Ekşi Sözlük yazarları, 4 Temmuz’da İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile yaptıkları 4 saatlik görüşmenin 35 sayfalık deşifresini Ekşi Sözlük’ten yayımladı.
Ekşi Sözlük’ün Gezi Parkı direnişinde yer almış 15 yazarının Mutlu’dan izin alarak kaydettikleri ve deşifre ettikleri konuşmada Mutlu, "Siz bir video (başörtüsü taciziyle ilgili) gördünüz mü?" şeklindeki soruya “Yok. Bir video görmedim. Şunu söyleyeyim orada da kayıtlar alındı, bakıldı. Ama MOBESE kameralarından bazılarının kırık olması, her yerde MOBESE kamerasının olmaması olay mahallinde, bu nedenle herhangi bir kayıtlı şu ana kadar... Ama yarın öbür gün birisinin çektiği bir görüntü olabilir, çıkabilir” diye yanıt verdi.
'GEZİ EYLEMLERİNİN BU RADDEYE GELECEĞİNİ TAHMİN ETMEDİK'
Vali Mutlu, Gezi eylemleri başladıktan sonraki 4 gün içinde neden açıklama yapmadığı yönündeki soruya da ''Açıkçası böyle bir olayın ayın 31’inden itibaren daha büyük etkili bir hadiseye dönüşebileceği tahmin edilebilmiş olsaydı, şüphesiz ki ayın 31’inde yapılmış olan açıklama ve sonrasındaki yönetim modellerinde olduğu gibi erken davranılabilir ve erken bir takım açıklamalar yapılabilirdi. Daha erken olsa olmaz mıydı? Kesinlikle doğru, katılıyorum. Yani 27’inde olsaydı harika olurdu. Ben mesela şu anda bütün teşkilatlarıma, belediyeler dahil, kamu kurum kuruluşları dahil İstanbul’da bir trafik kazası bile olsa, hastanede bir vaka olsa acilde, eğitimde bir vaka olsa, bir öğrencimizle ilgili, bir veliyle ilgili, bunların toplumsal tabanda farklı reaksiyonlara sebebiyet verebileceğini düşünerek, öngörerek artık bundan sonra izlemek ve gerekiyorsa bunu kamuoyuyla süratle paylaşarak kamuoyunu bilgilendirmek zorunluluğumuz olduğunun farkına vardık. Biz bunun bugüne kadar farkında değildik açık söylüyorum'' yanıtını verdi.
MÜEZZİNİN TERÖRLE MÜCADELEDE SORGULANMASI
Ekşi Sözlük yazarlarının ''Terörle mücadele tarafından sorguya alındı müezzin'' şeklindeki sorusuna Vali'nin yanıtı ''Nerde? Kim diyor bunu ya? Ne ilgisi var ya, terörle mücadeleyle ne ilgisi var?'' şeklinde oldu.
İşte Vali Mutlu'nun Gezi olaylarıyla ilgili değerlendirmeleri:
CAMİDE İÇKİ İÇİLDİĞİ İDDİASI
- Bezmialem camiinde alkol alındığına dair neden siz bir açıklama yapma ihtiyacı duymuyorsunuz? Egemen Bağış açıkladı, Başbakan açıkladı, inceleme yapıldı ve bir şey yok denildi.
Vali: Ben niye açıklayayım. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı müfettişleri gelmiş olayı inceliyorlar. Adli açıdan Cumhuriyet Savcılığı almış inceliyor. Ben ne diyeyim şimdi. Siz şimdi, bu nasıl bir şeydir ki bu şehirde uçan kuştan valiye soru soruyorsunuz. Bu güzel bir şey tabi, sorun. Ben, bana ait konularda itiraf ediyorum, yanlışları söylüyorum, hangi alanlarda daha fazla dikkatli olmamız gerektiğini söylüyorum, alınan dersleri söylüyorum, yanlışları doğruları söylüyorum. Ama şimdi benim alanım olmayan konularla ilgili, sorun ama yani.
BİBER GAZI YASAKLANIR MI?
-Peki biber gazını yasaklamanız gibi bir uygulama olabilir mi? Bu kadar yaralanmaların hepsi kapsülle. Yani polisin belli bir açıyla atması gerekirken direkt insanların üzerine hedef alarak atıyor.
Vali: En son müdahaleyi anlatamadık onu bir anlatalım. En son Gezi Parkı’nın boşaltılmasıyla ilgili hemen hemen yarım saat civarında anonslar yapıldı. 12 bin civarında orada insan vardı, bunların 8 bini ayrıldı. Hepsi gitti. Orada bir 4 bin civarında insan kaldı. Onlara karşı da müdahale edilirken hiç gaz vs. atmadan, gayet sessiz..
-Atıldı.
Vali: Atıldı mı? Haberim yok. Yani sonradan atıldı ben ilk anı söylüyorum.
