Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP'nin 1 Haziran seçimlerinden başarıyla çıktığını iddia etti. Bahçeli, "1 Haziran 2014 tarihinde YSK tarafından iptal edilen; iki il, yedi ilçe ve beş belde de seçimler yenilenmiştir. Kesin olmayan sonuçlara göre Milliyetçi Hareket Partisi, Bayburt'un Aydıntepe ilçesi, Çankırı'nın Şabanözü ilçesi ve Niğde'nin Bağlama beldesinde belediye başkanlığını kazanmıştır. Aydın'ın Buharkent, Kastamonu'nun Çatalzeytin, Tokat'ın Yeşilyurt ilçelerinde; Yozgat'ın Eymir, Erzincan'ın Çadırkaya ve Afyonkarahisar'ın Gömü beldelerinde partimiz çok az farklarla ikinci sırada yer almıştır. AKP'nin kamunun imkanlarını ölçüsüzce kullanmasına rağmen partimiz 1 Haziran'dan da çok şükür başarıyla çıkmıştır. Belediye başkanı seçilen arkadaşlarımı bu vesileyle tebrik ediyorum. MHP'ye destek veren muhterem vatandaşlarımıza şükranlarımı sunuyor, seçim sonuçlarının ülkemize, milletimize ve demokrasimize hayırlı olmasını diliyorum. Çok çalışmasına, çok mücadele vermesine ve aldığı sorumluluğu en iyi şekilde temsil etmesine rağmen, demokratik yarışta geriye düşen arkadaşlarıma da güveniyor, kendilerini kutluyorum" diye konuştu.
"Başbakan Erdoğan AKP'deki düşüşü açıkça görmektedir"
"Partimizin ivmesi sürekli yükselmekte, desteği devamlı artmaktadır" diyen Bahçeli şunları söyledi; "Milliyetçi Hareket Partisi'nin başarı grafiği önümüzdeki dönem için hepimizi ümitlendirmektedir. Mahalli İdareler Seçimleri bir kez daha göstermiştir ki, Türkiye'nin gelecekteki iktidarı, AKP yıkımını onaracak, tahribatını giderecek yegane gücü Milliyetçi Hareket Partisi'dir. Başbakan'ın huysuzluğu, asabiyeti ve anormal boyutlara ulaşan öfkesi bundan kaynaklanmaktadır."
"Türkiye yönetilemez bir ülke haline doğru hızla gitmektedir"
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'ın yapacağı, sağlayacağı, vereceği hiçbir şey kalmamıştır. Türkiye'mizin altından kalkamayacak kadar büyük badirelere savrulmaması için Başbakan Erdoğan'ın siyaseten tasfiye olması lazımdır. Toplumsal kargaşanın daha fazla yayılmaması, anlaşmazlıkların geniş çaplı çatışmalara dönüşmemesi için AKP hükümetinin demokratik yollardan gitmesi şarttır.
Türkiye yönetilemez bir ülke haline doğru hızla gitmektedir. Siyaset Başbakan sayesinde düşmanlık üretmektedir. Ruhsal ve duygusal kopuşlar alarm zilleri çalmaktadır. Etnik ve mezhep temelli cepheleşmeler birliğimizi, dirliğimizi ve kardeşliğimizi hedef almaktadır. Okmeydanı'nda iki vatandaşımızın ölümüne yol açan vandallıklar, Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimiz üzerinden yürütülen tahrik kampanyaları hepimizi endişelendirmektedir. Gezi Parkı hadisesinin yıldönümünde yaşanan ve yaşatılan ilkellikler her yönüyle rahatsız edicidir" dedi.
"Başbakan vizyonsuz, hedefsiz ve mecalsizdir"
Bahçeli, " Başbakan henüz kabuk bağlamamış yaralarla oynamaktadır. İnsanlarımızın birbirine düşmesi için kışkırtmalardan medet ummaktadır. Dahası her sözü, her açıklaması, her konuşması nefret yüklüdür. 15 yaşındaki Berkin için "ölmüştür, geçmiştir" derken, Mısırlı Esma için aylardır neredeyse ağıt yakmadığı kalmıştır. Böylesi bir kişinin Başbakanlık yapması mahzurlu, geleceğimiz açısından vahamet habercisidir. Merkez Bankası'na faiz-enflasyon ilişkisi üzerinden ders vermeye kalkan, döviz rezervi artınca kendisine yoran, faiz artırılınca Banka'yı suçlayan, kumandayla faiz indirmeye niyetlenen ve faiz lobilerine hizmetkârlık yaptığını unutturmaya çalışan bir Başbakanla ekonomide yeni ufuklar da hayaldir. Demokrasinin ayakta kalabilmesi, milli varlığın bekası, milli devletin istikbali için iktidarın sağ salim el değiştirmesi temin edilmelidir. AKP'yle geçecek her gün sıkıntı getirecektir. AKP'yle geçecek her gün huzursuzluğu tetikleyecek, umutsuzluğu tırmandıracaktır. Başbakan yorgun, bitkin ve bezgindir. Başbakan yozlaşmış ve değerlerine yabancılaşmıştır. Başbakan vizyonsuz, hedefsiz ve mecalsizdir. Önüne gelene hakaretler yağdırması, ona buna küfürler savurması, vatandaşlarımıza tekme tokat saldırması hiçbir vicdanın kabullenmeyeceği çürümüşlüktür. Türk milleti 2002 yılında Başbakan ve partisini hizmet etsin, problemleri çözsün, beklentileri karşılasın diyerek yetki vermiştir. Ancak 12 yıllık dönemde AKP hükümeti, milletimize ancak ve ancak düşman unsurların, çetelerin, cinayet örgütlerinin ve küresel çıkar gruplarının verebileceği türden zarar ve ziyanları reva görmüştür" diye konuştu.
