MERSİN’de, geçtiğimiz yıl 18 Temmuz günü Emniyet Müdürlüğü haber merkezinin şüpheli araç anonsu üzerine durdurulan araçta AKP’li Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz çıkmıştı.
Duruma sinirlenen AKP'li vekil Yılmaz, polislere, "Şerefsiz" diyerek hakaret edip küfretmiş, 2 polisi açığa alınmıştı. SÖZCÜ, o polislerin aradan geçen bir yıla rağmen hâlâ açıkta olduğunu ortaya çıkardı. SÖZCÜ’ye konuşan polislerden Muharrem Aydoğan’ın eşi Sevcan Aydoğan, "Allah'tan başka sığınacak kimsemiz de yok. Konuyu uzatmak da istemiyoruz. Karşı tarafın bir sinir anına denk geldi diye düşünüp bir şey demek istemiyoruz. Korkuyoruz, adalet istiyoruz, duyun artık sesimizi” diye isyan etmişti.
Sözcü'den Yusuf Demir'in haberine göre; Bu defa sözü karşı tarafa vermek üzere AKP Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın TBMM’deki numarasını aradık. Danışmanına not bıraktık. Yılmaz hemen döndü. Ancak anlaşıldı ki SÖZCÜ gazetesi olduğumuzu bilmeden aramıştı. Sorularımızın bir kısmına cevap verdi, sonra telefonu kapattı. Birçok soru yanıtsız kaldı.
Daha önce üzgün olduğunu açıklayan Yılmaz, bu defa da o söz nedeniyle polislerden özür dilemedi. Polislerin açığa alınmasıyla ilgisi olmadığını savundu. Olayın bir kesimin algı operasyonu olduğunu söyleyen Yılmaz, Emniyet Müdürlüğü Haber Merkezi’nin anonsuna rağmen, bir önceki kontrol noktasında polislerin üzerine araç sürüldüğünü kabul etmedi.
Zeynep Gül Yılmaz’la yaptığımız mülakatın tamamı şöyle:
‘POLİSLERİN AÇIĞA ALINMASININ BENİMLE İLGİSİ YOK’
- O gün neler oldu ve sonrasında neler yaşandı?
- Kurum kendi tasarrufunda kendi işlemlerini yürütüyor. Yani bunların ne açığa alınması, ne şu an devam eden prosedürün benimle hiçbir ilgisi yok.
Polis memurlarının kendi kurumları, kendi mevzuatını uyguluyor. Yani bunların benimle bir ilgisi yok. Burada Zeynep Gül Yılmaz değil, başka kim olsaydı da uygulanacak olan mevzuatı uyguluyor kurum.
Diğer yandan baktığımızda da yine mevzuat gereği kamu davası devam ediyor. Şahsi bir şikayetim olmadı bugüne kadar.
"ALGI OPERASYONU YAPILIYOR"
Diğer her şey de zaten belli. Günü belli, yeri belli... Sadece orada bir algı operasyonu yapılıyor. Belli bir kesim sürekli, görüntülerin sadece 1 dakikalık, 30 saniyelik, bir buçuk dakikalık bir kesiti üzerinde algı yapılıyor. Yarım saatte yakın bir kayıt, görüntü... Yani daha beni durdurur durdurmaz, şahsi cep telefonlarıyla kayda başlıyorlar. Yaka ya da tepe kamera falan değil. Ama algı yaratmak için belli bir kesim kullanılıyor.
Daha fazla konuşmak istemiyorum zaten kamu davası açılmış durumda, Erdemli Başsavcılığınca... Bir yandan da kurum kendi işlemlerini yürütüyor.
- Bu yarım saatte, bizim izlemediğimiz bölümde ne oluyor? Suçlama nedir kamu davasında?
- Bunlar devam ediyor. Yani hiçbir suçlama, öyle bir şey yok. Suç isnadı yok zaten ortada. Ortada bir suç isnadı olmadan. Bir araba; vekil diye değil, herhangi bir kişi, sizin arabanız, benim arabam, Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma farketmiyor... Herhangi birinin arabası, herhangi birisi öyle tutulamaz. Herhangi bir suç isnadı olmadan. Bir suç isnadı yok. Geçerli bir sebep yok, geçerli bir sebep olmadan...
