Telefonun diğer tarafındaki ses çok babacan ses tonu ile avlanma belgesi ve Türkiye geneli avlanma pulunu içeren kartın fotokopilerini bir yazı ilişiğinde kendisine fax yolu ile ulaştırmamız halinde gerekli avlanma kotasının tarafımıza sağlanacağını bildirdi. Yazıya ulaşım aracımızın plakasını eklememiz halinde arazide bizi tanımasının kolay olacağını ve avımızın bozulmasına bu şekilde de önlem almış olacaklarını kibarca belirtmesinin ardında teşekkürler eşliğinde telefonu kapatıyoruz. Çorum Milli Parklar Şefliğine fax çekmemizin üzerinden 15 dakika kadar geçmesi ardında cumartesi ve Pazar gününü içeren iki günlük keklik, tavşan ve ördek avlanma kota izinlerimizi içeren fax elimize ulaşıyor. Bu kadar kolay mı? Evet, eğer yardımcı olunmak istenirse, bürokrasi yaptığı işi seviyor ve mutlu ise bu kadar kolay.
Cuma öğleden önce alınan avlanma kota izinlerinin ardından gideceğimiz bölgeye yabancı olmamızdan dolayı hazırlıklar ve Çorum İli avlanma haritası üzerinde bölgeyi inceleyerek geçiriyorum. Özellikle arazideki ana ve tali yollar bizim için önemli. Çorum ava yasak sahalar haritasını google haritası üzerine kabaca yerleştirince bizi tali yollarda zorlamayacak bir harita çıktısı alınması çok zor olmuyor.
Sabah saat 5'de kar yağışı altında başlayan yolculuğumuz saat 7 civarında Obruk Baraj Gölü üzerine inşa edilen köprünün yanı başında sular altında kalmış olan eski köprünün başlangıcında bitiriyoruz. Muhteşem bir manzara seyri bizi bekliyor. Hafif yağan kar yağışı altında yudumladığımız çaylarımız ile birlikte tertemiz hava ile de ciğerlerimizi dolduruyoruz. Su miktarının fazla olmasından dolayı baraj gölünün havzası genişlemiş ve daha önceden boşaltılmış yapıların bazıları tamamen, bazıları ise yarısına kadar sular altında kalmış. Su üzerinde çok miktarda sakarmeke görünmekte. Dalıcı bazı su kuşları su üzerinden birden kaybolup bir süre sonra farklı bir noktadan çıkarak yemlenme peşindeler. Bize haz veren bu manzarada tek eksik olan ördekler. İlginçtir ki havada uçan ya da suda olan ördek yok. Yaklaşık yarım saat dürbünle gerek su üzerini gerekse gökyüzünü taramamamıza rağmen maalesef ördek yok. Bu durum karşısında avlak bölgesinde keşif yaparak uygun bir bölge bulduğumuz takdirde avlanmayı düşünüyoruz.
Akan suyun içine kontrollü bir şekilde girerek kıyının biraz ilerisinde bulunun kamışlıklı iki adadan bize yakın olanına ulaşıyoruz. İki adanın ortasından akan su üzerine ördek mührelerimizi uygun sıralama ile yerleştirdikten sonra sazların içinde rahat gözlemleme ve atış yapabileceğimiz doğal gümede beklemeye başlıyoruz. Aradan yaklaşık 10 dakika geçmişti ki sol taraftan gelen tek bir yeşilbaşa elimdeki ördek düdüğü ile yemlenme pozisyonunda olan ördek sesi veriyorum, buna kayıtsız kalmayan yeşilbaş karşımızdaki adanın bize olan tarafına kendisini bırakıyor.
Ali Osman Beyin dikkatlice ayağa kalkması ile yukarı doğru hareketlenen yeşilbaşın bütün renk cümbüşü ile adeta gözlerimi ayırmadan olacakları nefesimi tutarak seyrediyorum ve arkasından gelen patlama, sönen kanatlar neticesinde sudan gelen ses. Acaba arka fonda toprak rengi ve sarı renk karışımı saz demetinin orta kısımlarında su üzerine havalanan yeşilbaşın türkuaz yeşilini, lacivert, beyaz renklerini gerçek anlamda tuvaline yansıtabilecek kaç ressam vardır yeryüzünde. Bu ancak yaşanıp görülebilecek bir şey.
Aracımızın yanında yenilen av yemeği ardından Ali Osman Bey bacaklarını açmak için bir süre su kenarında yürümeye karar veriyor ben ise gümeye doğru yöneliyorum. Bu sırada Çorum Milli Parklar görevlilerini geldiğini görüyoruz ve aracımızın plakasına bakarak isimlerimizi söyleyip hoş geldiniz, rastgele diyerek tebessüm ediyorlar. Kısa bir merhabalaşmanın ardından gerekli kontrollerini yaparak yanımızdan ayrılıyorlar.
Sağ tarafımızdan yüksekten uçan 8-10 kadar behri, ördek düdüğünden çıkardığım sesin cazibesine kapılmış olacaklar ki kanat kırarak mührelerin üzerine doğru alçalıyorlar. İkinci turda atarız diye beklerken tekrar yükselerek gözden kayboluyorlar. Kar yağışı şiddetini artırması ve artık havanın da kararmaya yakın olması üzerine toparlanmaya başlıyoruz. Aracımıza malzemelerimizi yükledikten sonra öğlen yemeğinde demlediğimiz çaydan artanını koyduğumuz termostan doldurduğumuz çaylar içimizi ısıtınca aslında ne kadar üşüdüğümüzün de farkına varıyoruz.
Bu gün yaptığımız avcılıkta umduğumuz miktarda ördekle karşılaşmamış olmamıza rağmen, yağan kar altında göl manzarasının büyüsü ile dostla içilen bir fincan sıcak çayın beklide bizleri buralara kadar sürüklediğini düşünmeden edemiyoruz. Göstermiş oldukları yakın ilgi ve kolaylıktan dolayı Çorum Milli Parklar Şefi Sayın Yüksel Şimşir Bey'e buradan bir kez daha teşekkür ederim.
Bütün doğasever avcı dostlarımıza rasgelsin.