İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi (İstinaf Mahkemesi), Adnan Oktar'ın grubuna yönelik 215 sanıklı davada aralarında 14 sanık hakkında örgüt yöneticiliği suçundan verilen 9 bin 803 yıl 6'şar aylık cezaları bozdu. Mahkeme aralarında Oktar Babuna’nın da olduğu 68 sanık için tahliye kararı verdi.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, konuya ilişkin kaleme aldığı "Bütün zalim olanları sen affetsen ben affetmem" başlıklı yazısında "Mahkemenin vermiş olduğu bu radikal karar, 'çok yukarıdan' gelen bir etkiye bağlanıyor. Zira son dönemin yargı pratikleri içinde, böyle radikal bir hamlenin, başka türlü olması pek de mümkün görünmüyor" demişti.
Barış Terkoğlu, karara dair bugünkü "Arkadaş arkadaşın pelesengidir" yazısında da, koruması "örgüte yardım" suçundan gözaltına alınınca istifa eden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başsavcısı Hadi Salihoğlu’nun da Oktarcılar'la olan ilişkisine dikkat çekti. Terkoğlu, "Salihoğlu, yargı camiasında hatırı sayılır bir isim olmasaydı, kuşkusuz korumasının yerinde kendisi olacaktı" dedi.
Terkoğlu, bir dönem Adnan Oktar grubunun iki numarası olan Fırat Develioğlu'nun duruşmadaki ifadelerine de yer verdi. Terkoğlu'nun aktardığına göre Develioğlu, "Yani Hadi Salihoğlu’nun koruması burada neden yargılanıyor? Kendisi para aldı da bir iş çözeceği için mi? Hadi Salihoğlu’na para götüreceği için yargılanıyor. Alıp da kendi mi bir iş çözecek yani! İşte böyle bir takipsizlik kararı veriyorlar. E, İstanbul başsavcısını bağlamış adam, kaç sene önce. 99’dan sonrasının günahını bilmiyorum ama Adnan Oktar’ın bırakmayacağını düşünüyorum" dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının tahliyelerle ilgili sessiz kalışına da dikkat çeken Terkoğlu, "Herkes konuştu dedik de kadın ve çocuklara yönelik istismar davalarının doğal tarafı olan Aile Bakanlığı neden hâlâ suspus? Sakın Bakan Derya Yanık, sık sık Oktarcılar'ın toplantılarında endam gösterdiği için olmasın!" diye yorum yaptı.
Terkoğlu'nun yazısı şöyle:
"Sorsanız, “Adnan Bey’in arkadaş grubuyuz” diyorlar. Arkadaşlar genelde sohbet ediyor. Onlar ise bambaşka işler peşinde koşuyor.
Yargı, günlerdir, İstinaf Mahkemesi'nin verdiği kararı tartışıyor. Yerel mahkeme “suç örgütü” dedi, “cinsel saldırı”dan ceza verdi. Ama istinaf hâkimleri, “onlar arkadaş”, “saldırı değil rıza” diyerek bozdu.
Karardan sonra dosyaya bakınca, hâkimlerin “arkadaş” demesine pek şaşırmadım.
Şöyle anlatayım...
Yerel mahkemenin kararında 11 sanık “örgüte yardım” suçundan cezalandırılmıştı. Bunlardan biri de eski İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başsavcısı Hadi Salihoğlu’nun koruması Özdemir Uygur’du. Uygur’un Oktar operasyonunda gözaltına alınmasının ardından Salihoğlu istifa etmişti. Zira korumasına yapılan suçlamanın özü, kendisiyle Oktarcılar arasında bağlantı kurmaktı. Salihoğlu, yargı camiasında hatırı sayılır bir isim olmasaydı, kuşkusuz korumasının yerinde kendisi olacaktı.
Peki, bu yorumu neye dayanarak yapıyorum?