"ANAYASAL SUÇ VAR, GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA VAR,
HÜRRİYETİ TAHDİT VAR"
Araç olarak da bakmayın. Üstelik önünde Meclis Başkanlığı'nca verilen araç kartı da takılı olduğu halde bu şekilde Anayasa'nın 83'üncü maddesine tamamen aykırı bir hareket. Kendi mevzuatlarındaki maddeleri saymıyorum bile. TCK, CMK'yı saymıyorum bile. Anayasa 83'e göre zaten tamamen vekil boyutunda suç. TCK boyutuna baktığınızda da bakın, görevi kötüye kullanma var, hürriyeti tahdit var, çok fazla maddeden yani işlem görebilirler.
Ama dediğim gibi bu zaten kamu davası açılmış, Erdemli Başsavcılığında… Bir taraftan da kurum yapması gereken işlemleri yapıyor. Benimle hiçbir dahli yok. Benden olay çıkmış durumda. Ama bunu benim üstümden yürütmeye çalışıyorlar.
Benim şahsi şikayetim bugüne kadar olmadı.
ÖNCEKİ EKİBİN ÜZERİNE SÜRDÜ İDDİASI: HİÇ ÖYLE BİR ŞEY YOK
- Olaydan hemen önce bir başka ekip sizi durdurmaya çalışmış ve sizin şoförünüz aracı polisin üzerine sürmüş ve durmadan geçmiş, şeklinde bir iddia var...
- Hiç öyle bir şey yok. Hiç. Bölge Trafiği kastediyorlar.
- Nereden gelip, nereye gidiyordunuz?
-Ankara'dan memleketime geliyorum. Ondan önce geçtiğimiz tek yer de Bölge Trafik.
"GEÇMİŞ ZAMAN HATIRLAMIYORUM"
Emniyet şeridinden mi geçiyordunuz?
Valla geçmiş zaman hatırlamıyorum. Normal yolda… Ama Bölge Trafik'te yol daraltılır. Bölge Trafiğin önünden geçerken, araçları tek tek net görebilmek için Trafik yolu daraltır. Huni gibi şeyler var ya, kırmızı şeyler. Tek şeride düşürür. Oradan geçer bütün araçlar.
Emniyet şeridi diye Mersin'de bir mevhum yok.
"BÖYLE BİR ŞEY YAŞANMADI"
- İddia şöyle: Yansıyan olaydan hemen önce sizi başka bir ekip durdurmak istemiş. Durmayınca anons etmiş. ‘Şu plakalı, şu renkte şu model bir durdurmamıza rağmen durmadı, üzerimize sürdü’ diye bir anons. Sonra haber merkezi anons ediyor, bunun üzerine bu olay yaşanıyor. Polisler bu anons üzerine sizi durduruyor.
- Böyle bir şey yaşanmadı. Tabi onların telsizden anons ettiğini, içeri kısımda ne yaşadıklarını bilemem.
- Bunu, telsizden anons edildiğini ilk defa mı duyuyorsunuz?
- Yok onlar hep böyle söylüyor zaten. İç ilişkilerini ben bilemem. Neyin üzerine beni orda durdurmaya çalıştıklarını... Fakat önemli olan da o değil zaten. Durdurması kadar doğal bir şey yok. Durdurabilir. Polis her aracı durdurabilir.
Ben kendi siteme girerken dahi, güvenlik görevlileri eğer değişmişse, ara ara değişir hizmetliler, değişmişse ve beni durdurmuyorsa, sormuyorsa, ben onlara diyorum ki, "Niye sormuyorsunuz ben kimim?"
Bu kadar önemli... Durdurmak kadar doğal bir şey yok. Doğal olmayan ne biliyor musunuz? Ben TBMM araç kartını gösterdikten sonra buna devam etmesi.
"Bunu her yerde iki dakikada bastırabilirsiniz" diye o kadar illegal bir şey söylüyor ki, diğer kayıtlarda hepsi bunlar var.
O araç kartını gördükten sonra, onun işini yapıp, "iyi yolculuklar sayın milletvekilim" deyip beni göndermesi gerekiyor.
- Ne kadar durdunuz orada siz?
- Yaklaşık yarım saat, 27-28 dakika. Ortalama yarım saat.
Tabi bir bağlantı kopukluğu yaşandı. Mersin İl Emniyet Müdürü tayini çıkıp gitmişti, Yenisi yeni gelmişti. Bende cep telefonu yok. Arayamadım. Derdimi anlatamadım. Böyle bir süreç yaşandı.
