Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürüten polislere yönelik operasyonda gözaltına alınan, aralarında Mali Şube eski Müdürü Yakup Saygılı’nın da olduğu 12 polis tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edildi. Polislerin savcılık sorgusu önceki gece sabah saat 04:30 sıralarında tamamlandı.
17 Aralık operasyonunun ardından görevden alınan ve meslekten ihraç edilen Mali Şube eski Müdürü Yakup Saygılı ise savcıya uzun bir ifade verdi. Saygılı, 17 Aralık sabahı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçen ve kamuoyunda “sıfırlama tapesi” olarak bilinen konuşmanın uluslararası saygınlığı olan bir laboratuarda incelenmesini talep etti. Kendilerine “darbe” suçlamasının yapıldığını vurgulayan Saygılı, bu inceleme sonucunda 17 Aralık soruşturmasının, darbe mi yoksa yolsuzluk soruşturması mı olduğunun belli olacağını söyledi. Saygılı, “sıfırlama tapesi”yle ilgili, “Kimi medya kuruluşlarında para taşıma görüntüleri yayınlanmıştır. Bu soruşturmanın eksik kalan kısımlarından biri de bu para kamyonlarının yakalanamamış olmasıdır” dedi.
17 ARALIK’TA ERDOĞAN’A DOSYAYI ULAŞTIRDIM
Saygılı, 17 Aralık sabahı saat 10:30’da operasyon içeriğine ilişkin Başbakan’a dosya ulaştırdığını, o saate kadar da Başbakan’a hiçbir bilgi verilmediğini söyledi. Ancak Başbakan’ın oğlu ile saat 08:03’te görüştüğünü belirterek “Sabah saat 08:03’te yapıldığı düşünüldüğünde Başbakan’ın gözaltına alınan kişileri ve operasyon kapsamını bildiği anlaşıldığından aynı kapsamda bizden başka dinleyen birimlerin var olduğu ve eşzamanlı olarak Başbakanı bilgilendirdiği ortaya çıkmaktadır” şeklinde konuştu. Saygılı, ayrıca “gizli tanık” ifadelerini kabul etmediğini söyledi.
BEN HESAP VERİYORSAM BAŞBAKAN DA VERSİN
Saygılı, Suudi işadamı Yasin El Kadı’nın yasaklı olduğu dönemde Türkiye’ye girişinin sağlanması ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Haliç Kongre Merkezi’nde yaptığı görüşmenin kaydedilmesiyle ilgili de şunları söyledi: “Eğer kongre merkezindeki güvenlik kamera görüntülerinin alınmasıyla ilgili ben hesap vermek zorunda kalıyorsam, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve girişi yasaklanan bir şahsın VIP muamelesi görerek sahte pasaportlarla ülkemize sokulması, bu işlemleri yapmak üzere koruma polislerine talimat verilmesi, kendisine kamu araçları tahsis edilmesi, trafik kazası yaptıklarında sahte kimliklerle hastanede tedavi edilmesi ve kendilerine ne tip menfaatler sağlandığı konusunda hesap verilmelidir.” (Kaynak: TARAF/Aysun Yazıcı)