‘HERKES BİR TARİKATA MENSUP’
Oktarcılar'ın adliyede dolaşan mensupları var. İstinaf'ın “arkadaş grubu” dediği bu isimler hâkimlerle, savcılarla görüşüyorlar. Ve tüm buluşmaları raporlaştırarak Oktar’a aktarıyorlar. Kendilerine operasyon yapılacağı duyumunu aldıkları bir dönemde, Salihoğlu ile de görüşüyorlar. O görüşme şöyle raporlanmış:
“Hadi Salihoğlu ile görüştük. Tarikatlara yönelik bir eylem olmadığını, böyle bir şeyin de mantıklı olmadığını söyledi. ‘Herkes bir tarikata mensup, böyle bir şey olmaz’ dedi. Bize karşı da herhangi bir hazırlık olduğunu işitmediğini, olan şikâyetten de bir şey çıkmayacağını söyledi. Eğer bir şey olursa ‘gelin’ dedi. Size de ‘Kardeşime selam söyleyin’ şeklinde hitabı oldu.”
“Kardeşim” lafı sürpriz değil...
GECELERİ BİR YERLERDEYDİK
Yıllar önce Oktar grubunun iki numarası olan, 99’da Oktar’la hapse giren, gruptan ayrıldıktan sonra da Oktar’la savaşa giren Fırat Develioğlu’nun duruşmada söylediklerini yorumsuz aktarayım:
“Ben 1992’den 99’a kadar, her gün ya bir siyasi partideydim ya Emniyet Müdürlüğü’nün bir birimindeydim, ya savcı veya hâkimle beraberdim. Bunlara hediyeler alacağım, para vereceğim, bir şey yapacağım... Bunu niye anlatıyorum? Şimdi burada Adnan Oktar çıktı diyor ya, ‘Kız burada gelip üstüne sperm boşalsa, alıp sperm numunesini karakola gidebilirmiş’. Kız 16, 17, 18, 20 yaşında, elinde sperm numunesiyle karakola gidecek! Karakol amiri burada yargılanıyor zaten! Paraya bağlamışlar, yargılanıyor burada, Çengelköy Karakol Amiri!”
Develioğlu, devam etti:
“Hadi Salihoğlu, İstinaf Mahkemesi Bölge Başsavcısı. Ondan önce, yıllarca işte İstanbul Başsavcısı. 1999’da Adnan Oktar ile beni tahliye eden heyette DGM Savcısı. Beni, Hadi ile İstanbul’da müracaat savcısı Atilla Bey tanıştırdı, geceleri bir yerlere gitmeye falan başladık. Sonra işte ona destek oluyorum maddi olarak falan ondan sonra.
Şimdi ben niye bunu anlatıyorum? 19 yaşında kız çocuğu elinde selpakla gidip de benim buradan sperm numunesi alın diyecekmiş. Adnan Oktar’ın zihniyetine bakın. Bölge savcısı senin 20 yıldır para verdiğin adam. Yani 20 yıldır verdiğini bilmiyorum da ben 99’a kadar olanını biliyorum. Ondan sonra ama öyle bir sahayı Adnan Oktar boş bırakır mı?”
Develioğlu olanı tarif etti, dahasını da söyledi:
“Yani Hadi Salihoğlu’nun koruması burada neden yargılanıyor? Kendisi para aldı da bir iş çözeceği için mi? Hadi Salihoğlu’na para götüreceği için yargılanıyor. Alıp da kendi mi bir iş çözecek yani! İşte böyle bir takipsizlik kararı veriyorlar. E, İstanbul başsavcısını bağlamış adam, kaç sene önce. 99’dan sonrasının günahını bilmiyorum ama Adnan Oktar’ın bırakmayacağını düşünüyorum.”
Develioğlu, yıllar önce de Salihoğlu ile sürekli kesişen yollarını anlatmaya devam etti. Oktar hakkında geçmişte açılan davaların yargı dehlizlerinde kaybolmasının, tanıkların birer birer geri çekilmesinin, savcıların takipsizlik, mahkemelerin beraat vermesinin hikâyesini anlattı. Hepsinde hikâye Salihoğlu’na bağlanıyordu.
DOSYALARI KAPATIYORDU
Sadece Develioğlu değil. Yıllarca Oktarcılarla mücadele eden, sonunda başına gelmedik şey kalmayan eski polis müdürü Adil Serdar Saçan da aynı şeyleri söyledi:
“Hadi Salihoğlu ile yollarının kesiştiği çok net yani. Üsküdar başsavcısı iken bunlara yol veriyor, DGM’de tahliyelerini istiyor. Bence Hadi Salihoğlu’nun da bu soruşturma kapsamına alınması gerekiyor. Hatta ifadesinde de var rüşvet verdiklerine dair, öyle biliyorum.”