"MÜDÜRÜ ARADIM, EVLADIM EVDE ATEŞLİ HASTA DEDİM"
- Bu süre içinde, memur size "Buyrun gidebilirsiniz" demiş galiba?
- Kesinlikle demedi, kesinlikle demedi, kesinlikle böyle bir şey yaşanmadı.
- Siz emniyet müdürünü aramışsınız?
- Ben yeni emniyet müdürümüze ulaşıp onunla, "Sayın Müdürüm ekipler beni bırakmıyor, evde evladım hasta, ateşli. Ben de 26-27 saatlik bir uykusuzluğun üzerine 4 buçuk saat de yol gelmişim. Evime bir ışık kala durduruluyorum. Tam benim seçim bölgem. Öyle bir şey ki... Bilmiyorum yani ben... Şu an kesinlikle önyargısız... Sözcü diye düşünerek değil. Ben Yusuf Bey olarak konuşuyorum, Zeynep Hanım olarak konuşuyorum.
Olayın olduğu yerdeki benim Çeşmeli Başkanım, teşkilatımızın yani, siyaseten teşkilatımızın içindeki mahalle başkanı geliyor. Orada kahvehanede oturuyorlarmış, görüyorlar. "Sayın Milletvekilim ne oluyor, bir sıkıntı mı var, yapabileceğimiz bir şey var mı?" diye bizim mahalle başkanımız geliyor. O da kahvehanedeki insanlar kalkmış, yolun karşısında. Ben sol şeritte durduruluyorum tam ışıklarda. Kahvehanedeki insanlar bakıyor ne oluyor diye.
Bakın bu tür şeylere rağmen hala polis memurumuz "hanımefendi, hanımefendi burada milletvekili olduğunu iddia eden bir hanımefendi var" diye şube müdürüyle telefonda konuşmaya devam ediyor.
Yani olayları bütün olarak değerlendirmek lazım. Tabi ki tasvip etmediğimiz bir şey keşke yaşanmasa.
"TEPE KAMERASI DEĞİL, ŞAHSİ TELEFON"
Bakın bu yaka ya da tepe kamerasıyla da çekilmiyor. Bunlarla çekilse, bunların üzerinde oynama yapılamıyor zaten. Merkeze düşüyor. Şahsi cep telefonuyla, hiç haberim olmadan…
Kendinizi benim yerime koyar mısınız? Hatırlarsanız o gün Meclis aralıksız 26 saat çalıştı bitirebilmek için. Uykusuz. Ben 4 buçuk saat yol geliyorum. Evimin dibindeki son ışıklarda, hiç beklemediğim bir şey... Kâbus gibi. Zaten bir gün önce Biontech aşısı olmuşum. Yarı uyanık, yarı uyur böyle şey bir haldeyim, ateşliyim. Evde o zaman evladım 14 yaşındaydı, 14 yaşında çocuğum ateşli, kusuyor, serum takılmış vs. Böyle saçma sapan bir ortam.
2 gün önce emniyet müdürümüz gitmiş, yenisi gelmiş. Yenisinin telefonu yok. Onu buldurtmaya çalıştım, aratmaya çalıştım bilmem ne...
"BİR MİLLETVEKİLİ BUNU NASIL AŞAMAZ?"
Diyeceksiniz ki kafanızda nasıl yarım saat sürebilir, bir milletvekili nasıl o kadar bunu aşamaz? Sanki o gün elbirliğiyle her şey benim aleyhime çalıştı sanki.
Kesinlikle tasvip ettiğim bir şey değil.
- Polisin ağzından bir hakaret duydunuz mu?
- Yusuf Bey ben size gerçekten çok teşekkür ediyorum. Ama artık bu yargıya yansımış bir konu. Yargı bundan sonraki duruma göre hepimiz takip ederiz. Ben sağolun, teşekkür ediyorum ilginiz için. Kolaylıklar diliyorum.
"BİLMEDEN ARADIM SİZİ"
- Bir iki sorum daha var…
- Çok sağolun inanın bilmeden aradığım için, hiç müsait bir ortamda da değilim.
- Ben arkadaşınıza söylemiştim Sözcü'den aradığımı…
- Muhakkak yazmıştır bana Whatsapp mesajı olarak ama ben okumadan sizi çevirdim. Cevapsızlardan döndüm. Uygun bir ortamda da değilim. Tekrar görüşürüz inşallah.
Birkaç sorum daha vardı …
Tamam iyi günler diliyorum kolay gelsin.
(Telefonu kapattı)