OlimpiYAT

Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Havasından mı, suyundan mı nedir bilemiyorum ama Türkiye'de uyanıkken hayal gören büyük bir kitle var; daha da kötüsü bunların hayallerinin peşine sormadan - soruşturmadan takılıp giden yüz binlerce insan...

Olimpiyat gibi çok disiplinli çalışma gerektiren ciddi bir organizasyonu sadece “düzenleme” hafifliğine indirgemek bu duygunun tezahürü olsa gerek.

Olimpiyata sadece “ben düzenlerim”, “en iyi ben düzenlerim”, “en hakiki ben düzenlerim” gibi uzun yol şoförü mantalitesi ile yaklaşmak, yaptığı her işin ucunu gayrı ciddi tutan ülkemiz insanı için çok normal olsa da dünyada işler böyle yürümüyor.

Her şeyden önce olimpiyat bir spor organizasyonudur ve buraya katılanlar dört yaşından itibaren, imbikten süzülmüşçesine yıllardır gece gündüz antrenman yapan sporculardır. Bizim böyle bir disiplinimiz var mı? Yok…

Düzenlemek için sporcu olmak şart mı?

Değil; ama en azından bir spor ahlakın olması lazım…

Televizyon karşısında top izlemekten spor yapmaya vakit bulamayan bir milletin olimpiyatla ne alakası olabilir?

Ben yıllardır spor yapan bir insanım, oğlumu da tam dört yaşında yüzücü yapmak için en iyi kulüplerden birine yazdırdım, tam 12 yıl hiç durmadan yüzdü, hem de en iyi kulüplerde; ama bu sene bırakmak zorunda kaldı çünkü artık üniversiteye hazırlanması lazım. Türkiye’de spor yapan bütün öğrencilerin makûs talihi bu; en verimli çağlarında eğitimlerine devam edebilmek için sporu bırakıyorlar, başka çareleri yok…

Okul, dershane, antrenman çocuk eve geldiğinde gece 23.00 oluyor. O saatten sonra bir de ödev yapıyor; ben oğlumun gece yarısı bir yandan akşam yemeği yerken diğer yanda ödevlerini yapmaya çalışıp “artık yetiştiremiyorum” diye oturup ağladığını bilirim.

Bunlar geleceğin sporcusu ve olacak, komedi…

Bir de işin maddi boyutu var. Bu güne kadar hiç hesap etmemiştim ama çocuk profesyonel olarak sporu bırakınca oturup hesap edeyim dedim. Çocuğum yüzücü olsun diye ben bugüne kadar kulüplere tam 21.800 TL ödemişim, yani eski para ile 22 milyara yakın para. Bu sadece kulüp aidatı, getir götür, deplasman, otel vs. çabası…

Parasını ben vereceğim, getirip götüreceğim, kapıda saatlerce bekleyeceğim buna rağmen devletten sürekli köstek yiyeceğim ve yetkililer iş yapmaya gelince sadece konuşacaklar, ne güzel…

Spor yapayım, bir kulübe üye olayım, antrenman yapayım dediğiniz zaman devlete %18 KDV ödediğinizi biliyor musunuz? Çünkü devlet spor yapmayı lüks kategorisine almış; spor yapmak lüks! Kafaya bak…

Sonra da çıkmış olimpiyatlara aday oluyor, kaybedince sporcu yetiştireceğiz diyor.

Türkiye olimpiyat sözcüğünün bir bütün olduğunu hâlâ anlayamadı Olimpi ve yat kelimeleri bitişiktir; dilimizde kullanıldığı gibi sadece YAT kelimesi olimpiyatları temsil edemez.

Bu kafa ile değil sporcu, artık tarlada hıyar bile yetişmiyor ama ne yapacaksın mecburen yiyoruz…

Yorum Yap
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.