"Çankaya'ya çıkayım derken yarı yolda soluksuz kalacaktır"
Bahçeli, "Başbakan açısından 30 Mart Mahalli İdareler Seçimleri geri sayımın başlangıcıdır. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Başbakan Erdoğan ikinci dersini 10 Ağustos'ta alacak, Çankaya'ya çıkayım derken yarı yolda soluksuz kalacaktır. Üçüncü ve son aşama olan 25. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimlerinde de nasıl geldiyse öyle gidecek, gittiği yerde de 17-25 Aralık'tan, açılım ve çözüm isimli ihanet süreçlerinden dolayı milletin hakemliğiyle bedel ödeyecektir. Türkiye çok yakında belini doğrulatacaktır.
Türk milleti çok yakında kriz ve felaket lobilerine haddini bildirecektir. Türk vatanı AKP'den ve Recep Tayyip Erdoğan'dan kurtulduğu gün selamete ve esenliğe kavuşacak, üzerimizde dolaşan musibetler böylelikle son bulacaktır. Etnik bölünmeyi amaçlayan kanlı terörün, siyasi ayrılıkçılık heves ve tahrikleri önümüzdeki en büyük sorunlardan birisidir. Bugün Türkiye'de iç huzur, kardeşlik ve dayanışma ruhu hançerlenmek istenmektedir. Türkiye'nin varlığına ve milli birliğine kastetmeyi amaçlayan kanlı terör son dönemlerde yine azıtmış, yine azmış, yine kontrolden çıkmıştır.
Hükümet yıllarca, teröristin insafa gelmesini bekleyerek zamanı boşa harcamıştır. Hükümet yıllarca teröristlere tavizler vererek, pazarlıklar yaparak sözüm ona terörün duracağını zannetmiştir. Bu aymazlık, bu gaflet zayıflatmak bir yana PKK'nın cüret ve mevzi kazanmasına yol açmış ve bölücü lobinin elini güçlendirmiştir. 1 Ağustos 2009 tarihinde, 12 kötü adam nezaretinde başlatılan 'Demokratik Açılım' isimli yıkım projesi Türkiye'yi PKK'ya ikram etmenin ilk etabı, ilk adımıdır. Habur'dan güle oynaya sokulan, sanki zafer kazanmış bir ordunun neferleri gibi gövde gösterileri yapan, şehir şehir gezdirilerek sabırları zorlayan caniler yıkımın en karanlık güruhudur. Hücresinde ömür boyu müebbet cezasını çeken İmralı canisinin müzakere masasına oturtularak bölücülük nefesiyle hayata döndürülmesi yıkımın en zillet tarafıdır" dedi.
"Başbakan PKK'ya niçin sessizdir?"
"Türk milleti çok açık, çok ağır, çok kesif bir tehdidin altındadır" diyen Bahçeli, şunları söyledi;
"Bölücü terör örgütü, yurdumuzun dört bir yanına konuşlanmaktadır. Türkiye kanlı bir bölünmeye, kardeşin kardeşe silah doğrulttuğu acımasız bir mecraya sürüklenmektedir. Ne var ki, Recep Tayyip Erdoğan gençlere, demokratik hakkını kullanan göstericilere su ve gaz sıkmakla, kurşun atmakla oyalanmakta, ağza alınmayacak galiz ifadelerle sataşmaktadır. Gezi Parkı olaylarının yıldönümünde, Taksim'e gelme ihtimali olanlara gözdağı veren ve 'güvenlik güçlerimiz kesin talimatı almıştır. Gereği neyse A'dan Z'ye o yapılacaktır' diyen Başbakan, konu PKK olunca anında ortalıktan kaybolmaktadır. Başbakan PKK'ya niçin sessizdir? Neyi vaat etmiş, hangi sözü almıştır? Önce Cumhurbaşkanı olabilmek, sonra da Başkanlık sistemini kurabilmek için BDP-HDP-PKK ve İmralı canisinden icazet ve onay mı ummuştur? Bunun için de PKK'nın eylemlerini görmezden, duymazdan, bilmezden mi gelmektedir? İlaveten Barzani petrolüne taşıyıcılık yaparak destek mi aramaktadır? Başbakan koltuk uğruna, Türkiye'ye ihanet ettiğinin ne zaman farkına varacaktır? İstanbul'da polisin sabrını anlamadığını dile getiren ve buna hayret eden Başbakan, sıra PKK'nın küstahlıklarına gelince çıt çıkarmadan izlemektedir. Bize göre bu sebepsiz değildir.
