Tarih 2008-2009… İstanbul Çankırı Gençlik Derneği olarak Bayramören Yamaç Paraşütü Organizasyonu’na katıldığımız o gün, hafızalarımızda hâlâ yankılanan o soru çıkıvermişti ağzımızdan; "Kim la bu uzun saçlı?"
Çankırılı refleksiyle, yabancı gördüğümüz bu adam karşısında şaşkınlığımızı gizleyememiştik. Oysa sohbet ilerledikçe bu 'Uzun saçlı adam'ın sırları açıldıkça açıldı ve esrarengiz kişiliğiyle bizleri derinden etkiledi.
Kendisinin ne tam anlamıyla Çankırılı olması mümkündü ne de olmaması… O, Çankırılı değildi belki ama bir Çankırılı kadar bizimleydi... Hatta öyle ki tanıdığı Çankırılı sayısı bizden fazlaydı...
Bu nasıl olurdu?
Bu memleketin havasını solumamış, suyunu içmemiş biri, nasıl olur da bu kadar Çankırı’ya dokunabilir, bu kadar Çankırılı'yı tanıyabilirdi?
Aslında cevap çok basitti: Sevda… İşine-mesleğine olan sevdası ve akabinde memleket sevdası...
Tanıdıkça anladık ki, O hem mesleğine aşık hem de Çankırı’ya... Bu topraklarda bir 'memleket aşığı' gibi yaşıyor, onu bir miras gibi kalbinde taşıyordu.