"BANA YALANCI DİYORLAR... HİÇ UMURUMDA DEĞİL"
-Genel bir görüş olarak artık insanların yaşadığı belirli bir güven eksikliği var. Siz de söylediniz, twitterdan bana geliyor “yalancı vali” gibi kendi şahsınız için ama ben sizin şahsınıza indirgemek de istemiyorum olayı, genel olarak devletin kurumlarıyla ilgili insanlarda bir güven eksikliği var. Bu konu da aynı sorular ve cevaplar etrafında dönüyor olabilir. Çünkü artık insanlar bir şekilde inanmıyor veya tatmin olmuyorlar. Bu yaşanan güven eksiklini hakkında ne düşünüyorsunuz ve onarmak için şahsi olarak nasıl planlarınız var sizin?
Vali: Siz şayet bunu bir kampanya şeklinde yapmaya matuf çalışma varsa, bunu istediğiniz kadar uğraşın düzeltmeniz mümkün değil. Açık söyleyeyim ben çok rahat bir insanım, toplumun algısına elbette ki kıymet veririm, önemlidir. Sevilen, sayılan bir idareci olmak elbette ki insanı çok onore eder. Fakat şahsıma haksız yapılmış olan eleştirilerden dolayı asla ve asla üzülmem. Bana hak etmediğim bir eleştiriyi hangi dozda yaparsa yapsınlar ve milyonlarca tweet de atsınlar isterlerse, beni zerre kadar üzmez. Etkilenen bir kişi değilimdir. Önemli olan benim kendi kendime bunu hak edip etmediğimi sorguladığımda muhataplık derecemdir. Bana yalancı diyorlar ya, açık söyleyeyim, milyonlarcası daha gelsin kulağım bir tarafından girer öbür tarafından çıkar. Bunu yazın. Bol miktarda tweet almak isterim bu konuyla ilgili. Hiç umurumda değil. Neden biliyor musunuz? Hiç kimsenin bu konuyla ilgili bilerek ya da bilmeyerek söylediği şeylerden dolayı tek tek bilgilendirilmesine benim imkanım yok. Neticede herkes kendi bildiğini konuşur. Kastı varsa bunu yazmaya devam edecek. Ve şuna inanıyorum bir kısmı hakikaten yanlış bilgilendiği için, bir kısmı kasti olduğu için yazmaya devam edecektir. Dolayısıyla ben bugüne kadar da farklı mecralarda bunu izah ettim. İzah ettiğim şeyleri de öğrenmiş olmaları gerekirdi. Bir şahsı yalancı olarak itham ediyorsanız, o vakit yalancı olup olmadığını da anlamanız gerekir. Takip etmiyorsan, o da senin niyetindir. Ben senin bu ifadeni düzeltmek için kendimi yırtıp parçalayacak halim yok.
Müdahaleye gelelim, onu bir izah edeyim. Müdahaleyle ilgili sabah saat 7 buçuk gibi çıkarken oradan haber verdik. Haberli müdahale. Geliyoruz, bayrakları, flamaları indireceğiz, Atatürk anıtı ve AKM üzerindeki bu şeyleri indirmemiz gerekiyor. Geldik, çatışmalar oldu biraz vs. uzatmayalım. Akşam oldu, ben sabah atmış olduğum tweetlerde ne dedim? Flamaları, pankartları indireceğiz, Atatürk heykeli ve AKM’nin üzerinden ve bunun haricinde Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’yla ilgili herhangi bir müdahalemiz de olmayacaktır dedim. Nitekim bu şu anda Taksim Meydanı’nda toplanmaya müsaade etmiyoruz. Taksim Meydanı’nda o gün çıktıktan sonra Atatürk heykelinin üzerinde herhangi bir şey asılmasın tekrar diye 50-60 kişilik bir grup bıraktık. Geri kalan bütün personeli, polisi de Atatürk Kültür Merkezi’nin önüne çektik. Gezi Parkı’na doğru hiç gitmedik. Fakat Taksim Meydanı’nı da kapatmadığımız için o akşam çağrı yapıldı ve o çağrıyla hemen hemen 25-30 bin civarında insan geldi oraya. Bu 25-30 civarında insan geldiğinde Atatürk heykelinin etrafı, her yer doldu ve biz dedik ki bir sıkıntı çıkar, polisler arada, aralarında bir tartışma çıkar polisi de alalım oradan dedik. Atatürk anıtının etrafından da polisi aldık ve onları da Atatürk Kültür Merkezi’nin oraya çektik. Fakat, grubun tamamı değil, grubun içerisinde önemli bir kısmı Atatürk Kültür Merkezi’ndeki polislerin üzerine gelerek orada saldırmaya başlayınca biz müdahale ettik.
''POLİSİN ÜZERİNE GELİYORSAN BU BİR SALDIRIDIR''
- Vatandaş polise neyle saldırdı?
Vali: Grubun üzerine geliyorsun işte. Grup polisle yüz yüze gelip çatışmaya girdiğinde, yumruk yumruğa bile girse neticede kavgadır. Netice polisin üzerine geliyorsan bu bir saldırıdır. 30 bin kişilik bir kitle, içinden 5-10 bin kişi senin üzerine geliyor.