Gelişmelerden çıkardığımız kadarıyla, Başbakan Erdoğan Türkiye'nin bir parçasını, şehit emaneti bu kutsal vatanın bir bölümünü gözden çıkarmıştır. Anlaşılan, pazarlıklarla vatan topraklarını teröristlere hibe etmeye, lütfetmeye, Başkanlık çeyizi karşılığında özerkliği vermeye karar vermiştir. Eğer bu şüphemiz, bu izlenimimiz doğruysa Recep Tayyip Erdoğan nesillerinden bile çıkmayacak bir suça batmış ve ihanete ortak olmuş demektir. İstanbul'da molotof atan ve nereden kumanda edildikleri muamma olan maskeli derin yapılanmalara bağıran çağıran Başbakan, bunun mislisini Doğu ve Güneydoğu'da yapanlara karşı suskun ve durgundur. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusudur? Doğu'da devlet otoritesi sıfırlanmaktadır. Başbakan siyasi hesaplara, siyasi çıkarlara Türkiye'yi feda etmektedir. Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde böyle bir iktidar, böyle bir Başbakan görülmemiştir. Yakın çevresine yeni giren malum danışmanı haklıdır; çünkü Başbakan 20. Yüzyıldaki Sadrazam Mahmud Nedim Paşa'ya, yani diğer namıyla Nedimof'a tıpa tıp benzemekte, ruh ikizi olduğunu icraatlarıyla ispatlamaktadır."
"Ne yaparsa yapsın cumhurbaşkanı olamayacaktır"
Bahçeli, "Maalesef ki, Genelkurmay Başkanlığı bile hükümetin dümen suyuna girmiş, mücadelede ayak sürümeye başlamıştır. Genelkurmay Başkanlığı terör eylemlerinin istatistiğini tutmaktan başka ne yapmaktadır doğrusu merak içindeyiz? Terörle mücadele eden Mehmetçiklerimizin azimlerinin kırılmaması, yalnız bırakılmamaları asıldır. Ne var ki, Mehmetçik neredeyse savunmasız bir şekilde karakollara, taburlara sığınmış; PKK'lılar karşısında zor durumda bırakılmıştır. Bu öncelikle hükümetin bir suçuysa, daha sonra da Genelkurmay'ın bir kusurudur. Şu aralar Jandarma'nın, İmralı canisinin istekleri doğrultusunda bölgeden çekileceği medyaya yansımıştır. Hükümet tüm dikkat ve enerjisini teröristbaşının hain taleplerine odaklamıştır. Başbakan ve hükümeti eylemlerini yoğunlaştıran ve yaygınlaştıran PKK'ya sus payı olarak yeni ödünleri arka arkaya sunmak için harekete geçmiştir. Sefil hükümet anlayışı, PKK'lıların yurt dışına çıkması ve affedilmesi için hazırlık içindedir.
Canibaşının dayattığı; sözde demokratik siyasetin önündeki engellerin kaldırılması, cezaevlerindeki PKK ve KCK'lı hasta mahkumların durumu ve Terörle Mücadele Yasası'nda yapılması planlanan değişiklikler bir takvime bağlanmıştır. Nitekim açıklamalar bu yöndedir. PKK terör örgütü Başbakan'ın zaafını görmüş ve yumuşak karnını anlamıştır Bu yüzden de Cumhurbaşkanı Seçim sürecini terörize ederek listelediği talepleri gerçekleştirmeye çabalamaktadır. Ne üzücüdür ki, PKK'yla gayri meşru bir ilişki içinde bulunan kişi bu ülkede Başbakan'dır. Ama böylesi bir kişi ne yaparsa yapsın Cumhurbaşkanı olamayacaktır" dedi.
