Sabah karanlıkta aracın içerisinde yine vazgeçilmez avcı muhabbeti ile zamanın nasıl geçtiğini anlamadan Ali Osman Bey, Murat ve benden oluşan ekibe Kurşunlu’da Bahri Beyin katılması ile ekip dört kişi oluyor ve sabah 05’de başlayan yolculuğumuz saat 08 civarı gölün kenarına ulaşmamız ile nihayete eriyor.
Ekipte kısa bir muhakeme sonucunda iş bölümü yapılarak ben ve Ali Osman Bey kahvaltı hazırlıkları için isli çaydanlığı ateşle buluştururken diğer arkadaşlarımız oltalarımızın yemlemesini yaparak göle dik atışlarını yapıyorlar.
Bol espriler eşliğinde birazda birbirimize takılarak yaptığımız göl manzaralı kahvaltı kendimize gelmemizi sağlıyor ve artık avlanma zamanı geldi diyerek bizleri şevklendiriyor. İki arkadaşımız kamp yerinde suya attığımız oltaları kontrol etmek üzere kalıyorlar. Ben ve Ali Osman Bey gölün karşı tarafına giderek şamandıralı olta ile şansımızı denemeye karar veriyoruz. Daha olta düzeneklerimizi yeni hazırlayıp suya atmıştık ki Ali Osman Beyin gözü sudaki ipe takılıyor ve ipi karaya doğru çektiğimizde kullanımı kesinlikle yasak olan bir ağ parçası ile karşılaşıyoruz. Dikkatlice çevreyi incelediğimizde bir kaç parça daha bulup hemen oracıkta imhasını gerçekleştiriyoruz.
Öğlenden sonra yemek hazırlığı yaparken Murat biraz dolaşmak amacı ile bizden ayrılıyor. Uzun bir süre geçmemişti ki sırtında ve elinde bir yığın ağ ve tırıvırı denilen illet şeyle geri dönüyor. Bizim göremediklerimizi kendisi görmüş ve toplayıp getirmiş. Tırıvırı ağın üzerendeki dört tane yavru sazanı acele ile ağdan kurtarıyoruz ikisi hala yaşadığı halde ne yazık ki diğer iki tanesi onlar kadar şanslı değillermiş. Hayatta olanları tekrar su ile buluşturuyoruz. Ne var ki tadımız da hepten kaçıyor. Gerçekten olanlar şaka gibi, demek ki bir takım densiz insanlar buralarda bu yasak olan malzemeleri kullanarak bir doğa kıyımı yapıyorlar. O kadar söylememize rağmen, ilimizin konu ile ilgili yetkilileri ile temasa geçmemize karşın maalesef bu tip illegal malzemelerin kullanımının hala devam etmekte olduğunu gözlemlemek bizleri fazlası ile üzüyor.
2/2 Numaralı Amatör (Sportif) Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliği’nin dördüncü bölüm (yöntem ve sınırlamalar) MADDE 15 (2).'de; “Küspeli olta, parakete, sualtı tüfeği, zıpkın, pinter ve sepet gibi tuzakların kullanılması yasaktır. Boyutları belirtilerek ilan edilmiş olan yemlik uzatma ağı dışında her türlü ağın (tırıvırı, germe, uzatma, sürütme, çevirme, serpme vb.) avlakta bulundurulması ve kullanılması yasaktır. (05.11.2008 tarih/27045 sayılı RG)” ifadesi çok açık bir şekilde belirtilmiş olmasına rağmen maalesef insanlarımız hala ısrarla yasal olmayan malzeme ile balık yakalamak için uğraş vermektedirler. Peki neden? Biraz daha fazla balık tutup çevresine "işte ben şu kadar balık tuttum" diyerek böbürlenmek ya da hırslarına yenik düştükleri için bu katliamı bilerek yapıyorlar.
Bu gün için tamam da peki yarın ne yapacaksınız. Gün geçtikçe hızla kirlenen iç sularımıza bir de bu şekilde zarar verilirse gelecekte bu sularda ne avlayıp ne tutacaksınız. Aslında buna da verecek bir cevabım var ama...
Artık bu sularımızı bizlerin hep birlik olarak daha fazla korumamız gerekliliğini kavramamız lazım. Şayet yarınlarımız için de sürdürülebilir avcılığımızı koruma altına almamız gerektiğini kavrayamaz isek gelecek nesillerimizin elinden avlanma haklarını gasp etmiş olacağımız unutulmamalıdır. Sadece bugün için değil de yarın da av yapacağımızı hatırlatarak her türlü yasal olmayan usuller ile av yapanlara bu yazımda bir kez daha seslenmek istiyorum "BUGÜN SİZİN DE! PEKİ YARIN KİMİN?"
Kanun ve yönetmelikler ışığında, sürdürülebilir avcılığı destekleyen bütün avcı dostlara rasgelsin.