Sadece ve sadece "takip" konusunda göstermiş olduğum hassasiyetin son günlerde biraz "tökezlenmesi" durumundan kaynaklanıyor...
Benim yazının başlığı olarak "ÖZÜR" olduğunu sizlere belirtmem, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle Vali Uzun'un "yayımladığı" mesajla ilgili! Vali Uzun'un böylesi bir gün münasebetiyle yayımladığı mesajı ben "yazı ailemizin" uyarısıyla okumak zorunda kaldım ve yazıyı okuyunca, ister istemez kendi kendime bir "ÖZÜR" dileme gereği duyarken, öte yandan "nedendir bilinmez" bir sevindim bir sevindim sormayın gitsin! Nasıl sevinmem ki? Bakın sayın valim açıklamasının daha ikinci paragrafında ne demiş:
"Olayları, ilkeli yayıncılık anlayışının bir gereği olarak tarafsız bir şekilde halka aktarmak, basının başlıca görevi, doğru ve zamanında bilgi almak vatandaşın da doğal hakkıdır."
Ne güzel değil mi? "tarafsız bir şekilde halka aktarmak basının başlıca görevi" (!) Peki, bunu göreve geldiğiniz ilk günden itibaren Çankırı'da kim ve nasıl yapıyor?
Devam edelim: "doğru ve zamanında bilgi almak vatandaşın da doğal hakkıdır" (!) Ne güzel ya! Adama sormazlar mı, "Bilgiyi zamanında alamayan Çankırılı gazeteci", ya da "sivil andıça uğramış gazeteci" o bilgiyi okuruna zamanında nasıl aktaracak? Bitmedi! Bir şehrin valisi gazeteciye "sivil andıç uygulama" yetkisini nereden alıyor? Hangi yasada böylesi bir madde mevcut?
Sayın Uzun, açıklamasında "gaza basmaya" devam etmiş: "Basın çalışanlarının her zaman sorumluluklarını sorunlarından üstün tutma, mesleğinin taşıdığı önemin bilinciyle hareket etme anlayışından ödün vermeyeceklerine inanıyoruz."
Cümlenin girişini "yanılıyorsam" düzeltsinler biraz "üzerime" alındım! "... sorumluluklarını sorunlarından üstün tutma, ..." Kimin ne sorunu var bilmiyorum ama, benim dün Çankırı Postası olarak, bugün de Vedat Beki olarak Sayın Vali Uzun ile "sorunum" var! Hem de katmerli cinsten!
Ama, ortada olan "sorunun" müsebibi de ben değilim! Açık ve net söylüyorum: Bugüne kadar yaşanılanların sorumlusu aranıyorsa bunun tek sorumlusu Sayın Vali Şemsettin Uzun'dur!
Yaşanan olaylarda "tek taraflı" kararlar aldı ve uyguladı! Bir kez olsun beni dinleme ihtiyacı hissetmedi! Bu öneri kendisine gittiğinde "elinin tersiyle" bir çırpıda "hayır" diyebildi! O vali olarak, ben gazeteci olarak iki kez karşı karşıya geldik! Hele son gelişimiz bir kez daha hatırlamaktan ve satırlara dökmekten şu saatte bile "hicap" duyuyorum!
Şayet "ard niyetli" olmuş olsaydım, o tören alanı ne hale dönerdi bilmiyorum! Ama o gün şahsıma yapılan olay için, Sn. Nurettin Akman'a duyduğum saygıdan dolayı "tepkisiz" kaldım ve töreni bitirdim! Olayı gören ve yaşayanların sayısı iki elin parmaklarından fazla! O gün de Vali Uzun şahsım üzerinde "adaletsiz güç" kullanmıştı... Bugün de aynı "adaletsiz gücü" şahsım üzerinde ısrarla kullanmaya devam ediyor!
Ben yine açıklamaya döneyim: "Gazetecilik mesleği, özellikle fedakârlık isteyen zor şartlarda yapılan önemli bir meslektir. Kamu yararına hizmet yapmakta olan gazeteci arkadaşlarımızın, ilimizin sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmesine ve kalkınmasına büyük katkıları olacağı aşikardır."
Doğru söze ne denir! Teşekkür ediyorum... Bu paragrafın hakkını Vedat Beki olarak bugüne kadar fazlasıyla verdiğimi düşünüyorum... Yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır diyor, bu yazıya verilecek "yanıt" için herhalde 2011 yılının 10 Ocağını beklemem gerektiğini düşünüyorum! Hoş, 10 Ocak 2011'de bugün Çankırı Valisi olarak koltuğunda oturan Şemsettin Uzun nerede olur onu bilemem! Ama ben buradayım...
Gelelim işin "ÖZÜR" tarafına! Vali Şemsettin Uzun'un "Çalışan gazeteciler günü" nedeniyle yayımladığı mesajı benim 21 Ocak günü okumuş olmam ve bu yazıyı da sizlere 11 gün gecikmeli olarak sunmamdan dolayıdır!
Saygılarımla...