkartacak değilim. Bugüne kadar da böylesi bir düşünce içerisine girmediğim için şahsıma karşı uygulanan 'kumpas iddianame' başta olmak üzere, hukuksal anlamda karşılaştığım 'ilk'leri de kenara koyarak hayatıma 'muhalif kimliğimden' ödün vermeden devam etmenin gayretini gösterdim...
Ancak geride bıraktığım 5 yıllık süreç, 'kelimelere dökülmesi' kadar kolay olmuyor... Olmadı da...
Nasıl ki dışarıda olmama karşın 'yasal kılıflar' (!) adı altında Cumhurbaşkanlığınca çıkartılan ve yakın bir tarihte Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen "FETÖ suçlaması ile yargılananlara getirilen yurt dışı çıkış yasağı" genelgesinin yaptırımı olarak karşı karşıya kaldığım durum, beni kimliğini taşıdığım Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı 'küs' kalmamı sağladı.
Bu 'küs'lük her ne kadar "Tavşan dağ'a küsmüş dağ'ın haberi olmamış" atasözümüzü hatırlatsa da, ben bu durumu hiç mi hiç umursamadan gereğini yerine getirmenin 'kişisel hazzını' yaşadım...
Uzun lafın kısası... Kumpas iddianame ortaya çıkan ve hakkımda açıklanan 'yargı kararı' ile resmen çöktü... Diyeceksiniz ki; "10 ay hapis kararını nereye koyacağız?"... Verilen kararın 'gerekçesi' açıklandığı zaman bu sorunun yanıtını daha net olarak sizlere vermem mümkün... Ancak ilk etapta şunu söylemeliyim ki; ilgili haberin 'iftira' olmadığı o dönemin Çankırı Belediye Meclisi'nce alınmış 'meclis kararı' İstinaf Mahkemesi için hazırlanacak olan 'itiraz dilekçesi'ne eklenecek!
Peki o 'meclis kararı' dava dosyasına neden girmedi?
Sorular... Sorular... Sorular... Ve yanıtları...
Bu sayfalar yetmez... O yüzden benim başıma gelenleri kapsayan bir 'kitap' projesinin de startını verdik... 28 Kasım 2016'da başlayan 'ilk gözaltı kararı'ndan bu yana, 17 Şubat 2022 Perşembe günü, Çankırı Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği nihai karara kadar olan süreçte yaşadıklarım başta olmak üzere tüm yaşanılanlar, kaleme alacağım kitapta okuyucunun karşısına gelecek...
Şimdi bütün bunlara bir ara verelim ve "Editör'den" köşesinde yer bulan "Uyku kaçırtmaca - saç yoldurmaca..." başlıklı yazımıza gidelim...
Görüşme dileğiyle..."