Grubun eski üyelerinden avukat Ceyhun Gökdoğan da itirafçı oldu. Mahkemeye gelip geçmişte yaptıklarını açıkladı:
“Dosya son olarak Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı’na geldi. O dönem de Üsküdar Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu’ydu. Tarkan Yavaş ve Altuğ Müştak Berker ile Hadi Salihoğlu’nun DGM savcısı olduğu dönemden tanışıklıklarının olduğunu bana Altuğ Müştak Berker söyledi. Hatta o dönemde Ataköy Marina’da kahvaltı ettiklerini ve zaman zaman bir araya geldiklerini söyledi. (…) Tarkan Yavaş’ın Hadi Salihoğlu’nun makam odasında kendisi ile görüştüğüne iki üç defa şahit oldum. (…) Görüşmenin Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı’na gelen gizli tanıklı dosya ile ilgili olduğunu düşünmekteyim. (…) Ayrıca şu anda konusunu hatırlamadığım, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen Adnan Oktar’ın şikâyet edildiği bir dosyayı da Hadi Salihoğlu kontrolü altında, etki edebileceği, ismini hatırlamadığım bir savcıya verdirildiğini, daha sonradan da dosyaya takipsizlik kararı verildiğini biliyorum.”
İfadeler sürüp gidiyor…
ORTAK KİTAPLARI ÇIKTI
Birçok tanık, Oktarcılar'ın Salihoğlu’nun gücünü kullandığını söyledi. Üstelik bu, yıllar önce de böyleydi. Kadıköy’de açılan dava yetkisizlik ile Üsküdar’a gidiyor, Üsküdar’da Salihoğlu’nun kucağında kayboluyordu
Şimdi yine böyle mi oluyor dersiniz?
Zira Oktarcılar'ın notlarında, kendileriyle iş tutan çok sayıda savcı ve hâkim görünüyor. Dosyalarını bu şekilde “hallediyorlar”. Hikâyelerini de Oktar’a rapor ediyorlar. Polisin yakaladığı notlar, isim isim dosyadan okunabiliyor. Bir tanesinde aynen şu yazıyor: “İstanbul Adliyesi’nde bir savcımız var (Ali Parlar)”
Oktar davası mağdurlarının istinaf hâkimlerini HSK’ye şikâyet ettiği dilekçede önemli bir ayrıntı var. Buna göre Oktarcılar'ın adını verdiği Ali Parlar’ın da Hadi Salihoğlu ile yakın ilişkisi var. Öyle ki Salihoğlu ile Parlar birlikte çok sayıda kitaba imza atmış.
İşin daha da ilginci, Oktar kararını istinafta bozan hâkimin de Oktarcılar'ın “savcımız” dediği Ali Parlar ile ortak kitabı bulunuyor.
Haliyle, istinaf mahkemesinde Oktarcılar'ı aklayan, “örgüt yok” diyen, “istismar değil, rızayla cinsel ilişki” tanımı yapan hâkimin kararı, meseleyi daha da tuhaf hale getiriyor. Eski Oktarcılar'ın da itiraf ettiği gibi, acaba dosyalar yine yargı etki altına alınarak mı bitirildi?
Son olarak...
Herkes konuştu dedik de kadın ve çocuklara yönelik istismar davalarının doğal tarafı olan Aile Bakanlığı neden hâlâ suspus? Sakın Bakan Derya Yanık, sık sık Oktarcılar'ın toplantılarında endam gösterdiği için olmasın!
Arkadaşlık pelesenk ağacı gibi. Yıllar büyütüyor. Ayrı dallara düşseniz de aynı kökten su aldığını hiç unutmuyor. Uzak kalsanız bile meşhur kokusu sizi ele veriyor. Reçinesi yapışa yapışa yayılıyor. Dilden dile geçip dillere pelesenk oluyorsanız, sebebi belki de “arkadaşlarınız”dır."