"Erdoğan dışındaki herkesin, her değerli şahsiyetin cumhurbaşkanı olmaya hakkı vardır"
Bahçeli, sözlerini söyle tamaladı. "Cumhurbaşkanı Seçimi önümüzdeki en önemli gündem konusudur. Bu çerçevede, 'Ortak Çatı Aday' teklifimiz kamuoyunda geniş bir yankı uyandırmıştır. Malumlarınız olacağı üzere, 31 Mayıs 2014 tarihinde yapmış olduğumuz Yazılı Basın Açıklamasıyla bazı temaslarımız hakkında değerlendirmelerde bulunduk. 12. Cumhurbaşkanı'nın uzlaşmayla belirlenmesi amacıyla sivil toplum kuruluşlarına planladığımız ziyaretlerimizi sırasıyla bu hafta içinde gerçekleştireceğiz. Türk milletinin üzerinde ittifak edeceği, mazisinde hiçbir şaibe bulunmayan; milliyetçi, muhafazakar, manevi değerlere haiz, laik ve demokrat özellikleriyle tanınmış değerli bir isim konusunda mutabakat sağlanacağına yürekten inanıyorum. Yeni Cumhurbaşkanı ayrımcı ve dışlayıcı olmamalıdır. Yeni Cumhurbaşkanı tarafgirliğe uzak, sübjektif yargılara mesafeli durmalı, milletin ortak duygu ve iradesini yansıtmalıdır. Cumhura Baş seçeceksek bu kesinlikle geniş çaplı bir anlaşmayla, kararlı bir uzlaşmayla ve herkesin hem fikir olmasıyla sağlanacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi, 12. Cumhurbaşkanı'nın kucaklayıcı ve kardeşliğin teminatı olmasını arzulamaktadır. Bu niteliklere sahip ve kanundaki özel şartları taşıyan Recep Tayyip Erdoğan dışındaki herkesin, her değerli şahsiyetin Cumhurbaşkanı olmaya hakkı vardır.
Görüyoruz ki, Başbakan Erdoğan'ın adaylığı hemen hemen kesinleşmiştir. Zira AKP yöneticilerinden gelen haberler bu yöndedir.
Fakat her nedense Başbakan adaylığını açıklamaktan çekinmektedir. Buradan kendisine sesleniyorum: Sayın Başbakan, söyleyiniz; aday mısınız, değil misiniz? Başbakan'ın Cumhurbaşkanı olmaktan ziyade Başkanlık hayalleri kurduğu, bunu da sözcüleri aracılığıyla kamuoyuna bildirdiği gelişmelerden anlaşılmıştır. Türk milleti 10 Ağustos'ta Başkan seçmeyecektir. Türk milleti 10 Ağustos'ta despot atamayacak, seçilmiş bir emir görevlendirmeyecektir.
Başbakan Erdoğan parti içi dengeleri hesaba katarak, yeni başbakan ve yeni genel başkan üzerinde çalışma yaparken, bir yandan da Başkanlık Sistemi'nin taşlarını döşüyorsa, bilsin ki, yanlış hesap milli iradenin hisarlarında parçalanacaktır. Bizim 'Ortak Çatı' önerimiz milletimizin tüm güzellikleriyle örülmüş, tüm hasletleriyle güçlendirilmiş, tüm özlemleriyle inşa edilmiştir. Merak etme Sayın Erdoğan; bizim çatımız akmaz, uçmaz, kokmaz, göçmez. Sen bizim çatımıza değil, birlikte tüfek çattığın menfaat düşkünü muhteris yandaşlarına bak. Sen bizim çatımızın ne olacağına değil, 10 Ağustos'ta düşecek süngünün şimdiden derdine yan. Bizim Ortak Çatı tasavvurumuz, milletimizin ortaklaşa benimsediği, bağrına bastığı, geleceğe taşımaya azmettiği her değeri, her emaneti, her umudu, her kanaati kapsamaktadır. Bizim 'Ortak Çatımız' Türk milletinin ta kendisi, Cumhurun bizatihi yüksek fazilet ve ülküleridir. Bunun için Sayın Başbakan, yanılır yenilir aday olursan, bilesin ki, işin zordur ve Ortak Çatı senin zihniyetini önce kaynatacak, sonra da 17-25 formülüyle siyasi moleküllerine ayıracaktır. Sözlerime son vermeden, ülkemizin değişik yörelerinde aşırı yağışlardan olumsuz etkilenen çiftçilerimizin ve üreticilerimizin yalnız bırakılmamasını ümit ediyorum.
Bilhassa Yozgat Sarıkaya ve Boğazlıyan arasındaki 130 bin dekarlık alanda büyük zararlar oluşmuştur. Buradan tüm çiftçilerimize yardım elinin uzatılmasını ve zararlarının karşılanmasını hükümetten bekliyor, hepinizi bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyor, Cenab-ı Allah'a emanet ediyorum."